Tag: İbrahim Halil Baran

Dışına Akmak Bir Ülkenin

anlamayınca beni sen,kör bir taş tutar ellerimdenvesessizce ölür sana yazdığım birkaç dize.duymayınca söylediklerimi (gök)yüzünâmâ çocuklar derelerde yıkanır,güneş yüzünü kavurur bir ekincinin,eski bir ağıt yakar ölülerden bir kadın,kırılır ismine yazılmış tüm abideler,çocuklar kırkında dilsiz düşüp ölürler bir bir…bilir misin?…anlamayınca sen,sürgüne düşer tebessümlerim,divane bir sır bitirir kapkara geceleri…şairleri bu felçli kentinısmarlama sevinçler taşır suratlarında,silkelenirken balkonlardan sofralarveremli tümceler …

Devamını oku

Leyla

leyla’yı bir daha görmedimboynunda bir yafta gibi asılı duran elifbası vardıetrafı küçük boncuklarla işlenmişkırmızı ve siyah dalgalı bir yazması vardımavi lastik ayakkabılar içindeki ayaklarını sevdim en çokonun ayakları benim kalbim kadardı.benim kalbim, onun ayaklarını bastığı yerdeydi.bir salıncak kurdum kirpiklerinin arasınauyudum oradauyandım, uzakta bir ceviz ağacından başka bir şey yoktugittim, tuti kuşlar geldi avuçlarıma, asmalar, koruklar, …

Devamını oku

Dotmam

(Aşkın hikâyesi değildir ama aşka dair bir hikâyedir) I. isim konulmamış tedirginliklerdeyim, Fırat’tan, Dicle’den ve en son Nil’den ıslanmadan geçiyorum… suskunum ve hep durgun… gözlerim yuvalarından düşmüş gibi tebessümlerim, hep sürgünlerdeydi zaten… II. sığmıyorum işte bu kente, ruhuma dar geliyor bu meydanlar, bu şehir… ölümün güzelleştirilmiş adındayım, aşktayım kaç üç yüz altmış beş gündür… kırık …

Devamını oku

Su Ölümleri

ağzımda dinmez yaralarlabir türbeden geçirdiler akşamüstüellerimi tuttular sol göğsümezemzem içirip mürekkep sürdüler dilime geçmedi evhâmım! sanırdım içimdeki vandal kıracak billur kalbimitifo çarşılarında yahut çay bardaklarındakırmızı gömleklerini yırtacaklar çatılarınkollarını damarlarıma gerdikçe yüzüklerimde toplanan tersanırdım içimde dilenen büyücü çalacak kalbimi geçmedim yine de sâkin su bahçelerindentaş bebekler soluyanyollardan topladım iri ceylân gözlerinisevgili sandımduvarıma asıldıkça, bir halıda donan …

Devamını oku

Lê ezingên min? (Peki ya benim odunlarım?)

Gundîler İçin İftar Vakti Kürdistan’da meşhur bir hikâye vardır, duyanınız çoktur ama yine de anlatayım. Çetin bir kış vakti, Stêwrê’nin (Mardin-Savur) dağlık köylerinden bir Gundî (köylü), binbir zahmetle topladığı odunları satmak için şehre doğru yola çıkar. Kar ve çamurla kaplı yolda birkaç yüz metre sonra köyün öğretmenine denk gelir. Diyarbekirli bir bajarî (şehirli) olan öğretmen …

Devamını oku

uzak çok uzaklara bakmakla nişanlı

kar başlıyor yeniden,çölde kum, kumda bir at, hafızada leyla.çatısı yok evlerin.nar bahçelerinde kuğuyu bekliyorum.fısıldasam sesimi duyacak.(hasat zamanı. buğdaylar yandı yanacak. oraklarımda ölü kuşlar)güneşe bak diyor leyla, orada karanlık yok, yanmak var.soluğumu öpen karıncayataklara devriliyoröpsem uyanacak leylaaylardan muharrem, yevmiyeler yarımkederler tamsalıncağın ipi kopuyorsaatimin kadranısu motorları, helezonlar, buğday saplarıkarışıyor kanıma,bakışımdaki allah yorgun, allah aşık, aşk allahkusarak geçiyor …

Devamını oku

aşk allah’ın ipidir kalbe iner… ona sımsıkı sarılın…

aşk allah’ın ipidir kalbe iner… ona sımsıkı sarılın… (leyla kalbindeki ipi kesti.gözlerimi saklayan saçlarını kesti.kalbini söküp alevlerin önünü kesti.kirpiklerine kurduğum salıncağın tutunduğu gözlerini kesti.ve leyla bir çocukluğun rüyalarına baktı.ve leyla ikiye böldüğüm göğüs kafesime baktı.ve ben düşerken soğuk elleriyle beni tutan ellerine baktı. beni bıraktıveleylakestiğiiplerarasındasonsuzbirormanabaktı.ve ibrahim dedi.-boğ beni o iple-ve ey rahim dedi.bu çöl senin …

Devamını oku