seni çok özlüyorum

İlk gün kolaydı
ikinci gün biraz zor
Üçüncü gün daha zor ikinciden

Günden güne daha zor:
Öylesine zordu ki yedinci gün
dayanılmayacakmış gibi neredeyse

Şimdiyse
özlemini çekerim
yedinci günün

Erich Fried

Şimdi hangi yollardan

Siliniyor izleri
Çağ dışı bir çağrıyı
Sigara içer gibi
İçine çekerek.

Behçet Necatigil

ölülerin bakışları misali kıpırtısız bakışlarla
bir sigara dumanına dalabilir insan

Furuğ Ferruhzad

yalnızlık bir barda unutulan sigara paketi gibidir
fark edildiği yerde sahiplenilir
ve hiçbir yalnızlık unutulduğu yerde bulunamaz

insan,
unuttuklarını arar mı..?

Pelin Onay

Yanıma yaklaşıp kibrit istediğinizde
ıssız bir adaya düşen
yalnız adamın
dumanı görülsün diye yaktığı
ateşiydi sizlere
uzattığım

Ve siz
her seferinizde
sigaranızı yaktınız
ama açıktan geçen gemiler gibi
yanınıza beni almadan
gittiniz! ..

Sunay Akın

yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,

Furuğ Ferruhzad

Bazen babamla gideriz, çok uzağa değil şuralara
Babamın gençliğine gideriz, benim gençliğime
Birer sigara yakar, vay anasını deriz.

Dilek Kartal

ne şiir çare artık ne üst üste sigara
ya gerçek değil benim gördüğüm
ya ben çok kötüyüm bu ara

Sıtkı Caney

bu şimdi ayrılıkönü yakılmış bir sigaranın ilk nefesidir

Bayram Balcı

Bir sevgili gibi, istediğinde ulaşabilirsin ama ulaşmaman gerektiğini, yollarınızın ayrılması gerektiğini bilmek gibi. 
 
Güneş Bor

Gitgide alışıyorum sana….
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz…
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin…
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun…

Ümit Yaşar Oğuzcan

gömleğini düzenli ilikler kıyıya iner sigara yakar
bir tabureye oturup denize bakar

Hayriye Ünal

Saçlarını düzeltir gibi yapan ellerinle
Sigarayı usulca tutan ellerinle
Elbiselerin için siyahlar toplayan ellerinle
Çok yağmurlu şarkıların o yanlış hüznüne tutkundun sen

Süleyman Unutmaz

sigaranı mı sordun sönmüş şurda duruyor
sönmüş orda duruyor işte
– ama ne kadar ahşap ev varsa yakar yine de

Turgut Uyar

Bazı geceler uyanıp sigara içiyorum karanlıkta
Odamdaki aynada yanıp sönen küçük kırmızı bir yıldızım

Didem Madak

Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu
Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla

Nurullah Genç

Kendimi kendime sunuyorum -ben Seniha-
Bunu hep böyle yapıyorum.
Bugün de böyle yaptım
Önce bir sigara yaktım, usul usul giyindim

Edip Cansever

Sigarasını yakıyor o
İyi, yaksın
Bardağına cin koyuyorum
Ağır ağır içiyor
Her şeyin tersini taşıyor yüzü -sanki-
Ve taşırıyor
-Bir şair de olabilir, bir ermiş de-

Edip Cansever

tam nasıl söylemiştin, anımsayamıyordum -belki, yıllar içinde, kafamda o kadar evirip çevirmiştim ki bu tümceyi, tam biçimini artık yeniden kuramıyordum (yıllar sonra, o gün bu tümceyi üzerine not ettiğim sigara paketini buldum: şöyleydi:
“bizim senin ile hiç ilişkimiz olmadı ki…”)
önce hiçbir şey anlamadım; hep de düşünüp durdum; ancak da yıllar sonra, anladım:-
haklıydın

Oruç Aruoba

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

?  Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Nereye gideceğini yitirmiş
yol, uçurum, dağ, bayır, çöl
Bir kuşun kanadından çıkan kav
Bir kibritin ömrünün, bir tek sigarayla sınırlı olması
– Alkol, kendileri seni seviyor
Her el titremesinin bir fotoğrafını çekmeli
yanık masa örtülerinin, kırık bardakların
Günışığında herşeyin, herşeyin görünmesi
Gibi iğrenç, gibi gerçek, gibi anlamsız

Ahmet Erhan

su içmek, sigara yakmak kadar
doğaldı sizde kaçmak

Hilal Karahan

Aç karnına sigara boş yere sigara
Sonra “tütünler ıslak” ve tafra

İdris Ekinci

ve güvertesinde
sigarasını rüzgâra karşı yakan
bir katil üşür

Sunay Akın

Bir ara çantandan sigara çıkardın ve yaktın. Allahım, bir sigara nasıl böyle güzel tutulur. Hani zararlıydı sağlığa. O ellerin tuttuğu her şey ömre ömür katardı. Ellerinle kutsadığın bir nesne nasıl zarar verebilirdi herhangi bir şeye. Tek bir hareketinle bütün bir sigara sektörünü aklayıp masumlaştırdın sen orada.

Ali Lidar

sigaramda yol görünüyor

Murat Kapkıner

Çayını açık içen
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Büyüklere görünmeden
Bi sigara yakabilirim

Müşir Fuat

Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara

Cemal Süreya

haydi sen bütün onlara git benimle
son sigaramdın
gidişin antinikotin

Cahit Zarifoğlu

şarkılıydım o gece
sigaram keyifle tüttü
düşlerimin arasında

Enver Ercan

sahile götürmeli çocukları, insanlar benzemeli birbirine
uzaktan geçen gemiler ilk gençlik yıllarım
demeli baba sigara dumanından bir mask suratında
yaşlanıyorum, çünkü korkuyorum diye sayıklamalı anne
kızımın kalbini karartacak gemiler ufukta

Ahmet Murat

Boynumda menekşe rengi bir papyon
Hafifçe sarkık
Dudağımda bitti bitecek bir sigara
Kenarında dudağımın
Dışarı çıktım.

Edip Cansever

Ne sigaralarda tat kaldı
Ne gönlümü avutur tazeler,
Önümde açık duran tek umut
Kapısı daraldıkça daraldı.

İlhan Berk

sevişme sonrası içilen sigaralar gibi yorgun ve uykuludur yüreğim

Pelin Onay

Gelse
Değişmiş çok, yaşlanmış da
Sigaramı yakıyor durmadan
İstemem diyemiyorum – ama yakmasa –

Edip Cansever

Bir demet kır çiçeğinin içinden,
Bir tanesi olsam ve kendimi saçlarına taksam…
Kahve olsam bir fincan,
Dumanı, kokusu olsam kahvenin,
Sardığım sigara olsam dudaklarında,
Bir öpücük, bir öpücük daha olsam.

Sahir Üzümcü

Sigaralar arasında duman altı bir gençliğim

Ve izmarit sonbaharında yaşam.
Kaçamak gülüşler,
Baktığım yerde durmalar.
Sebepsiz tartışmalar,
Yüklenmeler sonucunda büyük ağlamalar…

Aslında hayatı keşiş tadında yaşamak,

Lütfü Şener

Kalp şeklinde kültablaları
Kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül

Didem Madak

Unutma!
Sabahlar artık gecikir.
İster sağa dön ister sola gözüne uyku değil gidenin hayali gelir.
Kendini şiirlere verirsin.
Elin sigaraya gider her on dakika da bir fena zehirlenirsin.

?

Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer

Ümit Yaşar

uzun sürmedi sokaklarda
kaçak sigara satışından kurduğum düşler

Sıtkı Caney

Sigara tutarlar, canım istemez
Alır, içerim ama

İsmail Uyaroğlu

ben bu şiiri bu baharda bitirirsem bahse girerim
bir mavisine bir de gazozuna bahse girerim
sigarayı bırakırım sekiz saat uyumaya başlarım

İsmail Kılıçarslan

Gardiyan yatağının kenarında,
elinde yağlı ebonit bir jop
ne zaman sigara isteyeceğini bekliyor tutkuyla..
Belinde sallanan anahtarlar
daha önce hiç duymadığın bir özgürlüğün şarkısını mırıldanıyor,
köprü açılıyor,
senin canın sadece sigara istiyor..

Düşsel

olur bırakma sigarayı, siktir et sağlığa zararlı sloganını.. sen
bilmiyorsun, gittiğinden beri izmaritlerde dudak izini aradığımı.

Küçük İskender

bi ekmek bi sigara borcumu
bakkala ödeyip,

Dilek Kartal

Tahminim öğle paydosunda zulada yakar bir acı sigara.

Utku Çakıl

Sigara üstüne sigara yakmasın,

İbrahim Berber

gündelik ayrıntılarda düşünüyorum seni..
çayını karıştırırken mesela,
mesela sigaranı söndürürken..

?

Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu

Cemal Süreya

bir cigara yakıp dalacağım biraz
aynen senin dudaklarını söyler kalbim
hep böyle uzaktan bakmayacağız mutluluğa
dans edeceğiz asfaltında şehirlerimin

Ömer Faruk Toprak

Cigaramı yakar evime dönerim…
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selam edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim…

Turgut Uyar


Hiç unutmam, Tarancı ile ilk tanışmamda bana ‘Her mısrada bir cigara yaktırıyorsun’ demişti. Şiirin asıl yeniliği buydu. 
 
İlhan Berk

Varılmaz doruklarına yorgun düşer vuslat,
Bir cigaralık nefes olur yaşam!

Dündar Sansur

Senden sonra anlaşılır ancak
Boşluğu herşeyin.
Seninle beraberdir dolu kadehler
Şaraplar seninle aziz
Cigaralar seninle tüter
Ocaklar seninle yanar
Yemekler seninle yenir.

Sait Faik Abasıyanık

Sanırdım
Yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar
Beni anla.
Geçti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.

Didem Madak

ha! bazen de hz. ali “cigara” içmeye geliyor

bunlar iyi şeyler
galiba
..

Muhammed Palewi

Bir cigara sar bitlis tütününden
bir çay demle sonra, anısı kalsın
bekle başında onun sabaha dek
Belki benim sana böyle sığınan
yapayalnız ve öylesine yorgun
kimliği duvarlarda kalan bir kaçak

Ahmet Telli

Zincirleme yanar bu garip cigara
Karşıda tüten baca
Anamın memesi burnumda tütüyor

Can Yücel

Bu yüzden bir gün seni bırakırım ya
Tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu.


Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
Ama İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey bu.

Cemal Süreya

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani kurşun sıksan geçmez geceden
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık…
Ve zehir-zıkkım cigaram.
Gene bir cehennem var yastığımda
Gel artık…

Ahmed Arif

Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya başladın
Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Attila İlhan

peşin söylemeli ki, sonra bana gücenmeyesin
benim cıgaram var, rakım var
alıştığım insanlar var bunca yıldır
sevdiğim, inandığım
onlarla görüşmeden edemem

Metin Eloğlu

Vazodaki boynu bükük papatya: Konuş benimle
Cıgaramın dumanından dökülen kül: Konuş benimle

Refik Durbaş

Ben cıgara içerim,
kitap okurum,
sana bakarım ben.
Sen oturmuş yemek hazırlarsın.

A. Kadir

Akşam üzeri balkona kuruldu muydu,
Bacak bacak üstüne atıp cıgarayı da yaktı mıydı,

Metin Eloğlu

yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
yitirmiş öpücükleri
payı yok, apansız inen akşamdan
bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene
seni, anlatabilsem seni
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini

Ahmed Arif

Beş yılda geçse daha dün bırakmış gibi özleyeceksin.
 
