Tag: Hikaye

lavinia

“Nasılsın?” Haftalardır bakmadığı e-postalarını kontrol etmek için oturdu PC nin başına.. Banka haberleri , gereksiz ürün tanıtımları, bunu dağıtmazsan hayatın cehenneme döner türünden safsatalarla dolu aptal mailler arasında uzun zamandır görmediği bir isim fark etti.. Yüzünden bir gökkuşağı geçti.. Mesajı açtı.. Mesaj.. Bir tek kelimeden ibaret sayfalar dolusu bir mesaj.. “NASILSIN?”Bir tek kelime ile ne …

Devamını oku

Son Kuşlar

Kış, Ada’nın her tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız poyraz, maestro, dıramudana, gündoğusu, batı karayel, karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz, daha pılısını pırtısını toplamamış, bir kenara, oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın, bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden …

Devamını oku

Evdeki

Bugün karşı arsaya yığılı kalasları kaldırdılar. Kocaman kamyonlar onca kalası iki saat içinde aldı gitti. Hiç ayrılmadım pencereden. Annem bir iki kere “ne oturuyorsun, ortalık süpürülecek” dedi: aldırmadım. On yıl önceki arsayı düşündüm durdum. Okul dönüşü bu pencereden top oynayan çocuklara bakardım.“Kız, koca mı arıyorsun orada?” derdi annem, utanırdım. On yıl önce annemi de severdim. …

Devamını oku

Kırlangıçlar

Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından bir başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı. Başını hafif hafif sallıyordu. Derin düşüncelere daldığı belliydi.Söğüdün dalları hışırdadı. …

Devamını oku

Mikail’in kalbi durdu

Mikail’in kalbi durdu. Soğuk ve yorgun bir hesaplaşma gecesinin sonunda, bakımsızlıktan eksilmiş dişleri bir türlü tamamlanamayan iki küçük çocuğunun ve dudaklarından kahırlı beddualar dökülen karısının hazin bir sessizlik ve fakirlik içinde oturdukları,duvarlarından acı sular sızan evinde; ağladığını değil, yenilmişliğin acısıyla ağladığını saklamaya çalışırken, ansızın kalbi durdu. Onun kalbinin durduğu anı ben çok iyi biliyorum. Çünkü …

Devamını oku

Bir Sonbahar Akşamı

Nedir bu kuş, bilmem ki? Sonbaharda bulutlar turunç renklidir. Sonbaharda yapraklar konuşur. Lodoslu İstanbul denizi ne baş döndürücü şeydir! Bir lodoslu günde vapura atlayıp her ipin, her madenin ıslık çaldığı bir vapurda Adalara gidip gelirim. Akşamüstü bazen Köprü´nün ortasında durup Sultan Selim´in arkasındaki bulutlarda kırmızı rengin oyunlarını seyrederken, bir sahra vahasında muazzam bir şehir, bir …

Devamını oku

Demiryolu Hikayecileri

   Ülkenin büyük şehirlere uzak bir dağbaşı kasabasında, bir demiryolu istasyonunda çalışan üç hikayeciydik. İstasyon binasına bitişik yanyana üç kulübemiz vardı. Ben, genç Yahudi, bir de genç kadın. Seyyar hikaye satıcılığı yapıyorduk. İşimiz pek parlak sayılmazdı; çünkü istasyonumuza tren çok seyrek uğruyordu. Ayrıca, yalnız posta trenlerinin geldiği günler iyi iş yaptığımız söylenemezdi. Öğleden sonra gelen …

Devamını oku

‘inna lillahi ve inna ileyhi raciun’

… ”Mustafa amca mahallenin şekerci dedesidir ve aynı zamanda şeker gibidir… Yusyuvarlak yüzü, küçücük gözleri, tombul yanaklarıyla, hep tebessüm eden haliyle Hulusi Kentmenden bile daha şirindir. Elinde şeker dolu poşeti ve yanında yöresinde çoluk çocuk hiç eksik olmaz… Ezan sesini her işittiğimde, camdan bakarım arkasından, sıyırdığı gömleğinin kollarını alelacele iliklerken, kendine has tombul yürüyüşüyle zihnime …

Devamını oku

Sır

Gecenin bir vaktinde kapı çalındı, gidip açtım.Karşımda efendim duruyordu.Yüzünün nurundan etrafa aydınlık saçılıyordu. İşin ince tarafına bak ki; o gece de bizim yamuk tarlanın suyu vardı. Saat biri çeyrek geçe. Su ateş pahası. Tarlaya pancar ekmişiz. Lüksü aktırdım; bizim küçük oğlan yanımda, omuzda bel, elde kürek vaktinden önce yola düştük.Suyu Hanaltı’ndan kaldırıp tarlaya vuracağız. Pancarın …

Devamını oku

Lê ezingên min? (Peki ya benim odunlarım?)

Gundîler İçin İftar Vakti Kürdistan’da meşhur bir hikâye vardır, duyanınız çoktur ama yine de anlatayım. Çetin bir kış vakti, Stêwrê’nin (Mardin-Savur) dağlık köylerinden bir Gundî (köylü), binbir zahmetle topladığı odunları satmak için şehre doğru yola çıkar. Kar ve çamurla kaplı yolda birkaç yüz metre sonra köyün öğretmenine denk gelir. Diyarbekirli bir bajarî (şehirli) olan öğretmen …

Devamını oku