22.
Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın:
duygusal olarak “unutulmaz bir an” denen
yaşam aralıklarından birinde, tam kendin olarak,
tam kendisiyle yüzyüze geldiğin bir başka kişiyle
birlikte, herşey yaşadığında ( bir sevinç, bir acı…)
– o zaman gerçekten yaşarsın.
Ama bu “an”ları son derece seyrek yaşarsın
( kimi insanlar – çoğunluk? – bunları hiç yaşamaz
belki) : son derece de kısa… Gene de, bunların sağladığı
anlam yoğunluğu, yaşamının bütün geriye kalan
çölünü yeşertmeye yetecek.
23.
Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar,
bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak: uzaklardan gelip
geçerken kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar
– o kadar…
Orman bütün sessizliğiyle, yine yalnız,
duracak orada.
24.
Yaşamında, yürüyüp yürüyüp, bir an durunca,
çevrene bakıp göreceksin ki, yürüyüşüne şu ya da bu
noktada katılmış, bir süre seninle birlikte yürümüş
kişilerden hiç biri yok yanında:-
Sen, bir an, “Buradayım” demek için durunca,
onlar, artıki “orada” olacaklar — “Buradayım artık ” bile demeyecekler sana, “orada” larından seslenerek…
“Burada”nda kimse bulunmayacak
– “orada”nda kimse seslenmeyecek sana…
25.
Yaşamında iki temel değer bulacaksın:
sevgi ve dostluk. Bazen, bunlardan biri
ötekinden daha değerli gelecek sana;
zaman olacak, öteki öbüründen; kimi zaman da
ikisinden hangisini daha değerli sayman gerektiği
belirsiz hâle gelecek; ama, kimi zaman da,
ikisi birden, eşit bir değersizlik düzeyine inecekler,
gözünde.
Ama, bu sevgin ile şu dostluğun o hâle düştüler diye,
yaşamın temel değerlerinin kendilerini
yadsımayacaksın: o zamanlarda, içindeki buruk acıyla,
onlara olan saygını koruyacaksın– ki, bu da,
işte üçüncü temel değerin
olacak.