Uğur Ziya Şimşek

İnsanın dönüp döneceği yerdir Çocukluğu

Heceleme beni artık Allah’ım
Bırak okunaksız kalayım
Kaderimin hepsi pek iyi olmasın varsın
Bak, ömrüm eriyor işte
Çocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda
Bak, ilkokul talebesi kalbimden
Yine karne parası istiyorlar

Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa
Yağmur yağdıkça
Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor

Saçlarımda dolunay taneleri eriyor
Saçlarımda bir kızılderili reisi
Oturmuş barış çubuğu tüttürüyor
İsmi: Mehtapta öpüşen iki sevgili
Kalbim küs oysa, kalbim yalnız bir kovboy
Nedense şimdi evinden çok uzakta

Saçlarım düşler görüyor
Rengarenk uçan balonlar havalanıyor her telinden
Saçlarımda kiraz bahçeleri
Salıncak kuruyor dallarına çocuklar
Hep ben düşüyorum, hep ben,
Ben:
İsmim kara bereli iki çocuktan biri
Ben çocuklardan biri,
Fazla yaramaz.
Ne zaman ağlasa
İskambil kupası damlıyor gözlerinden
Rest diyor hep, rest. Ne demekse?
Ben çocuklardan biri,
Fazla yaşamaz
Ne bir sarmanı va okşayacak
Ne zamanı.
Zamanı sarışın bir kedi olarak yarat baştan Allah’ım
Bırak okşayayım.
Esirge ve bağışla beni gerçekten
Bırak düşlerimde kaybolayım.

Bir boş beşik hikayesinin olmayan çocuğuyum.
Kanadı kırılan kartal da benim beddua etsem.
Bir ağıt olarak yak beni Allah’ım
Parmaklarına kına olayım hayatın.
Affet bu siyah ve transparan duayı.
Ben zaten gecenin arka cebinde falçatayım.

Didem Madak

“Yalnızlık nedir?” diye yeniden sordu çocuk
“Aşksız bahar gibi,
Kokmayan çiçek gibi,
Arı konmayan renk gibi” dedi kadın.
Hüzünlendi çocuk,
Gamzelerine iki büyük çaresizlik doldurarak
“Yalnızlık yavrusunun gözlerindeki çaresizlik gibidir” dedi kadın.

Gassan Satar

kokla şair
bu taşı gazzeden getirdim
bu görmüş olduğun kurşun
filistinlin göğsünden çıktı
sen oğuz atayda yüzerken
intihar yeyip intihar kusarken
bir çocuk
adam gibi öldü.

Hakan Albayrak

Bil diye demiyorum ama içimde bir sıkıntı var
adını koymasan da yüzün yüzüme baksa
burada dursan şimdi, içimden rüzgar geçse
eteklerimden dökülen çiçeklerle kaç bahar,
bir çocuk koşsa böyle, gölgesi yorgun düşse
kemikte başlayan sızı büyümenin cezası
gün gelip yerleşmese göğüs üstü boşluğa
neyin var dediğinde cevap bulsam şıp diye
“karnım aç, uykum geldi, öğretmen ödev verdi
üstelik annem kızdı kırdım diye vazoyu”
gözüme baksan sonra, umudum geri gelse

Tuğba Çelik

Gönlüm Avrupanın bir suyunda, siyah, soğuk,
Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
Başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk
Mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini.

Rimbaud

sevinç mi telaş mı
tahtaya kalkmış
çocuk gibiyim karşında

Arif Ay

ve tahtını yitirmiş, çocuksuz sultanların
sedef kakmalı yataklarda kurduğu düşler gibi
parıldayan o dalgalar adına yalvarıyorum sana.
Yalvarıyorum sana, gecenin içinde yelkenler gibi açılıp,
tayfaları çoktan ölmüş bir hayalet gemiyi
yaralı çetecilerin saklandığı çiçek bahçelerine götüren
çocuk yaşta gelin olmuş kızların yatakları adına.

Henrik Nordbrandt

İstanbul’u evlat edinsem
Benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi
Yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.

Didem Madak

Uzaklaştıkça ölçülere vurması kolaylaşan
Nasıl mı çocukluğum
Geçti mi çocukluğum
Çocukluğum mu – hiç yaşamadığım
Bırakır her yerde kendini hüzne

Türkan İldeniz

İnsanın dönüp döneceği yerdir
Çocukluğu.
Sabah ezanı
Bu yüzden
Müslümanlara
Allahın selamını öğretir.
Allahın çocukluğu
Gündoğumunda
Ölüleri anmakla başlar.
Ve anne ölür
Ezanda ölür anne
Selamı üzerine olan her çocuk
Allahı düşünür.

Bejan Matur

anılarından utanan çocuk
yaşlanınca şaşar kendine
sözcükler dizerek barışır diliyle
söyler, anlaşılır

Gülten Akın

yırttığım takvim yapraklarında ağlıyor çocukluğum
söylesene, nasıldır dudaklarını bir dudakta uyutmak..?

Pelin Onay

ah güzel çocuk konuşmayalı çok oldu seninle
hala susuyor musun
hala seni başkalarından mı dinliyorsun

hala yanakların kırmızı mı
hala güzel bakıyor mu gözlerin
hala sinmiş mi ruhundaki öksüz çocuk
saçlarındaki sıcaklık hala kayıp mı
kimse okşamadı mı saçını güzel çocuk
hiç dinmeyecek değil mi
ruhundaki o sevgi yoksunluğu

Gassan Satar

geceleri altını ıslatan bir bulut muydu o çocuk
kaç damla yağmur yedim de böyle şişmanladım
ki düşlerin kanatlarına bile ağır geldi
bir zamanlar leylakların getirdiği bedenim

Devrim Murat Dirlikyapan

nereye dönsem yüzümün acıyan kalbine
akıyor, üşüdüğüm her sela. sonunda herkes,

ah,yenilir içindeki çocukluğa.

hiç kimse yoktu,kör oldum.çocukluğumun
ürkek elleriyle bir ip gibi dolandım boynumla,
çıplak ve soğuk gecesinde ölüme, defterimi
kapadım.öldüm çünkü her çocuk gibi
kaçırdığım o saklı fotoğraflarda.suları
yorumladım,telaşlı bir tutkuyla geldim bir
nehrin kendine döküldüğü yere .çocuktum
çünkü unutulmuş her çocuk gibi eksik,

ah, unutulmuş her çocuk gibi nezir.

Metin Kaygalak

çocuk
güzel anılar gibi hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi güzel

Cemal Süreya

Şimdi hepsi birden— uzaktan uzağa —
Bir çocuk ağlaması gibi
Her şey bir çocuk ağlaması gibi
Her şey, ama her şey
Bir çocuk ağlaması gibi
Her şey, her şey, her şey.

Edip Cansever

Yeniden yaşamaya başlamadan önce
Adam olmanın çaresine bakmalıyım
Bu haytalığın sonu yok.
Bi şeyler yapmalıyım
Kahvecilik ederim hiç değilse
Avazım çıktığı kadar “Şekerli Biiir” diye haykırırım
Bana varmayacaklarını bile bile
Kızlara evlenme teklif eder gönüllerini alırım
O da mı olmadı tutar çocuklara masal anlatırım
Ben de, bir işe yararım elbet
Değil mi ya ben de insanım
Yalnız işte yeniden yaşamaya başlamadan önce
Abaza çekmeyi bırakmalıyım.

Can Yücel

sesini öperim çocuk
yüreğinin, kirpiklerinden sızan
o dilsiz ince türküsünü
öyle mahzun durma ne olur.

Şükrü Erbaş

kaybettik durmadan, aşk da kazanmadı hiçbir şey
çünkü sen nazlı bir çocuksun ey aşk!

Mahmud Derviş

Gün günden çoğalırken içi boş bir ev şimdi şehrim
sokaksa, kimi kimsesi kalmamış
çocuk
bakışlarında yağmur.

Oya Uysal

Rastladınız mı hiç kalbinizde ki gömülü sevdalara
Zamanla örülü ve artık imkansızlıkla örtülü o aşklara
İlk kimi gömdünüz ki oraya lise aşkınızı mı? yoksa çocukluk mu?

Sertaç Öner

İçimizdeki çocuk çok düş kurmuş çok bunalmıştır
Yalnızlığımız kadar büyütürüz küçücük bir ışığı
İçtenlikten başka metaımız yoktur dünyaya karşı
Bir ses, bir dokunuş…Öder dururuz ömrümüzle
Pahasını ancak bizim bildiğimiz bir mutluluktur bu

Şükrü Erbaş

yaktın masum hırslarını geliyorsun
şehirden bir çocuk sevdin yine

Cezmi Ersöz

İnanmak, ah, bir çocuk saffetiyle inanmak…

Yaşar Nabi Nayır

ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
hep kendine mi saklarsın çocukluğunu

Kadriye Yılmaz

Bütün gece seviştiler
Kilere giren iki çocuk gibi

Erdal Alova

Serseri bir çocuk
Üç aylık bir suç tasarlıyor

Necati Cumalı

bir iyi geceler öpücüğü dudaklarıma
bir sarılış çocukluğuma
her şey iyi olacak diyen sesin kulaklarımda
kahretmesin../..inanıyorum sana

Pelin Onay

Şimdi hangi kitaplardan
Öğreneceksiniz onu,
Gelmiyorsa bazı şeyler
Çocukluktan geçerek.

Behçet Necatigil

öcalınmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir

İsmet Özel

Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum
Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle
Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince!

Victor Hugo

“kendisini kırmayan çocuğa aşık olur oyuncak
ve değil mi ki aşk
oyuncak sanıp yatağımızda sakladığımız
içi bencillik dolu bir silah”

Akgün Akova

Uzun süre önce emekli oldum, oğlum yanımdan ayrıldı;
Geçen gün onu aradım.
“Eğer bir mahsuru yoksa seni görmek istiyorum” dedim.
“İsterdim baba, eğer zaman bulabilirsem” dedi.

“Biliyorsun yeni işim çok karışık ve çocuklar nezle,
Fakat seninle konuşmak gerçekten güzeldi baba,
Seninle konuşmak çok güzeldi”.
Ve telefonu kapattığımda,
Onun bana benzediğini;
Oğlumun benim gibi olduğunu farkettim.

Harry Chapin

Aşklar, dostluklar, bir arada olmalar
Hangi birine yetiş, geçtim, öderim.
Eşler, çocuklar, ölmüşlerin yakınları
Sonradan katılanlar, kaçtım, öderim.

Behçet Necatigil

Kendi nüfusumuza geçirir gibi,
çocukluk fotoğraflarımızı çalmıştık birbirimizin albümünden

Murathan Mungan

Bir gün olur, hepsi biter
Endişeler, o
çocuk üzüntün
Hepsi biter.
Aydınlanır senin için geceler, güneş gibi görünürsün.
Biraz sabır, küçük
çocuk, biraz sabır!
Ama Allah’ın koyduğu yerde
Yıldızlar daima yalnızdır.

Behçet Necatigil

Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.

Edip Cansever

bazı şeyler… bir gün ansızın kaybolur gider
bulunmaz gibi değil, çocukluğumun gömüldüğü arka odalar,
-oğlum, seni aynalardan derledim;
görünmez adam masallarıyla avunma!
nerdesin baba?

Mustafa Erdem Özler

Düşlerim
karanlık dehlizlerde kaldı,
çocukluk defterlerimin yapraklarında.

Cevat Çapan

sesim bırakıp giderken beni
içimin depremlerinde bir çocuk
asum ve gürültülü susuyor

Müştehir Karakaya

Yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, papuçlarımı atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer…
Ama işte, 85′imdeyim ve biliyorum…
Ölüyorum…

Jorge Luis Borges

şimdi, söyle ali
çocukluğun bu yıl kaçına bastı?

Tuğrul Asi Balkar

o bendim, beni unutma
diyen sesinin çınlamasıyla şaşkın
ellerimi tuttuğunda uslu bir çocuk
gözlerini kapayınca karanlıkta kalan
o bendim
bir düşten uyanmışçasına sersem
bir güle baktıkça solan
bir serçe salıverince köle
aklı hep o şarkıya takılı
gider mi gider gitme desen de

Tuğrul Asi Balkar

sürerse sözüm sürer, masal mı o çocuk şimdi.

Tuğrul Asi Balkar

Beni bir ırmağın kenarında bıraktılar
Her acının bir ömrü var, dedi yaşlı çocuk…

Şehirlere uğrayan mevsimlerle dolaş
Burada taşlar bile tanıktır yalnızlığımıza
Kuşlar, dönecek bir gün
Ve bir kayanın üzerinden izleyecek,
Birbirine yaslı çocuklarımızı…

Şimdi günlerimiz, gecenin içinde ‘çıt’ sesi…

Hayriye Ersöz

Sonsuz dünyaların kıyısında buluşur çocuklar. Rüzgâr,
yolu olmayan gökyüzünde gezinir, gemiler batar izi bulunmayan
sularda. Sonsuz dünyaların kıyısında, o büyük buluşmaya koşar
çocuklar.

