Tag: Hikaye

Denizin Çağrısı

Babam cuma akşamı işten dönmüş, “çabuk hazırlanın,” demişti. Ben cornetto’nun külah kısmına yeni geçmiştim, annem vantilatörün yanında sigara içiyordu. Geçen yaz olmuştu bu; hararetli günlerdi, gölgede kırk derece. Çok lüzum görmedikçe konuşmuyorduk. Babama dikkatle bakıp devamını getirmesini bekledik. “Tatile gidiyoruz.”“Nereye?”“Adaya.”“Yabadabadu!” diye bağırdım. Şakkadak bir canlılık geldi üstüme. Annem evvelsi hafta, “herkes tatile gitti, biz denize …

Devamını oku

Anneannemin Son Ölümü

   Ellerindeki damarları ve yüzündeki kırışıklıkları görseniz yüz elli yaşında zannedersiniz oysaki sadece seksen dört yaşında. Anneannem. Yakın-uzak gözlükleri, bozuk para çantası, keyifli akşamüstlerinde tellendirdiği Ballıca sigarası ve her şeyden önemlisi bitmek tükenmek bilmeyen yalnızlıklara katlanabilme gücüyle gönlüme taht kurmuş bir tiplemedir. Velâkin ondaki bu yalnızlığa katlanabilme gücü bir yandan da hep ürpertmiştir beni. Çünkü …

Devamını oku

Berber Aynası

Berber aynasında birden kendimi gördüm. Tanımadığım biri vardı karşımda. Bütün bütüne yabancı da değil. Çok uzaklarda kalan bir dostu, bir arkadaşı hatırlatan bir yüz. Yıllarca geride bıraktığım bir bildik. Yarısı sabunluydu yüzümün. Bir el burnumu baş parmağiyle yukarı itti. Usura dudaklarımın üstünde dolaştı. Bir kol karşımdaki aynayı örttü. Deminki hayali yeniden yaşadım. Kirli aynadaki yüzü …

Devamını oku

Artık bizim soframıza melekler inmiyor!

Sanki kendi kendisine konuşuyor. Neresinden tutmalı, nasıl başarmalı? Yıllardır kesilen, esasen belki de hiç kurulmamış olan; yani Fetanet olmadan, onun ağır gövdesi her şeyi ve her yeri kapsayan varlığı düşünülmeden, bir suyun mecrasında akışı gibi zorlamasız, yapmacıksız ve olması gerektiği gibi olan bir ilişkiyi, bir baba-oğul ilişkisini; işte böyle şeksiz şüphesiz ve gecenin bir vakti …

Devamını oku

Sanayi Devriminin Toplumun Psikodinamiğine Etkileri Üzerine Notlar

“Sıradan bir sabahtı. Uyandım, çayın altını yaktım, su kaynarken kahvaltı masasını hazırlamaya başladım. Peyniri, zeytini ve çay bardağını tek tek masaya koydum. Tam o anda evde ekmek olmadığının farkına varıp, bakkala gitmek için eşofmanımı giydim. Anahtarı ve buzdolabının üzerindeki bozuk paraları cebime koyup kapı dışına çıktım. Ayağıma teee on altı yaşındayken annemin ‘Oğlum büyüme çağındasın …

Devamını oku

Havva

Benim saçlarım yumuşak. Havva’nın saçları keçe gibi. Annem ustura ile iki defa kazıttı saçlarını uzasın diye, ama uzamadı, kısa kaldı. Burnu da öyle biçimsiz ki! Yamyassı. Tıpkı okul kitaplarımızdaki maymunun burnuna benziyor burnu. Hiç sevmiyorum onu. Pis, hırsız. Annem, bu gün onu bir temiz dövdü. Tabi( döver. Misafir odamızdaki güzelim halımızı kesmiş. Deli mi ne? …

Devamını oku

yeni yıl hediyesi: buruk bir aşk şeysi

Not: Akademik hayat, diğer mesleki hayatlar gibi, kendine özgü bir hayat. Bu (geçtiğimiz) sene “Up in the air” beni yerden yere vururken belki de farkında olmadan orada sunulan hayatla akademik hayatın ne kadar da örtüşüyor olduğunu bilinç altımda kavrıyor ve bu nedenle empati overdose’una uğruyordum (ben uydurdum büyük ihtimalle). Aşağıda, sıcağı sıcağına yazıp, ikinci bir …

Devamını oku

Öykü

İşsizlik kötü şey vesselam. İşsizliğin kötü olduğunu da yalnız aç kaldığım zamanlar, düşünüyorum. Can sıkıntısından bunaldığım sıralarda da düşünsem ya. Olmuyor. Bu bahçeye de hep böyle zamanlarımda gelirim. Neden acaba? Etraftakilerin de çoğu işsiz. Bu bahçe sadece kaderleri bu yolda ortak olanları mı çekiyor dersiniz. Olabilir. Vakit öğleyi geçiyor. Açlıktan bahsettim ama pek de aç …

Devamını oku

İlk Cinayet

Ben daima ıstırap içinde yaşayan bir adamım! Bu azap adeta kendimi bildiğim anda başladı. Belki daha dört yaşında yoktum. Ondan sonra yaptığım değil, hatta düşündüğüm fenalıkların vicdanımda tutuşturduğu sonsuz cehennem azapları içinde hâlâ kıvranıyor. Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım. Hatıram sanki yalnız üzüntü için yapılmış. *** Evet, acaba dört yaşında var mıydım? Ondan evvel hiçbir …

Devamını oku

Bir Firar

İki candarma İdris’i aralarına almış götürüyorlardı. İdris ayaklarına basamayacak haldeydi. Candarmalar çok dövmüşlerdi, fakat seke seke yürümeye çalışıyordu. Bayram namazında İmamköy Camii’ni bastığını ve orada namaz kılanları soyduğunu en nihayet itiraf etmişti. Halbuki böyle bir şeyden haberi bile yoktu… Ne çare?.. Dayak bu… Her şeyi söyletir. En aşağı yedi sene yiyecekti. Seke seke yürüyor, ara …

Devamını oku