Tag: Nuri Demirci

Siyah Bir Çığlık İçin Gitar Taksimi

-Can’a- toplanma Gördük birden, mavi kreponla boğulmuş ışığı, duvar kağıtlarının altında kanayan günü ve tel örgülerin dışına taşan siyah gülü Gördük ve yürüdük üşüyen ayaklarımızla sol yanımızdaki karartma lambasından kapıların tersine açıldığı yere sızan aydınlığa Şurada birikiyorduk, şuradaki uçmayı unutmuş iki kirli kuşun tünediği tv antenlerinin altında Ve gökyüzüne inanmış romatizmalı iki ağacın güneşi kesen …

Devamını oku

Çalı Çit Bahçe

sürdürüyoruz oyunu. ben karanlık bir dağdan iniyorum o, dudaklarında mevsimsiz iki gelincik çıkıp geliyor çalıların ardından her zaman bir çit aramızda yürüyoruz şehre doğru dizlerinin üstünde bir çanta omuzu yaz hırkalı hayatın ucuna ilişir gibi oturuyor bahçe sinemasında acılannı boyuyor duvardaki kadınla filmi ellenyle seyrediyor düşmekten korkar gibi elimi arıyor karanlıkta yüzüme bakıyor arada bir …

Devamını oku

İkinciteşrin

: 23 00: kapanış ve sular sulardan ayrıldı kullanmadığım bir denizde ne kadar ağırımhayatı dalgın bir yosun gibi selamlıyorum rengi atmış evinizin kıyıya bakan penceresindeuzun bir iskeleve demir almaya hazır gemi resimlerisaçlarını ortadan ayırmış kızın çaldığı mandolinikiye bölüyor sizikonup kalkıyor yorgun kanatlı bir serçekumsala çekilmiş sandalın çürüyen gölgesine umutluyum, kesilmiş bir ağaç kadarbelki mandolin, belki …

Devamını oku

Yelek

sonunda dikildi yeleğimarkası astarlık kumaşönü balıksırtı, sıçan ölüsü giyindimucu zincirli zamanı koydum cebinekuruldum hayatabir armağan oldum görsün diyeönünden geçtim babamınyolu sordum, bahane işteçok eski bir resmine bakar gibi baktı banadudağında ağlamayı andıran bir gülümseme dağılan bir sinemanın arka kapısındaydıüç sarı yirmibeş kuruşve kesilmiş bir bilet vardı avcundaçıplaktıyeleğiyle yer ayırmıştı içerde bana upuzun, tenha bir iskelede, …

Devamını oku

Kamış

Mevsim ince boyunlu ve hayatBir parmak kalınlığındaDizlerimize sokulan ay ışığıVe ayaklarımızı soktuğumuz unutulmuş suİtiyor bizi gökyüzüne doğru Islak bir mağaranın ağzındaDünyaya saplanmış tığız da sankiİşliyoruz kadınların nazlı oyalarınıKıskanç bıçaklı keskin çingenelerKıyıya deviriyor gövdemizdeki yokuşu Kuşakta divit, hokkada balık, sepette sabırlı örgü:Kolumuzdan çıkmayacak kesik bacaklarıyla koşan ölüRuhunu üfleyecek içimize dudağımızdan öpen neyzenKabuğu kalkmış inlemeler ve rengi …

Devamını oku

Eylül; Belki Son

güller vazgeçti, çocuklar büyüdü kuzeydeki vadiden geldi eylül belki birkaç sıcak gün daha sabahlarında üşüdüğüm epey uzağımda kaldı içimden geçen yol okunmuş bir kitaba kimseler dokunmuyor sığlaştı yüzümdeki gamze, kuytularım boşaldı toprak sert, yeni bir cümleye başlamak zor bacasındaki duman, duvarına yaslanmış ağaç bozmuyor kırdaki evin yalnızlığını akşam, ölü kuşlar gibi düşüyor bahçeme gece omzumda …

Devamını oku

Öte

inadı tuttu, astı suratını yüzü büyük ormana dönük gitti çitlerin dibine oturdu hayat oralı olmadım gölgeye çektim ben de masamı kıyısına iliştim, eski çalılıklara baktım o sırada çaldı telefon yerli malı haftası’nda şiir okuyan çocuk anlattı durdu söylemedim ona yüzünü unuttuğumu sesin mandalina kokuyor da demedim dedim ki kirlenmiş bir yakayla dolaşma ortalıkta sonra ağzı …

Devamını oku