Rabindranath Tagore

Dün gece ay doğarken
Ormanda ışıkla oynaşan
Bir mor menekşeydi çocukluğun
Keşke o gün koklasaydım seni

Vecihi Timuroğlu

Bir el, son bir kez uzanırsa kâğıtlara
Yazacak ne kalmıştır yaşama ilişkin?
Gitgide kendini biraz daha deşen şiir
Turuncu bir sokakta koşan çocuklara
Şimdi hangi anının büyüsünü sunabilir?

Ahmet Erhan

sahile götürmeli çocukları, insanlar benzemeli birbirine
uzaktan geçen gemiler ilk gençlik yıllarım
demeli baba sigara dumanından bir mask suratında
yaşlanıyorum, çünkü korkuyorum diye sayıklamalı anne
kızımın kalbini karartacak gemiler ufukta
deniz gözlerini alıyor, çocuklar
çocuklar yeni bir iftarın eşiğinde
şehrin dişlerinde bir kamaşma deniz,
deniz tuzla uyandırılmış havva

Ahmet Murat

Çocuklara masallar anlatırdım
Aşkınla saklambaç oynar
Aşkınla sobelendirdik
Seni anlatırdım
Bin çocuk başı ruhuma uzanır uyurdu
Bin çocuk rüyasına sızardı senin güzelliğin

Gassan Satar

ne bir şarkıya nefes kaldı onda
ne rabbin dağlarına heves.
bütün çocuklarına gizli gizli ağlayan
bir kolun sancısı oldu zamanla.
sabaha karşı, mağlûp trenlerin
sararmış istasyonlara yanaşması gibiydi babam.
herkesin kulak kesildiği bir salâ oldu sonunda.
unuturum diye düşünürken
mürekkep oldum ona:

Kemal Varol

çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

Haydar Ergülen


yoksulların çocukluk fotoğrafı az olur

Portatif Zenci

Akşamdır. Çocuklar el ele tutuşup
Dönerler artık okullarından…

Ahmet Erhan

nasıl da zor sevgi aramak resimlerde
bir çocuk olsam kolaydı ama../..büyüdüm

Pelin Onay

Eğildim öptüm yıkık alnından
Uzaktın, kıyamadım sessizliğine
Biraz daha dedim içimden, biraz daha;
Gün olur, onuru güzel çocuk
Acı da yakışır insanın yüreğine.

Şükrü Erbaş

çocuklar kızmazlar bana gidersem
susarlar derslerde -bu iyi- denklem çözmezler
fatih istanbul’u alır mı bilmem
ama maveraünnehir dökülmez!

Altay Öktem

Ne iş ne güç, ne çoluk çocuk
Eylese eylese beni kararımdan -olmaz ya-
Bir kadın eyliyebilir.

Turgut Uyar

kar yağarken serçeleri seyrettim
çocuklarım geldi birden aklıma
sabırsızlanıyorlar büyümek için
gelmeyin,burası derin!

İbrahim Tenekeci

Sözgelimi
bir cenaze törenine
katılır gibi yürüyorum sokaklarda
ve iğneyle tutturulmuş
çocukluk fotoğrafım
gülümsüyor ceketimin
yakasında

Sunay Akın

Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
bir iskelenin
vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri

Sunay Akın

hiç yaşlanmadı bana bütün ana dillerden kar toplayan çocuklar.

Ali Ayçil

Bir güzel kanattım öptüğüm dudakları: yanılgı
Paslanmaktan tedirgin demirden bir at
Çocukluğumu yeni zamanlara taşıdı

Baki Ayhan T.

Çoğumuz yetişkin yanlışlarızdır aslında
Katı, güvensiz, kibirli…
Çocuklar yaşar yanıbaşımızda
Gizlice koruyarak güzelim bir sevgiyi.

Narin bir duygudur taşar içlerinden
Karşılıksız henüz ve hazır bağışlamaya.
Soralım kendi kendimize bazen:
Layık mıyız çocuklarımıza?

Ataol Behramoğlu

I
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır

II
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden

III
Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler

Sunay Akın / Çocuk Ve Hüzün

ve kısa pantolonlu bir çocukluğun dizleri neden hep kanar
bir de bunu ekleyin

Orhan Alkaya

Çocuklar acıları paylaşmaz demiştim omuz silkerek
acılardır paylaşan çocukları
gün geldi paylaşıldı acılar
çocuklar paylaşıldı

İsmet Özel

Çarmıha gerildiği yaşta İsa’nın
avuçlarımdan tutan
iki çocukla çiviliyim yaşama
aşk bardağını çalkaladığım su olmak
kırılacak eşya taşıyan
bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma

Sunay Akın

soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam…

Yılmaz Erdoğan

bu gece susmaya gelsem sana
sıcak bir düşün terine
ayaz yedim bütün gün
bana şarap versen
kırmızı pembe beyaz
içimde küskün bir çocuk var
usulca örtsen üstümü gözlerinle

Zeynep Uzunbay

seni, öyle haksız, öyle mızıkçılıkla
oyundan çıkarılmış bir çocuk
gibi gördükten sonra, dostum,

Cahit Koytak

yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,

Furuğ Ferruhzad

Çocuklar kalır bölünmelerden geriye
yetim çocuklar; ana dilleri öfke

Dilek Kartal

aşağı kattaki teyze çiçeklerini
canı gibi seviyor çocuk gibi bakıyor onlara
ama biz bahçede oynarken horluyor bizi
çiçekleri gibi davranmıyor çocuklara

Eray Canberk

bayramlık hayali kurar çocuklar bitişik odada

Dilek Kartal

Ey ölüm
Bekliyorum seni
Bir çocuk gibi bekliyorum
Dayanıp alnımı
Dizlerime…

Gökhan Akçiçek

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Erdem Bayazıt

Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Herşeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şekeri gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Yüzüme bir daha çiçekli masa örtüleri sermeyeceğim.
Sokakta kuş ölüsü bulmuş çocuk gibi ağladım.

Didem Madak

üçbin yılın cemresi düştü
teki benim olmayan
bir daha düşerse
/çocukken inandığım gibi/
gökten bağrıma bir kor
düşse düşse düşecek
/Bütün cemreler düştü mü çocuklar/

Murat Kapkıner

yalan da olsa çocukluk girilir çıkılmaz bir ırmak olsun, aramızda kalsın, ben sizi seviyorum

İsmail Kılıçarslan

Ey sen!
Düzene düşüp aşka küsünce
Oyuncaklarını toplayıp giden çocuk…
Hala eski aklında mısın?
En sevdiğin turuncu trenin
Bende kaldı…
Farkında mısın?

Esra Güzelipek

eğilmiş, çiçek toplayan bir çocuk bulsam…

Turgut Uyar

çimenlerine yatıp yuvarlandığımız,
izi çıkar unuttuğumuz çocukluğun;
anılara sürünüyor evin kedisi, büyüdü!..

Hüseyin Atabaş

hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm
şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm
daha da düşersem diye korktum

Küçük İskender

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Bu dalgalar arasında gidip gelişim
Bilge ve güngörmüş martılarla
Benim işim sevinç aşk bana göre
Hele gün başladı mı sancılanmaya
Başıma gelenlerin hemen hepsi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

Afşar Timuçin

Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?

Murathan Mungan

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi

Murathan Mungan

Kalbim! Neden ben?
Son çocukluk resmimi de bir yabancıya gönderdim.

Didem Madak

can erikleri boşaltıyorsun eteğinden
zambaklar
çocukluğumun giyilmemiş çamaşırları gibi
annelerin arada bir açtığı hülya sandıkları
anıların kokusu var onlarda

Arif Ay

evet, evet
buydu işte
benim istediğim,
isterdim hep bunu,
hep istedim,
dönmek istedim tekrar
bir çocuk gibi
doğduğum bedene.

Allen Ginsberg

Sen miting alanlarında bile
inceden bacılarını kesen çocuk
şimdi harbi harbi ‘kahrolsun (mu) amerika’ya?
Sen camı açık unutsa başı ağrıyan çocuk
Devrim deyip de güldürme lan beni!

Muğayir Muharip

Bulduğu her parayla bakkala koşan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Aldığım en büyük hazzı
Seninle paylaşabilirim

Müşir Fuat

kendi küçük kanatlarımı deniyorum

belki takıp peşime bir turna sürüsünü,
bir sözcük katarını,
bir gün geri getirebilirim diye
onlarla birlikte,
çocukluğunuzu, geçmişinizi,
yaşlandıkça alçalan, daralan,
git git mezara benzeyen evlerinize.

cahit koytak

çocuklar
kurtulamazlar yanaklarına konan yaradan
olmadık anda bırakılırlar
sonra
nice sonra
hatta bazen karanlıklarına uzanırken kadar sonra
üzerinde gözyaşı izleri
senelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları
mahzun yayılır
ancak görünür güzel dişleri

ve ‘kuşlar da kaderle uçar’

Cahit Zarifoğlu

Koynumda özleyişin kusursuz ürpertisi
güvercinlerim
ve ömrüm sıra huylarıma dolaşan
çocukluk günlerimdeki telaş
ah, sadece şiirle yaşasaydım
giziyle düşteki ışıltının
dallara kuşlar ve sincaplar kadar yakın
gülüşleri dolunnay
öpüşleri sarmaşık
güzelimi her sabah
salkım salkım leylaklar
yağmur ve gonca kokusuyla anarak…

Nihat Behram

çocukluğunun masal küresinden sökülmüş
ülkelerini bir bir geçir madeni ipten
ve bu afyonlu çağın mabedinde tesbih çek

güle ve aşka veda

güle ve aşka veda

güle ve aşka veda.

Ali Ayçil

sessizce ölür sana yazdığım birkaç dize.
duymayınca söylediklerimi (gök)yüzün
âmâ çocuklar derelerde yıkanır,
güneş yüzünü kavurur bir ekincinin,
eski bir ağıt yakar ölülerden bir kadın,
kırılır ismine yazılmış tüm abideler,
çocuklar kırkında dilsiz düşüp ölürler bir bir…

İbrahim Halil Baran

işte yeniden giyiniyor kendini çocuk
bir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan
yanlarını
kendini üstlemişsin var olmak için susmalar köprü
çocuk çocuk sana bir aşk gerek

Arkadaş Z. Özger

doğuya bakan yüzünle bak bana
ve kalbimin bir porselen gibi olduğunu
hiç unutma. çocuk gibi olduğumu
söylemiştin zaten.çocuk gibi yazdığımı
biliyorum bu kitapta
kırmızı mürekkeple boyanmış bir
çocuk başı uyuyor kalbimde.

Lale Müldür

karşıdan karşıya geçerken
eli bırakılan çocuklardık

o insan kalabalığındaki
son gülümsemesiydi annemizin

sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık!

Zafer Ekin Karabay

-Ah, aşkların çocuk bahçesi
Neden ömrün çok kısa-

Edip Cansever

Elimi sallıyorum içimden
Buruk içimden
Belli belirsiz.
Yaşlı bir çocuğum ben, çocukların en yaşlısı
Ağzımda sakız tatlısının hiç eksilmeyen tadı

Edip Cansever

Bana ders vermeye kalkma ben dersimi
yıllar önce tek başıma çizgi film izlerken aldım.
Çünkü annesi çok meşgul olan çocuklar
oturup tek başlarına çizgi film izlerler.
Bana empati yapma çünkü annem,
Annem empatinin ne olduğunu bilmiyor..

Ali Lidar

kendini yalnız bir çocukluktan büyütenler
terk edilmek,
bütün çocuk arkadaşlar dağılınca evlere
beklemektir bir anneyi

Betül Dünder

düşlerinin içinden geçecek
uzun kanatlı kuş sürüleri diliyorum sana
ve severken seni,
sevdikçe seni
hep çocuk kalacağım, biliyorum.

