Şimdi

Boğdum, sükûn-ı kahr ile, aşk-ı muhâlimin
Vahdet-güzîn-i kalbim olan yâr-ı lâlini;
Açmış o yerde kîn-i beşer şâh-bâlini
Bekler tulû-i nahsını şems-i mezâlimin.

Kırdım meh ü nucûmunu ufk-ı leyâlimin;
Gördüm semâlarımda cünûn hilâlini;
Sildim zekâ-yı hâr u alîlîn suâlini
Nakşı-ı girift-i sîm ü zerinden hayâlimin.

Uzlet-serâ-yı samt ü gurûrumda münferid,
Yalnız sadâ-yı kalbime münkaad u mu’tekid,
Zulmetlerin kudûmunu ben şimdi isterim!

Ezvâk-ı gayz ü kîn ile mestîdedir serim;
Hûnumda zehr-i nûr- ı gurûb etmiş inhilâl,
Mezceylemiş zalâmını yeldâma infiâl.

Ahmet Hâşim

ŞİMDİ

Boğdum – acının dinginliği ile- sonuçsuz aşkımın
Kalbimin yalnızlığını seçmiş olan suskun sevgilisini;
Açmış orada insan kini kanadını,
Zulümler güneşinin uğursuz doğuşunu bekler.

Kırdım gecelerimin ufkunun ay ve yıldızlarını,
Gördüm göklerimde yeni ayını çılgınlığın.
Sildim alçak ve sakat zekânın sorusunu
Gümüş ve altın karışık nakışında hayalimin

Gururumla sessizliğimin sarayında tek başıma
Yüreğimin sesine boyun eğip inanarak yalnızca
Karanlıkların gelişini isterim şimdi ben!

Hınç ve kinin zevkleriyle başım sarhoştur.
Kanımda gün batımı ışığının zehri erimiş,
Dargınlık katmış karanlığın uzun geceme.

Ahmet Hâşim
(Çeviren: Asım Bezirci)

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.