Sonra seçiyorum: insanları, cümleleri, kitapları, filmleri…

” Her şeyde erinç aradım; ama hiçbir yerde bulamadım, bir kitapla çekildiğim köşeden başka.” demiş Thomas à Kempis.

Bugünlerde aklımdan sık sık geçiyor bu sözler. Her defasında onaylayarak anımsıyorum.
Yalnızlık nasıl da tercih ediliyor bazen, ve nasıl da yakışıyor bazı mevsimlerin rengine.
Sonrasında düşünüyorum da; bu mevsimler de herkesi kapı dışarı mı ediyoruz, yoksa içeriye hapsettiğimiz kendimiz miyiz diye.

Sahi ne kadar az anlaşılıyoruz, ne kadar az… Çoğu zaman anlatmayı bile denemeyişimiz, hep bu yüzden mi?

Yağmuru özlemiştim kavuştuk, aramızdaki pencereyi saymazsak.
Ve bugün sadece okumak istedim; düşünmeden, konuşmadan ve yazmadan.
Ama yazmadığımda uzun süre aynaya bakmamış bir kadın gibi hissediyorum kendimi.
Yazmadığımda merak ediyorum dünyanın neresine gizlendiğimi.
Kaybolmuş gibi değil de, bir köşeye saklanmışım gibi hissediyorum.
Yazmadığımda yüzümü göremiyorum.

Sonra seçiyorum: insanları, cümleleri, kitapları, filmleri… Her şeyi seçiyorum.
Çoğunu eliyorum…
Gereksiz kalabalıklara yüzümü hiç dönmüyorum; zaman, yaşama teğet geçmesin, zaman yaşamın ta kendisi olabilsin diye.

Kalanları seviyorum, seçtiklerimi, kendime ayırdıklarımı, yaşamıma sakladıklarımı.
Onlar güzel insanlar, güzel cümleler, güzel kitaplar, güzel filmler…

Sonra düşünüyorum da yağmur ne güzel diyorum. Bu şehre de çok yakışıyor zaten…

“Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir” demiş Camus. Yanılmış.
Ve ben belki de sırf “Cehennem başkalarıdır…” dediği için Sartre’ı bu kadar seviyorum…

Susup, kendi kendimi anlıyorum…

Elif Gizem

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.