Akgün Akova

Tanrının hüzünlü çocuklarıyız
Gözlerimiz yıldızlarla akraba
Sonsuz küçük şarkılar bahçesi ağzın
Uçurum şiirler baladı ağzın
Hercai düşler, esrik hayatlar ruhun senin
Hepsi ve her şey tuhaf ve yorgun şimdi
Yokluğum seni üzmesin
Gecenin alnına sür atını
Hayat seni korkutmasın
Uçabildiğin kadar uç
Ve şu benim çocuk yüzümü unutma…

Engin Turgut

Şimdi hiçbirinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi

Sezai Karakoç

sen bu şarkıları söylemezsin ayşegül
çocukların ömrü çiçeklerinki kadardır derdin ya
Ganj’ın kenarına oturmuş ağlarken kathya
sen dilini kanatan şarkıları söylemezsin
hayat bilgisi kırık çocukların
yani hangi ırmağın hangi denize döküldüğünü
bir türlü sökemeyen
ve yağmurlu günlerde
bisikletleri aşklara toslayan çocukların
şarkısını sen söylemezsin.

Kemal Sayar

Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?

Didem Madak

Çiçekler suladım her günbatımı
Çocuklarla konuştum hüznü unutturan
Yalansız hilesiz sevdim seni
Çiçekler çocuklar ezgiler içinde

Ahmet Ada

bilinçaltına eğilip
üstüne yeni doğan güneşin vurduğu
içinden akan denizi gördüm
içimdeki çocukluğu aldırdın

Ümit Aydın

Ürkek adımlarıyla uğrun usul
Gelip sıralı sırasız
Karanlık kıyılarımda duran çocuk…
Örseli duyarlığımdan kalın örtüleri
-Kaba örtüleri, kara örtüleri-
Kaldıran çocuk…kaldıran çocuk…
Herkesin gerçeği kendine biricik
Bir beni söyletip de böyle kısacık
Bu yağma yürek, bu talan sevgi
Bu ucuz ten pazarını
Yazdığını sanan çocuk.
Herkesin gerçeği kendine acı
Herkesin acısı kendine biricik.

Şükrü Erbaş

Nasıl anmazsın o çocukluk günlerini!
Dalda bülbülü vardı, gökte beyaz bulutu.
Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzayan günlerdi yaz,
Bir beyaz âlemdi kış.
Başkaydı günesi, böyle değildi ayı.
Artık istemiyorum yaşamayı!
Bir gün ver bana Tanrım,
Ta çocukluğumdan kalmış…

Ziya Osman Saba

Şiir/lerde Çocukluğumuz

Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk…

Necip Fazıl

Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma,
meraklıdır ölülere çocuklar.

Nazım Hikmet

çünkü Zeynep diye bir kız çocuk
“canavarın zamanı yoktur” demişti
yıllarca araştırdım bulamadım aslını
belki de haklıydı, kimbilir

Turgut Uyar

Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı

Murathan Mungan

“Dostça gülümsedi. Bu gülümseme sanki bana değil de çocukluğuma gitmiş gibiydi.”

Romain Gary

özlüyorum pişirdiği ekmeği kahvesini
dokunuşunu
çocukluğum büyüyor içimde
günden güne.
göz kulak oluyorum kendime
ölürsem çünkü
utanırım annemin gözyaşlarından

Mahmut Derviş

başını cama dayayan çocuk hoşçakal
ben burada kalıyorum güneşin altında
anteni çıkar radyonu aç düşlerini unutma

Ahmet Güntan

kocadım, geri ver çocukluğumu anne
eşlik edebileyim diye
küçük serçelere
…dönüş yolunda
senin bekleyiş yuvana. 

Mahmut Derviş 

Çocukluklardı bilincimin iskeleti
Çocukluklar mutfakta unutulan annemdi
Çocukluklar sarı ışıkların uzak odalarında
Çocukluklar yüklemi ertelenmiş cümlelerdi

Süleyman Unutmaz

biz iki çocuktuk, şimdi çok eski
isimler gibi hatırda dursa da dile gelmeyen
şiirler gibi kimse anlamayacaktı zaten
bizim birbirimizden ne anladığımızı

Haydar Ergülen

biz iki çocuktuk, iki arkadaş
birbirimizden başka kahramanımız yoktu
gözlerimiz arkadaşlıkla dolu dolu
çıkıyorduk filmlerden, romanlardan da
sessizce yürüyorduk birbirimize çıkan
içimizdeki en uzun yolu

Haydar Ergülen

Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni

Cemal Süreya

Tek çocuk olduğum günler gibiydi. Yaz tenhası cami
avlusunda o öğle saati, annemin tabutuyla ..

Sennur Sezer

Çözülüyor ruhundaki sıva, dökülüyor duvar 
derin bir oyuk açılıyor içindeki mağarada 
yıkılıyor kalbini koruyan oda, oradaki vaha 
dönüşüyor güven duygusunu yitirmiş bir çocukluğa

Yücel Kayıran

tahrip gücü yüksek bir çocuk
hayatı budama peşinde şimdi.

o’na anlatmaya çalışıyor hâlâ;
birbirine sarılan iki uçurtmanın
bir daha asla uçamayacağını…

Özge Dirik

Annesinin dizlerinin dibinden
hiç ayrılmayan
uslu bir çocuk gibidir
limandaki deniz
ama sokağa çıkıp
dalga olmak geçer
yüreğinden…

Sunay Akın


“…ve her şey bir kader iledir.”
ey atını uçurumlara süren çocuk
terkisinde taşıdığın rüzgarla
acının ağacından “toy bir yaprak” düşürdün

Arif Ay

ben, bir afgan, bir ıraklı; filistinli bir anne…
çocuğumu öldürürler; tanrı esirgemez; niye?

Gazze Avazı

Annenin yüzünü hatırlarsın bunaldıkça
Anneler, Allah gibi ancak bunaldıkça hatırlanır

İlhami Atmaca

sanki bir çocuk
daha ilk gülümsemesiyle birlikte yaşlanmıştır

Furûğ Ferruhzâd

Adam dalı en nihayet bir çocuğa verdi.
Çocuk dalı, dal çocuğu kucakladı.
Ortada ne dal, ne çocuk, ne el kaldı.
Adam, memnun, mesut, dudaklarında bir ıslık, çekip gitti.
-Kim bu adam ya…

Mustafa Kutlu

Zamanla değişir
Büyür insanlar
Rüyalar çocuk kalır…
Oysa, yaşlanmak vardı seninle
Ve paylaşmak tüm yaşamı
Sabahı birlikte karşılamak
Birlikte yaşamak akşamı…
Başaramadım sevdiğim,
Bağışla…
Sevdalar çocuk kalır…

Suna Tanaltay

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da…
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya…
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.

Cezmi Ersöz

Görsem çocuklarını şimdi diyorum
Bakamam yüzlerine çaresiz
Bana bakar çocuklar sessiz.
Çocukları gözlerinden tanırım
Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama
Bakamam, utanırım

Yavuz Bülent Bakiler

ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

Furkan Çalışkan

Bülbülden kanaryadan geçtin
Bile bile girdin – labirentin
Bir sır yüklendin – dörtnal
Ak çocukluğun
Ak gençliğin toprakları

Cahit Zarifoğlu

Allahım
Yol boyunca
Bırakma elimi
Düşerim sonra

Cahit Zarifoğlu

Bedir efendi durdu selayı dinledi – Kim’ola –
Evlerden yarış atları gibi çocuklar fırlar
Daha ilk namesinden alırlar ölüyü
Burunlarıyla kim ölmüş sorusunu soluyarak
Yokuşlara bir nefeste bayılırlar
– Öyle bir çocuk tanıdım
Karşılışınca başka çocuklarla hızlandı

Minarenin kapısında bir çocuk halkası
Müezzinle inecektir ölü
Ölü çağırır çocukları alıştırır camiye
Ve ölüyü eve ulaştıran çocuk
Kutlu çocuktur
Taşıdığı haberle masum onunla dopdolu ve büyük
Ölü adı taşıyan çocuklar dönüşlerinde

Cahit Zarifoğlu

Bulutların ipek gölgesi
Çocukların yüzünde hışırdıyor.
Çember çeviriyorum çocuklarla beraber
Elime çember almadan.

Cahit Sıtkı Tarancı

yaşamak dediğin anlamlı bir sıkıntı
ve yıkılmak elbette bir çocuk hırpalanınca

Veysel Çolak

Orda elinde bir simitle ,ufak,
süzgün bir çocuk,çocukluğum işte;
Nasıl kaçıyor benden, nasıl bir bak,
Yaban domuzu görmüş gibi düşte.

Ahmet Muhip Dranas

Büyüyen bir his var şu ıssızlıkta çocukluğumu hatırlatan
bir koşma isteği… Uzun uzun

Mehmet Yaşın

sevilmeye muhtaç bir çocuk gibiyim sokak aralarında
adımı kim haykırsa sarılacak gibiyim

Pelin Onay

Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde

Sezai Karakoç

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan-burdan
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan

Behçet Necatigil

Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum…

Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim…
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,

Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim…
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,

Ziya Osman Saba

Ah! haksız yere hırpalanmış sahipsiz çocukluğum.
Birer deniz feneriyken karanlıkta anneler
fırtınada kaybolan bir gemiydi henüz zaman
fırtınada bir gemi,
bir gemi kâğıttan.

İçine ağlayan içli bir çocuk gibi incecik bir yağmurla
indi akşam.

Oya Uysal

Anılarımdaki güllere bakılacak olursa
Aylardan mayıstı ve biz çocuklar,
Bakakaldık ardlarından, olanlardan habersiz,
Ama bir şey kopuyordu sanki içimizden,
İşte bu duyguyla uzun uzun el salladık.

Öğlene doğru ninem döndü,
Daha da kocalmış,
Babamla annem döndü,
Gözleri hâlâ nemli.

Şimdi sormanın vakti değildir diye,
İçimde büyüyen çocukça bir merakla
Bekledim, bir şey sormadım kimseye.
Halamla oğlu gelmediler o gün,
Gelmediler…,

Suat Engüllü

şairlerin ölüm çiçeğidir zambaklar
(zambaklar) çocukların karbeyaz uykusudur
senin -mutrıplar mutrıbı- gönlün bunları çalmaz

zambaklar gün gelir şairlerin başucuna sokulur

Adnan Özer

bir çocukla geçirdim
en son gecemi
yağmurun şarkısını öğretti bana
kayanın yalın ışıltısını

Zeynep Köylü

Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

İsmet Özel

babası erken ölen her çocuk gibi

Jan Ender Can

Geçen gün bir kadın gördüm,
Kucağında bir çocuk vardı.
Yüzü kehribar rengindeydi.
Ne oldu sana bebek dedim
Noldu da böyle zayıfladın?
Çocuk yüzüme bakıp güldü.
Geçen gün bir çocuk gördüm
Yüzü kehribar rengindeydi.

Cahit Külebi

yerimi çocuklara veriyorum
parklarda ve otobüslerde
çocukları büyüklerden çok seviyorum.

Şükrü Erbaş

Ben şiir yazmazsam
Yitirir dilini içimdeki çocuk,

Şükrü Erbaş

sahil boyu yürüdüm sanki
dudaklarıma takıldı bütün eski şarkılar
fasıl muhabbetlerinde sabahlayan çocukluğumu hatırladım

Pelin Onay

Son çocukluk da bitmişti ömrümde

Adnan Yücel

Evimizin bahçeye açılan avlusu sanırdım hayatı…
yeşillere boyanmış masum çocuklardandım.
kaybettim yaşarken ben birkaç rengimi
giydim erken erken üzerime dar gelen grilikleri
ama umudum var…
biliyorum ki ben bulamasam bile renk çemberimi
dönüp bir gün o çember bulacak beni….

Akide Ufuk Türkelli

Bir ömürde kaç sokak izi kalır geriye
Saçlarımın ıslaklığından anlıyorum
Orda bir çocukluğun yağmuruna varılır
Karpuz kokusu uğurlar sizi görmezsiniz
Her sokak aslında bir patikadır

A. Hicri İzgören

Ayağı kayan bir çocuk
Kadar şaşkınım, bilemedim

Ahmet Telli

Göynü çocuklukta kalan ben varım,
Aşkım öğrenmedi günah olmayı..

Faruk Nafiz Çamlıbel

bizler için hala biryerlerde çalınan
sis çanları var
belki bir gün buluşur diye
aynı ormanda kaybolan çocuklar

Murathan Mungan

artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan
Biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz
Ne güzel çocukluktu
Büyük çocukluktu yaptık işte

Küçük İskender

hüzünlüdürler ırak’a giderken kaçakçılar
çoğu çocuk ekmek peşinde namus uğruna
katır kervanlarında dönüşler sevinçlidir
sıcaklaşmış eller yürekler kanatlanmıştır

abdurrahman adıyan

Benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
Yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde

Kemal Sayar

Büyüyor elinde bomba
bombanın gerçeği yumuk çocuk eli
ama çocuk
aykırı görülür ölüme

Nuri Pakdil

eskiden olsa eteğimi çekiştirip
beni kandırırdı içimdeki çocuk
üzüleceğimi bile bile
gözlerine buzdan sarkıtları sen mi yerleştirdin?
ki artık ağlayamıyor bile
onu bu kurak duygusuz ve yeşili az topraklarda
her şey iyi olacak gibi asılsız vaatlerle büyütüp
hayata kazandırmam olanaksız
o çok sevdiğin korkularını
her mevsime açık pencerenden içeriye bırakarak
içimdeki her şeyden habersiz çocukluğumu yanıma alarak gidiyorum

Pelin Onay

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sanki ilk benim duyduğum garip anlatılmaz duygular
Sürse daha ne kadar sürer bu bilmiyorum
Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

Ahmet Erhan

Şekere ve mazota inanan oğullar
Devlete de inanmışlardır mecburen
Her şey yeni bir spor ayakkabısı kadar çocuk
Bir sofrayı doyurmak kadar erkekçedir
Olsundur ve şükürdür
Oğullar çünkü
Kadere, nasibe ve rızka
Oğullar en çok, Allaha inanmışlardır

Dilek Kartal

düşümde gelincikler
içimde gencecik bir keder var
babamı düşündükçe oğlum geliyor aklıma
diyorum şimdi Fatih de beni anar
ama alışamadım işte benim de bir baba olduğuma
hala gençlik kokar bütün sokaklar
hala gözlerim çocuk
hiç böyle yanmadım şimdiye kadar
içimde gencecik bir keder var

Sıtkı Caney

İstanbul deyince aklıma,
Sait Faik gelir.
Taşında, toprağında, suyunda,
Fakirin fukaranın yanı başında.
Hey Allah’ım, en güzel çağında Sait’e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir.
Sait, Sait olurda nasıl dayanır,
Mavi gözlü çocuk boş verir ölüm haberine.
İhtiyar balıkcı pis pis düşünür.
Bir zehir yeşilidir açılır.
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın.
Bir yeşil ki kasıp kavurur.
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkcı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili.
İstanbul çalkalandıkca bu denizlerde dipdiri,
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Sait’in şiiiri.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu

bir çocuk gülüşünde ya da eski bir türk filminde
farkında bile olmadan aklına gelebilirim..

Ali Lidar

Arada bir giderdim çocukluğumu bulmaya
Gitmek gelmiyor içimden büyüdüm artık

Abdülkadir Budak

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım

Ahmet Telli

Şanssızım diyemem ben kendi payıma
Oluyor böyle şeyler ara sıra
Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim
Bütün çocuklar anlar da

Cemal Süreya

Benim suçum yok!
Bir çocuktan bir çocuğa geçen
su çiçeği gibi bulaştın bana!

Küçük İskender

pas tutmuş balkonlarından çocukluğumun
babam eve çağırıyor bizi

Derya Önder

Kimsesiziz kime gidelim
Yaralarımız var kime
Sıcak bir şey arıyoruz, kime
Merhamet istiyoruz, kime
Bağışlanmak istiyoruz, kime gidelim
Sorumuz ve cevabımız sen değil miyiz
Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim
Çok yürüdük yollar kayboldu yol bulduk sana geldik
Ne getirdin deme bize senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur
Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlar da ellerimizin büyük boşluğu

Mevlana İdris Zengin

yuvasını bozduğum kuşların ahı desem çocuktum

yuvasını bozduğum kuşların
ahı desem çocuktum
hesabı olur mu, ölüm denilen uçta?

Salih Mirzabeyoğlu

bu gece sen beni çocuk say allahım…

Zehra Betül Ç.

Tenin cam tapınağı. Arzu kör__
elirse, tekrarlanmaz kalpte,
çocukluğun o beyaz sabahları.

Vural Bahadır Bayrıl

Bilemiyorum yıllardır neredeyim?
Hergün yediğim ekmek, susayıp içtiğim su,
Kolundan tutup gitmek istediğim kadın,
Yaşamak kaygısı, gök hasreti, ölüm korkusu,
Ve Rabbim senin adın!
Yıllar var ki içindeyim hayatın.
Anıyorum gençliğimi, özlüyorum çocukluğumu,
Fakat bilemiyorum yarını.

Ziya Osman Saba

bazı çocuklar doğar bilirim bazı çocuklar doğmaz
doğmayan çocuklar için bilmem ne yapsam

Turgut Uyar

Annemin sonsuz giysileri, bir telaşı bileyen tramvay….
Ben ne güzel çocuktum yalnızlıkların ardından!

Turgut Uyar

çocukluğum geçiyor aklımdan
serin gölgeler akşam üstleri uçurtmalar saklambaçlar
anımsa son oyunda bu yana bulunamadığını

Abdullah Eraslan

bir çocuk nasıl kandırılır
daha kayıtlara alınmış tek bir sevişmesi bile yoksa
kendini dolu dizgin inandırabileceği bir yalanı

Seyit Pelitli

Tabut kalın ciltli bir kitaptır
Senin de çocukluğun bir ceviz tabut muydu
Usulca bırakılan denize?

Hilmi Yavuz

işteo an özleyeceksin
eski sevgilini değil
pili bitmiş oyuncak ayını.
yanından ayırmadığın, yatarken sarıldığın saflığını
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.
o küçük kız çocuğu değilsin artık
ama birgün sen de ağlayacaksın!

Ceyhun Yılmaz

Bir yerde aldanma da bitiyor
Masaldan sıkılan çocuğun gözleri

Müştak Erenus

Anam kanları kuruyan
Kavga ayıran bir kargı elinde
Kara ocağın taşlarına
İşaret koydu çocuklarını
Belinde gezdiren babamın
Beyaz yazılarla kazandığı adları

Cahit Zarifoğlu

yukarda dediğime bakma aslında
başarısız boktan bir kış geçirdik
kanımız bile doğru dürüst akmadı
bir sürü çocuğu öldürdüler

Turgut Uyar

yüzüme bakıyor arada bir
bekler gibi bir okulun dağılmasını
Söylemek istiyorum ona
saçlarımı geriye tarama hakkının
yalnızca onun olduğunu
ve okşanarak uyandırılmak isteyen
o eski çocuğun
hala içimde uyuduğunu

Nuri Demirci

en çok çingeneye kızdı hayatta
çocuk fallarda çıkmadıkça
saydı sövdü. suçüstü yakalandı

Arzu Eşbah

Ben kara gözlü bir çocuğum, kendime masallar anlatacağım..
Bir masala tutununca ellerim kanasa da,
Uyuyunca geçecek, biliyorum,
Kendimi dizinde uyutacağım…

Ali Kınık

Kimi zaman çocuğum,
Bir müzik kutusu başucumda
Ve ayımın gözleri saydam.
Kimi zaman gardayım
Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.

Metin Altıok

Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!

Can Yücel

Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
Bir ırmağa usulcacık yağan kar
Her gece okunan bir dua çocuklukta
Gökyüzünde bölük bölük turnalar

Ataol Behramoğlu

bugünün çocuklarının
yaşayacakları pişmanlıkları taşıyorum içimde

Salim Çalık

çok eskiden kalma o mırıltı
çocuk yaşta öğrenilmiş bir dua
rabbiyesi silinmemiş yüzler arar
sevap yazmak için melekler

Suavi Kemal Yazgıç

Çocuklara müjdeler veriyorum
Babası cephede kalan çocuklara…

Fakat güç oluyor bu işler
Güç oluyor yalan söylemek…

Melih Cevdet Anday

Çok zor geçmişti çocukluğum bahsetmiştim sana
Annemin hep işi vardı babamın hep işi vardı
Çok ağlıyordu kardeşlerim hepsinden bahsetmiştim
Bunları anlatmıştım şikayet etmiyorum

Ali Lidar

bir dilek, bir dilek daha
dün geçti, yarın bir çocuk sevinci

Mahmut Avcı

kimsesiz çocukları alırsın soframıza
biter rızıktan yana korkumuz

Mahmut Avcı

Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi

Sapanım, kalkanım ilk aşkım, son aşkım ve aksamayan o eski
Yürek
Ben şimdi annemin çağrısını beklemesem de çocuklar gibiyim
Ben şimdi kendime yanaşıyorum, biraz ürkek biraz tenha.

Cafer Turaç / Gece Yarısı Başlayan Bir Hüzünle

Parka girmem yasaklanmış çocuklar korkuyormuş
Oysa herkes basıyor ben çimlere basmıyorum
Ali Lidar

Bir şair olabilirdim; 
çünkü nereye gidersem gideyim 
tepemde dolaşmasını istediğim 
ipsiz bir uçurtma icat etmekti, 
çocukluğumdan beri, en derinlerdeki emelim.


Cahit Koytak

Evden kaçmak için yolu geçmeyi
yapsa yapsa bir çocuk yapar.
çocuk değil ki artık
bütün gün sokaklarda sürten bu adam
üstelik evden de kaçmıyor.

Cesare Pavese

* nedir yaşlılık? 
iki yöne büyüyen bir bitki: 
çocukluğun şafağı 
ve ölümün gecesine.

Adonis

Tanrı, biz çocukken,
Yanımızda dolaşır.
Küpemize dokunur
Ve kolyemize.
Pabuçlarımıza ve kurdelamızın
Kızçocuk olmak kıvrımına girer
Saklanır.

Bejan Matur

Toz toprak içindeki çocuk erik yiyor.
Şimdi inandım baharın geldiğine.

Süreyya Berfe

Sevgiliye özlem bir bisiklettir
Öte yandan yoksul çocuk düşünde
O kadar özledim ki sevgilim seni
Bütün yoksul çocuklar bisikletlerde

Abdülkadir Budak

Ansızın oyuna başlayan çocukların
Sesleri kadar canlı ve huylu
Sevinçleri kadar taze ve acemi
Bir duruş kuşatır seni o zaman
Gözyaşları da çiçek açar

Abdülkadir Budak

Ustalık kazanılır; ama çocuk olmak yitirilirse, şiirin büyük damarlarından biri yok olur.

İlhan Berk
Soğuklar başladığında
Atlılar gelmişti bizi almaya
Yaşlı ve tuhaf atlılardı
Korkutmuşlardı bizi
Kar yağmıştı bakışlarına.
Ve hiç konuşmadan bizimle
Bakmadan ellerimizin küçüklüğüne
Konaklara götüreceklerdi bizi
Rüzgârla uğuldayan konaklara

Bejan Matur

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Ataol Behramoğlu
Seni düşündüğüm zaman
İçimde bir çocuk bahçesinin kapıları açılıyor
Dünyanın bütün çocukları doluyor içeri

Ataol Behramoğlu

hiçbir şey avutmuyor beni artık
büyüyen çocukları izliyorum yalın düşlerle
acılarla büyüyen çocukları sessizce

Ayten Mutlu

Bir günlük çocukluğa, bin yılını verirdin
Ama çocuk olmadın bir gün bile
(Büyük insan gibidir benim yavrum)
Sen şimdi sessiz bir deniz kıyısında
Dönüşsüz büyümüşlüğünle durmadan
Panayırlar, balonlar, kayıklar özlüyorsun

Afşar Timuçin / Yaşanmamış Çocukluğun Türküsü

çocukluğudur insanın adı

gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor.

Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.

İçine çekilip de soğuktan
Oyuncağını orda bulamayan
Bir çocuk gibi
-Evet, hiç çocuk olmadı Cemal
Olmayacak da-

Edip Cansever

Bir ceviz ağacı tanıyorum çok eskilerden
Onunla biliyorum çocukluğumu.
Daha, kuru kabuk bir kozken
Toprağa ellerimle atmıştım
İçinde dallar saklayan tohumu.


Coşkun Ertepınar

Yaşım kırkı aştı diyordum, yaşım,
Başım hala çocuk,
Hala dayanacak yer arar başım…

Coşkun Ertepınar

Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.
Son çağda bu olaylı tarih sona erer.
İkinci çocukla her şey biter.
Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..

William Shakespeare

yuvasini_bozdugum_kusların_ahi_desem

ellerine şeker yerine şiir tutuşturulmuş bir çocuksun

ki çocukluk diretirken hala çok uzaklarda
burda
avaredir gençliğim

Sıtkı Caney

Babam Kel Hasan Usta’ya

“Babam ve Ustam” çıraklıktan yetişen iki mektup
pulsuz, zarfsız, kâğıtsız
birbirine emanet iki çocuk

Haydar Ergülen

ona hemen: Baba hangimizin oğlusun sen?
Kardeş olurduk hemen ev büyürdü ikimizden
yok olurdu oğulda yer bulamayan babanın suçu,
yağmur çocukluğun çatısından gidince anlaşılır yokluğu
Şimdi bir başına kalan ev gibiyim gibiysem
bir başka yetim olan şiirin suçu yok bunda
ev neyse şiir odur, babadır neyse oğul da!

Haydar Ergülen

Kaçamadım şerrinden şamarından feleğin
Daha tüysüz bir çocukken dilim dağlandı
Yasaklarla korumaya alındı bütün düşlerim

A. Hicri İzgören

ellerine şeker yerine şiir tutuşturulmuş
bir çocuksun. vazgeç sözcüklere kalbini eklemekten.

Murathan Çarboğa

Herkesin kaybettiği aşkı ben de bulamadım
küçük bir oğlan gibi, sanki acının mutluluk
olduğuna inandırmışlar da çocukluğumda
inanacak başka bir şey kalmamış bana

Haydar Ergülen

Neden ölmedik ki ikimiz de
çocukluğum ölüverdiğinde?

Pablo Neruda

İnsan kimi gemileri ne de çabuk unutuyor
Binmiştik sözde,
Bir çocukluk yatıyor
Battığı yerde.

Sağım solum doldu. Zil çaldı. Bu kaçıncı?
Bir telaştı geçti, oturdu hepsi.

Behçet Necatigil

 
yerli malı haftası’nda şiir okuyan çocuk 
anlattı durdu 
söylemedim ona yüzünü unuttuğumu 
sesin mandalina kokuyor da demedim 
dedim ki 
kirlenmiş bir yakayla dolaşma ortalıkta

Nuri Demirci

Çekip aldım çocukluğumu
mızıklanmış oyunlardan
Yoksun diye

Ahmet Günbaş

Günleri çocuk sesleriyle bezeyelim 
Duruşun yakışmıyor bayram sabahına 
Gitme baba

Ahmet Günbaş

Konuşuruz bunları yani çocukluğu
Yani yaşlılığı, yıkım taşlarını, nedense
Bize sıkça uğrayan parsı anne

Ahmet Ada

Sarkıttığım kuyuyu. Görebilir miyim
Ne kaldıysa, ne kaldıysa çocukluktan

Ahmet Ada

getirir akla çocukluktan bilinmez hangi soruları
kar gecesi uyandırır ölüme değgin korkuları
yalnızlık bir samanyoludur genişler düşüncede 

Attila İlhan 

kar yağarken serçeleri seyrettim
çocuklarım geldi birden aklıma
sabırsızlanıyorlar büyümek için
gelmeyin,burası derin! 

İbrahim Tenekeci 

hatıra değil içine düşen kar tanesi,
düş değil peşinde gördüğün kâbus
soluk soluğa çıkıyor yüzünün yeraltından
çocukluktan mahsur kalmış her ben 

Yücel Kayıran 

sen, güzel çocuk, göçüp gidiyorsun;
belki de solgun bulut karşılayacak seni
şuracıkta yalnızlıklarında
akşamın ve dağılıverecek senin gibi narin. 

Giosue Carducci 

yaprakları anlıyorum, yere yaklaşan
gökyüzünün dilini çözdüm
geçtiğim yerdeydi cennet, şimdi
buz tutmuş bir cehennemi yürüyorum 
güller vazgeçti, çocuklar bekliyor 

Nuri Demirci 

orda bir iğde ağacı kanar
silah susmaz, tanklar ezer, unutulur odyurdu
söğütgülü döker yaprağını, dünya susar
ağlar çocukluğum, yıkılır taht, susar sureler

Tuğrul Keskin 

seni sevdiğimden söz ediyorum herkese
kırlangıçlar gidiyor bir ırmak devrilip gidiyor
o çocuk yüzlerce fotoğraftan çıkıp gidiyor
sessizce bakıyorum, orada bir begonya soluyor 

Tuğrul Keskin 

Kalbim çocuklaşır ansızın
Ve haykırır. 

Else Lasker-Schüler 

Ruhum, karanlıkta kaybolan çocuk 
Gibi başucunda ağlamaktadır. 

Cevdet Kudret Solok 

En doğrusunu
yürek söyler
babalar gidince
kendi gölgesini görür çocuklar 

Neşe Yaşın 

Aradım büyülü günlerini çocukluğun
Otlar ve olgun başakta 

Ahmet Ada 

Gitsem gelmesem çocukluğuma Kevser
Siyah beyaz bir kare çiçekleri sulayan annem
Azar azar silinecek bir görüntü 

Ahmet Ada 

Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde 
Daha ilk güzelliğinde 
Alnını iki dağın arasına germiş 
Bir devin göğsüne benzer 
Göğsünden dualar geçermiş 

Cahit Zarifoğlu 

çocuklar baştan sona kadınlara düğmeli 

Cahit Zarifoğlu 

ve kalbinde allah yazan çocuk 
kızlar hızlanan gelinler 
erkeklerde insan uğultuları 
çocuklar ki mutlaka kutupta bırakılan 
ve dönülen bayrak 

Cahit Zarifoğlu 

yüzümü sürdüğüm
her kapı gibi
kapandım
beni büyük bir cezbeyle
yakan
aşkın ayakucuna.
oysa sırrımı verdim
kırıldığım veçocuk kaldığım
aşklara.

Metin Kaygalak

denizi yağmurdan korumaya çalışan
çocukluğunu seviyorum.

Şükrü Erbaş

Ah bu nisan yağmurları
Hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın
Yağıp bitiyor

Edip Cansever

İçine ağlayan içli bir çocuk gibi incecik bir yağmurla
indi akşam.

Oya Uysal

Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

İsmet Özel

Bir ömürde kaç sokak izi kalır geriye
Saçlarımın ıslaklığından anlıyorum
Orda bir çocukluğun yağmuruna varılır

A. Hicri İzgören

Yağmurda koşan bir çocuk olsam
Vedalaşır gibi bildikleriyle.

İbrahim Tenekeci

Ve çocukluğumun oralardan
Bir gökkuşağı mesela
Sığdırabilir miyim diye…

Cahit Koytak

Ne güzel ıslanıyor ilkyaz
Ne güzel, ne güzel, ne güzel
Denize zorla sokulmuş
Ağlamaklı bir çocuk gibi.

Edip Cansever

işte hep böyle kocaman bir çocuk olarak kalacağız
kitabaralarında çiçek kurutarak
şiirler de kuruyacak. hayatımız gibi
ve şiir kurularını yakmak isterken
yağmur sonrasının hüznünde küllenecek aşkımız

Bayram Balcı

– gülümseme gözlü küçük çocuk
pişmanlığı yüklenip uzaklaştığın gemi
yağmurlara nokta koyan hangi limanda demirli?-

Neriman Calap

Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar 
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi 

Erdem Beyazit

Ölüm bir melek elinde gelir 
Ve öper usulca çocuk yüzleri. 
Belki bir gün kurtuluruz 

Erdem Beyazit 

Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez 

Erdem Beyazit 

dolapderelerde çocuklar, ayağının su aldığı yerden büyür
sen, çocuklar çiçektir diyordun di mi
çocuklar çiçek/ he ya !

Dilek Kartal 

Çocuk olsam yeniden.. 
Bir tek düştüğüm için acısa içim, 
Ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece… 

Cemal Süreya 

Bulduğu her parayla bakkala koşan
bir çocuk olarak karşındayım, benim
aldığım en büyük hazzı
seninle paylaşabilirim

Müşir Fuat 

Sen aradığın yaşamı bulamayacaksın! 
… 
Artık bana çocuk sevinci verilsin! 

Gılgamış Destanı

cocukluk_hatiralari_kugunun_konmasi_gibi

hayat: çocukluktaki oyunları unutma süreci

Güneşe kavuşabilmek için çocuk,
gündüzün boş yere çırpınır durur.
Nihayet, nihayet geceleyin çocuk,
koynunda güneşle beraber uyur.

Cahit Sıtkı Tarancı

içdenizlerinde yüzme çocuk
hayallerin boğulur dedim de kendime
dile geldi eski bir soru
gelincikler büyüyünce gelin mi olur anne?

Aslı Durak

böylece, bizi bir kere daha,
çocuklarımızın önünde aşağıladılar;
kadınlarımızın önünde ağlattılar,
elin günün, komşu köylerin önünde
yere baktırttılar.

Cahit Koytak

Bir çocuk bile çeker sandala beni
Bu kadar ağır olmasam

Halim Şefik Güzelson

uçurtması kopup gitmiş bir çocuk
bakıyorum yalnızca
şaşkın ve umarsız gözlerle arkalarından

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Unutma
Hüzündür bu dile kolay
Aşkın arka bahçesinde hızla yetişen
Hırçın çocuk oydu
Başka çocuk sanma 

Yasin Erol

eğilip yeryüzünün en güzel yüzüne
dedim anne
senden başkasını sevse de bu adam
korkma ben varım
çünkü düşünen çocuktur baba

Yasin Erol

Dönemeyeceğim kadar benden uzak avungan çocuk yıllarım
Yanıtlanmayan sorularım hâlâ yanıtsız
Ömürlerden taşar gençliğimde zaptedilemeyen hüznüm
yine aynı hüzün
Ağlarsam yağmurda ağlarım kimse anlamamalı

Naim Kandemir

Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Turgut Uyar

çiğne ve tükür kem sözü
aşktan / şiirden yalın söz üret
o dilden anlarım o anlatır beni
masalda kanar çocuk yanım
güzel ve hüzünlü öyküler anlat 
kıtalar ötesinden kurgula düşlerimi

Emre Gümüşdoğan

Ama gönlüm hâlâ
oğlumun âşık olduğu yaşta
-sevdanın pusulası
anılarım olsa da

Refik Durbaş

Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş
İkinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp
Öyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun
Boş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş

Ece Ayhan

Çocuk büyüyünceye dek bekler yangın,

Melih Cevdet Anday

Yalnızlık,
çocuk kılığında bir babadır
torunların büyüttüğü.

Hasan Ali Toptaş

Yiyecek götürürken çiftteki babasına,
Gülüp oynar mı çocuk çayırlarda bir başına,

Nikolay Alekseyeviç Neksarov

Kokusunu getirdi parmak uçlarım bana, bilemedim ben 
Burcuları adlandırmak üzere yetişmedi burnum daha çocukluktan

Aragon

Yarısını tuttum
çocuk doktoru
olmamı isteyen anneme
hasta yatağında verdiğim sözün
doktor olamadım ama
çocuk kaldım

Sunay Akın

İlkokul çantam,kurşunkalemim,boya kitabım
Çocukluğumun birinci dereceden görgü tanıkları,
Dinlenmelerini talep ediyorum Selim!
Yalnız kediler,ölecekleri zaman
Bir iz bırakmadan kaybolurlar
Bir kedi değildi sevgilim!;
Defterin sarı sayfaları arasında
Kurutulmuş çiçeklerden,
Küçük bir bahçe bıraktı arkasında.

Ali Asker Barut

ve kapının dışında bıraktık
elbeziyle silinen çocuk dudaklarımızı

Nuri Demirci

Çocukken gün battımı, bir köşede ağlardım;
Nihayet döne döne aynı noktaya vardım.

Necip Fazıl

ölüme ne kadar yakın
unutulmaz çocukluğumun
ağır çiçekli ıhlamur ağacıYelda Karataş

Tek bir çocuk kafasında ne kadar düş olabilirse o kadar
Ne kadar aydınlık içerebilirse bir hıçkırık o kadar hem de

Louis Aragon

Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor

Cahit Zarifoğlu

Ruhi Bey uzaklara bakar
Sanırsınız ki işte çok uzaklarda bir Ruhi Bey daha var
Bana öyle gelir ki durmadan geri çağırır onu
Ama durmadan
Ve alır karşısına – neden bilinmez –
Suçlu bir çocuktur da sanki o, gizli gizli azarlar.

Edip Cansever

hayat: çocukluktaki oyunları unutma süreci

Baki Ayhan T.

Şimdi düşünüyorum da
Korkmayan yanımızmış o çocuklar bizim
Ama biz korktuk.
Konuşan yanımızmış o çocuklar bizim
Ama biz sustuk.
Düşleyen yanımızmış o çocuklar bizim
Ama biz teslim olduk.

Şükrü Erbaş

tok
bir çocuk benim sevgim
kalbim
kırılan oyuncaklarım
gibi hep
özletir bana
güzeli
yorgunum

Kaan İnce

Gecesiz sabahlara
-Uykular öksüzü-
Bir çocuk uyanıyor
Bu da bir acıdır.

Şükrü Erbaş

Bir atasözü diğerini tutmuyor, kelimeler sırılsıklam
Yağmuru bekledim diyorum, koca gün, koca ömür
Kocadı içimdeki çocuk, bıyığı terledi
Yaş kırk iki oldu, tevellüt 963, ama hâlâ doğmamış
Dünyaya gözlerini açmaya çalışan bir kartal sabırsızlığı

Cihan Oğuz

büyümüş de küçülmüş çocukların konuşamaması şiirden
ömrümün hikâyesi her sayfası buğulu nasihat defteri senden
her anne bir anne yumağıdır çocukların kalp albümünde
çocuklar ağlasalar da birer gül inceliğidir annelerde
sahi, beni bir şiirden mi doğurdun anne anne hanginiz!
çocuk gitmekti anne kalmak hani! hani hep kalmaktınız!

Hüseyin Alemdar

Buğday başakları arasına daldığında,
Kaybolan o sarı saçlı çocuk,
Şimdi babasının evlendiği yaşta.

Erdem Arslan

çocukluğunu camii avlusuna bırakacaksın bir akşam 

Özge DirikSavaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur…

Orhan Seyfi Aras

çiçek bayramında 
annesiyle arkadaş
kör bir çocuk

Kikaku

Fakat mecburuz düşünmeye küçük ve solgun
Şeklini havuza dalıp gider gibi görünen yüzün
Ey çocukluk ey kaypak tartı
Nereye nereye

Rainer Maria Rilke

yani bazı çocuklar kuyuya düşer 
o su artık içilmez olur 
çocuklarla kapanan kuyu 
elbette taşlanır.

Kemal Varol

Bir çocuk sevdim uzaklarda
Bir elinde yarın öbür elinde dün
Erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
Dünyanın haline bakıp güldü geçti

Metin Altıok

çocukluğuma dair bir yara buldum dizimde, 

Suavi Kemal Yazgıç

İstesen kalkıp gelemem,
Uzaklık başka güzel.
Sen hayal gibisin çocuk!
Gelebilirsen, kalk gel!

Nurettin Özdemircocukluk-siirleri

Bir gün ver Tanrım, Ta çocukluğumdan kalmış

İlkyaz sabahlarına benziyor
Yeni diş çıkaran çocuklar

Süreyya Berfe

uzun kanatlı kuş sürüleri diliyorum sana
ve severken seni,
sevdikçe seni 
hep çocuk kalacağım, biliyorum.

Sunay Akın

Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum.

Ziya Osman Saba

Bir çocuk artık insanlara inanmayıp 
Ormandaki mavi çiçeğe 
Anlatırsa derdini 
Ve o gece 
Ağlatırsa mavi çiçeği 
İşte o an 
O an kopar kıyamet 

Mevlana İdris

Ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

Furkan Çalışkan

Karanlıkta korkudan titreyen bir çocuk gibi
Rahat bir adam gibi gecenin ortasında

Jacques Prevert

Doğuştanmış kadersizliğim
çocukluğumun
sıradan bir şubat ayının
soğuk çarşamba akşamında
annemin ağlamaklı çığlıklarına
kurban gittiğinde anlamalıydım

Lou Salome

Evden kaçabilirsin artık çocuk,
ama kaderden asla!

Babam
Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan
Kader neydi sanki o zaman,
Masada açık unutulmuş
Turuncu kulaklı bir makastan başka. 

Didem Madak 

anılar gömülüdür zaten ben bir daha gömerim
çocuk olmuşum, hasta olmuşum, deniz olmuşum
yalnız bir sincabım belki
gömdüğü cevizlerine küsen

Ahmet Murat

Yüzlerce yıl geçiyor belki bir bulut geçiyor
Ben yeni doğmuş bir çocuk gibi
Herkesin konuştuğu dilden mahrum
Ama yepyeni bir dil konuşmanın sevinci 

Sezai Karakoç 

çocuktum, çölde okudum masumlarla ve çok susadım,
babaannem su verdi almadım, bir cümleden de şehit olurdu
insan ve ne yazsa şair olmak istemezdi Kerbelâ’dan sonra,
olmasın, Kerbelâ’nın şiiri kalbimde hâlâ, ve çöl sürüyor:

Haydar Ergülen

İlk İstanbul şiirden çıkıp yerini alıyor
Bir çocuk ilk gülüyor
Bir ağaç çiçek açıyor.

Eleni’den önce
Daha ben çocuktum daha tütüne daha kahveye alışmamıştım
Sabahları, akşamları bilmiyordum daha

İlhan Berk

Satmadınız mı elinizdeki şiir kitaplarını?
Ve çocukların gülüşlerini

Nizar Kabbanî

hızla havalanan bir salıncaktan inmedi hala çocukluğum

Didem Gülçin Erdem

Kaderini sev, diyor bana.
Kim çocukluğuma döndürebilir beni?
Yalnız, dilin masumiyeti…

Asuman Susam

kâgir bir damın ardında kalan çocukluk hatıralarında
ne kadar ödenmeli daha?

Furûğ Ferruhzâd

Annem yüzüme çarpıp çıkıyor hayatı
Babam hiç dönmüyor gittiği türküden.
büyüyorum içimde dünya kadar kimsesiz çocukla…

EzHer

Yağmurda koşan bir çocuk olsam
Vedalaşır gibi bildikleriyle.
Kendinden mahrum kalır mı insan?
Kalsam.

Duralım burada, güzel esiyor!

İbrahim Tenekeci

Olmuyor böyle
Daha doğurmadığım bir çocuk var
Ve şunun şurasında kaç yılım yaşayacak
Ölümler görecek
Aşık olacak.

Bejan Matur

ben çocukluk çağlarımdan beri 
görülen görünen gösterilen dünyaya 
alışmamak inadında kararlı takımı tuttum 

İsmet Özel

— bir çocuk neden korkar, yaşayamamaktan
bir kadın çocuğunun başını kaşıyamamaktan

Turgut Uyar

çocukluğun kendini saf bir biçimde
akışa bırakması ne güzeldi
yiten bu işte

Nilgün Marmara

herkesin gençliğinde
yaşanmamış bir çocukluğun,
yaşlılığında da yaşanmamış bir gençliğin
gömülü olduğunu biliyor
ve işte bunlarla geri döndüğüne
inandırmaya çalışıyor bizi.

Cahit Koytak

kaç asker vuruldu pusularda
dağlarda kaç gerilla
ve bilsen kaç kez üşüdü içimde tanrılar
çocuklar ülkemde vurulduğunda

Hasan Tan

Yağmur sonrası bir bahar sabahı hiç değilse
Ve çocukluğumun oralardan
Bir gökkuşağı mesela
Sığdırabilir miyim diye…

Cahit Koytak

dışarıda kar usulca söylenir
içimde kirli
kekeme çocuklar büyür.

dışarda kar usulca söylenir
içimde gidilmemiş parklar
dedesi olmamış çocuklar üşür.

suskunluğu ve dilsizliğinde
büyür kadının sorular
içimde yağmurlar boşaltan çocuklar
elimden şeker
yüzümden şaşkınlık düşürür.

Birhan Keskin

Çocukluğum, çocukluğum…
Uzakta kalan bahçeler
O sabahlar, o geceler,
Gelmez günler çocukluğum.

Çocukluğum, çocukluğum…
Gözümde tüten memleket.
Artık bana sonsuz hasret,
Sonsuz keder çocukluğum.

Çocukluğum, çocukluğum…
Habersiz ölen kardeşim,
Mezarı bilinmez eşim,
Her bir şeyim çocukluğum.

Çocukluğum, çocukluğum…
Bir çekmecede unutulmuş,
Senelerle rengi solmuş,
Bir tek resim çocukluğum…

Ziya Osman Saba

Giden olmadım hiç bir zaman 
Dönüp bakmak ardıma 
Suçlu çocuklar gibi 
Gücüme gider 

Gassan Satar

Ya ilahi!
Aşık olduğumuzda
Ne oluyor iç dünyamızda
Ne kırılıyor içimizde?
Nasıl dönüyoruz çocuksu tavırlara?

Nizar Kabbani / Allah’a Sorular

Üzgün bir çocuğun yalnızlığı
Kadar saydam kalabilseydim

Ahmet Telli

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Can Yücel

İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle, 
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle, 
Bir günde doğup can veren altın kelebekler, 
Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!

Faruk Nafız Çamlıbel 

Akşamın tek bir ağaç gibi
Dal budak saldığı sular
Çocukluk rüyalarının bahçesi!
Sakın kimse el sürmesin dallara,
Yapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın
Benim uykum boyunca!

Ahmet Hamdi Tanpınar

Annesinin çarşıya gittiğine inanmış çocuk gibiyim,
Eve dönmeni bekliyorum. 

Zeynep Kamilov 

Anlayacaksınız;
hiçbir şey eskisi gibi olmayacak bir daha…
Çekip gitmek en güzeliymiş gibi gelecek
ama çekip gidemeyeceksiniz…
İşiniz,
alışkanlıklarınız,
derme çatma düzeniniz,
çocuklarınız,

Hasan Ali Toptaş

ne zaman baksam gözlerine
annemsiz kalmak korkuları gelir çocukluğumun 

Tekin Gönenç 

Baktım annem yoktu yanımda;
Sırtımda bahriyeli giysimle,
Ben bir kez kayboldum çocukluğumda.

Metin Altıok

yaşamın yolu doğudan batıya doğru gider,
çocuk , doğan güne sırtı dönük olarak yürür,
boyunun kısalığına rağmen uçsuz bucaksız
bir gölge gider önünden, geleceğidir bu onun, 

Michel Tournier 

Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur…

Orhan Seyfi Aras

Bu çocuk bu hüzünle büyümez fazla
Evlerinin arkasında gölgesiyle konuşurken yakalanıyor babasına

Ali Asker Barut

babam ne zaman gelecek diyen çocuk
bavê mın çı waxt weri diyen çocuk ya da

avutulur mu öğretmenim
nece

Dilek Kartal

öleceği zaman hayvanlar gibi
saklanmak istiyor ya insan
saklanacak bir yeri olmalı
aşka, çocukluğa, anneye, şiire
yoksa fazla gelir ölüm
ve eksik ölür insan

Haydar Ergülen

Ömrümden öteye taşıdığım çocuk… Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim.

Şükrü Erbaş

çocuklar uyandı
çocuklar üstünü örttü annelerin toprakla
– çocuklar ki yarının cesetleri-

İbrahim Soylu

Tırpanladığım Ölüm Şiirleri

İşte iki adım daha atıyorum

Artık söylenecek hiçbir sözüm kalmadı dilimde
İçimde kar yüklü geçit vermez anılar
Ve her şiir biraz ölüm
Bir bir çekilip gidince dostlar.
Tuğrul Tanyol

Yedi adam biri bir gün
bir aşk bir gün
gereğini belledi
ölüm girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından

Cahit Zarifoğlu

Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.

Aşık Veysel


Yaşam yok, ölümse bir türlü gelmiyor.
Anlaşılmaz değin uzun
Uzun, katlanılmazcasına
kişinin alınyazısı.
Ivo Andrich

dört ayrı ölümle ölmeyi öğren
demişlerdi bana
dört bucakmış
anlattıklarına bakılırsa dünya
omzun güneş kokuyor demişti
kısa eteklikli kız
o da omzuma bir şey konduracak mutlaka.

İsmet Özel

işte o gün ve ondan sonra
çok önemli bir sözü unutmanın
şaşkınlığıyla
oturup bir şiir yazarsın ve ışık
ölümü bekleyen bir ruh gibi titrer
başucunda


Tuğrul Tanyol
kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.
Ali Ayçil
bir ağıt söyledim kadına, ölüme ve tekbaşınalığa
ipi, ağacı, kadını ve akşamı kendim seçtim
bir kadını astım, sonra oturup ağladım altındaBaki Ayhan T.

ben cem, daha dün yarım imparatordum
kestirdiğim paralarda soldu vücudum
öldüm binlerce ölümle, kıyıya vuran cesedime baktım
yağlı urganlar bağlayıp boynuma (iskele, günbatımı
rodos’a doğru batık tekneler) yürüdüm, artık
bana bu dünyada yer yok
ne saray, ne köşk; ne rütbe, ne taht
ağabey el ver yanına geleyim
al beni, sonra istersen boğdur
bir yanım zifiri karanlık, bir yanım… birden yağmur!

Tuğrul Tanyol

Ürperiyorsun denizin çığlıklarını duydukça
dudakların kaskatı öpüldükçe neden?
Kaç ölüm tasarlıyorsun çıkmazında
belli, yoruldun kendini denemekten.

Ahmet Oktay

ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman

ölüm:
yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere
sunulmasıdır
canlı bir gül gibi somut
ayrılık yoktur artık zaman içinden
yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
vişne rengi dudakları vardır sevgilim…

A. Kadir

Kendi mezarını kazıyor insan.
Tekrar
tekrar.
tekrar
tekrar ölüyor, öldürürken.
Ve her defasında ihanete bulanmış aşklara
sevdalanıyor.
Bir karga geceye boyuyor sabahı.
Bir karga öldürdüğü kendi soyunu gömüyor toprağa.
Tekrar tekrar Habili öldürüyor Kabil.
Tekrar tekrar ölümü seçiyor Habil.

Zeynep Didem

Beni böldün
kendi acını sapladın bıçak gibi
sonra yas tuttun ölümüme

Neşe Yaşın

inci kolyelerle
süslü
boynuna hiç
ölüm yakışmazdı ki.

Behçet Aysan

ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz
çam seli halinde kalabalık bir orman
alıp götürecek bizi kuytu ölümlere
yaşamanın anlamını sorsam da söyleme
konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.

Behçet Aysan

Yıllar önce
Ölümü seçen sevgilim
Bunca sevgisizlik içinde
İyi biliyordu
Yetmeyeceğini
İki kişinin birbirine.
Bu yüzden döşeğinde
Ölümle buluştu.

Metin Altıok

Ha aşkın dikeni, ha ölümün dikeni

Melih Cevdet Anday

çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
apoletim sırmasız hatta hiç yok
su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım
bilirim
aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
ölüme direnerek şimdilik
şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek

Turgut Uyar

Ölüm gelecek ve senin gözlerine bakacak.
Bir ayıba son verir gibi olacak,
belirlemesini görür gibi
aynada ölü bir yüzün,
dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı
O derin burgaca ineceğiz sessizce.

Cesare Pavase

Neredeysen firar et, gel, hâlâ göğsümde mırıldanan
çocukluğunu anlat bana
Hayatın kovduğu ölümün geri çevirdiği
ne varsa yüzünde
usul usul uykuna karışırken
birlikte ölümden döndüğüm biri gibi seyredeyim seni
Bütün bunları, hazin bir kayıplar öyküsüne, kendine acımaya
dönüştürmeden, ağır, başlı, yalın bir ödeşmeyle kapatalım istersen:
Hiçbir yolculuk eskisi gibi değil ama, belki bu sefer sahiden
gidebiliriz bir yerlere,

Murathan Mungan

çünkü gözlerin
yedi gezegende oturan ruhların nazarı
bakışlarınla çiçeklenir arka sokaklar
inanır duvarlarına sırtını yaslayarak
dudaklarını öptüğün bu batık şehre
ölüme ve
aşka yatkın olduğuna inanır şiirlerin
paslanmış teneke saksılardan fışkırırken yaz
iki dudağının arasında durur gizli bir akşamüstü

Betül Yazıcı

Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
Birçok kere yitirdim denizde kendimi.
Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden,
Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.

Federico Garcia Lorca

Ve ölümler ki sevdanın ikiz doğurduğu
Yetsin, taşımak istemiyorum hiçbirini yedeğimde

Edip Cansever

Hedefi olmayan yolcularız bizler,
Bulutlarız, rüzgârlarda dağılan,
Ya da ölümün soluğunda üşüyen çiçekler,
Yerimizden kopartılmayı beklemekteyiz.

Georg Trakl

Sakın sesini ölüme alıştırma

Refik Durbaş

bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir
gelirse de bilinir nerden ve nasıl
böyle ölümün yücedir adı
ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası
çünki ölümün kanıdır besleyen
bir başka baharın tohumlarını
şuramızda birşey var
bizi onduran şey
acıya saran
umudu kuşatan

Arkadaş Z. Özger


sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü
iki kaşının arasında öpüşür buldum
yaşamı seçtiysem sensin nedeni
ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim…
Ahmet Erhan

kalbimle it dalaşındayız, hiçbir atlas kucak açmıyor içimdeki ülkeye
ölüme yıllardır küs olmasam bir akrebe sevda büyüteceğim

Charles Bukowski


Ölüm
erken gelir kimi zaman,
bir yıldırım gibi düşer,
alır götürür
yaşanacak onca şey varken.
Bilgin Adalı

Aslında hayatı ölüm tadında yaşamak,
Korkusuz aynı dem de korkutmadan,
Saatleri ve takvimleri kaldırarak.
Koşarak olmasa da yürüyerek,
Bir kaç yorgan ve yastıkla yetinerek,
Ölümüne anlar kalsa bile üzülmeyerek,
Tebessüm ederek gitmek.
Bir selâm gibi ölümünü bekleyen ahâliye.

Lütfü Şener

Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna

Didem Madak

Eşini çağlayana kaptırmış balığıyım bu nehrin;
aydır, geceden beri dişlenmiş kelebeğin
her sabah ağzımda ölümüyle buluşan.

Nihat Behram

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

Ümit Yaşar Oğuzcan

artık ölüm benim içime konmuş
umut etmem artık öleceğimi
kar yağar dizlerim yatağım donmuş
bilmezdim ürperip güleceğimi
neylersin yüreğim güle dokunmuş

Sıtkı Caney

Ben unuttum her şeyi.
Geldiğim yeri
Annemi, babamı,
Mezarlığa gitmeyi.
Orada yapayalnız kaldı meşe
Ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe.

Bejan Matur

her şey kalbimdir diyorum
ve işte o zaman
ölüme eşitliyorum aklığını..

Turgut Uyar

Bize dokun
Dokunmazsan uçacağız tozlar gibi uzayın derin soğukluğuna
Kahire’den Bombay’a, İstanbul’dan İsfahan’a, Kudüs’ten Paris’e
Sensiz neye baktıksa örgütlü bir yalnızlıktı
Ne yaptıksa sensiz, bir şarkısızlıktı
Hayatın bir durağından öbür durağına
Bir sevgili olmadan yürümek!
Bunu yapamıyoruz
Kundağı çıkarıp kefeni giymeden önce
Adına hayat dediğimiz o büyük sarhoşlukta
Bir ölüm adımıyla geçerken dünyanın bütün içlerinden
Ellerimizi açmış bekliyoruz
Açmış bir çiçeğin değil miyiz senin

Mevlana İdris Zengin

ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz
diyor birisi, evet ama
hayatı uzatır sanki

Turgut Uyar

zamansız özledikçe seni, gönlüme nakış,
sana yasin; ve yetim çocuklar için
ve nunu sakin kasesinde yepyeni umutlar biriktirdim
çöl yetimi bir sevdasın sen şu bükük boynumda büyüttüğüm
hiç duymayacağını bilebile şiirler söylüyorum sana
yetim ellerimle okşarken toprağını gurbet ellerin

Hasan Tan (Pejmurde Dilim)

Bir resimde yedi kişiyiz aramızda en güzel ölüm gülümsüyor

Mevlana İdris Zengin

Mahlukta devinen
Gürül gürül bir ırmaktır ölüm

Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların

Analar ölür
Kök salar hasret yüreklere
‘Bir evlat pir olsa da’
O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez

Sevgililer ölür
Bir hicret olur ölüm
Bir sıla

Sonra bir mezarlıkta

Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölümVe sürer hayat.

Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerdeErdem Beyazit

Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…

Yılmaz Odabaşı

En son ölüm gelir
Yine de erken deriz

Mevlana İdris

Can bir şaraptır, insan onun destisi;
Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.
Hayyam, bilir misin nedir bu ölümlü varlık:
Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.

Hayyam

Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;
O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü:
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.

Hayyam

benim bildiğim,açılmaz menekşe örtüyle kapanan naaş
veda,teşekkür ve gerçekleri fısıldamak için(gerçek nedir ki?).
belki o bu saatlerde gölgesini sarmalıyor,bizim gibi,
lakin o ağlamayan tek kişidir bu sabah
ve üstümüzde kartal gibi havalanan ölümü görmeyendir
(yaşayanlar ölümün amca çocuklarıdır ve ölüler
uyurlar sessiz,sakin,huzurlu..)

Mahmud Derviş

Ey ölüm, yaşlı kaptan artık gidelim!
Ey ölüm, haydi, bizi boğdu bu memleket!

Charles Baudelaire

Her şeyi tattım, acısını çektim.
Ölüme rızadan başka bir şey kalmıyor bana

Giuseppe Ungaretti

Kendi toprağına kök salmayan bitki gibi
Solar gider ölümlü kimsenin ruhu

Hölderlin

Ve ölüm gelip tüm yaptıklarımızın altına imzasını atacak

 
Cesare Pavase


Ölümü düşün, ey insan!
Erteleme artık; çünkü yapacağın bir o kaldı!
Christian Fürchtegott GellertBiliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın


Yannis Ritsos


Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni
Shakespeare

Ölüm büyüktür
Ve biz Onunuz
Gülümsemelerle dudaklarımızda
Yaşamın tam ortasında sanırken kendimizi
Ölüm hıçkırır birden içimizde
Ta içimizde


R.M.Rilke


Ne mutlu, bir an olsun ölümlü olduğunu unutmayana
Leke Matrenga
Sendendi ölümüm
ama yaşamımdın sen benim


Furuğ Ferruhzad


Her şeyi tattım, acısını çektim.
Ölüme rızadan başka bir şey kalmıyor bana
Giuseppe Ungaretti
Ölüp gideceğiz bir gün

François Villon
Ölüm gelir bulur ansızın
François Villon
Kara kanadını açıt önümüzde ölüm

Anna Ahmatova



Bir gün gelir ölüm de işe yaramaz
Carlos D. Andrade
Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm

Ahmet Muhip Dranas



Ölüme bakmaktır,ölmek
Emily Dickinson

Garip bir şarkı,acımasız,kan rengi
Bana kendi ölümümden söz ediyordu


Endre Ady



Başladığın yerdir memleketin. Yaşlandıkça
Daha bir yabancılaşır dünya, daha karmaşıklaşır düzeni
Ölümle ve hayatla
Maria Grech Ganado
Sordum sarı çiçeğe,niçin benzin sarıdır?
Çiçek eydür derviş baba,ölüm bize yakındır

Yunus Emre



Çiçeğiz,ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen
Georg Trakl
Vakit geç.
Ölüm geri çeviriyor beni.
Hayat istemiyor.
Ben şimdi nereye gidebilirim ki?

Yannis Ritsos



Ölüm işaret ederek sadece sorar:
Hangisi?
Ve biz şaşkınca, lal, birbirimizin yüzüne bakar dururuz
Sorar: hangisi?
Ve alır sizi bir küfenin içine koyar,
Uzaklaşır.
Langroodi

iki hecem;
aralık kapıdan belki sen gelirsin birgün,
belki ölüm.

Şiraze


Nedir ki eninde sonunda ölüm?
Ayrı düşmek değil mi aşinalardan?
Kapımı çalıp durma ölüm,
Açmam;
Ben ölecek adam değilim.

Cahit Sıtkı Tarancı

Ömür boyu aşktan mı konuşmuşlar
ölüm boyu yaşamaktan

Refik Durbaş

Bir dağ başına gömün beni gözlerimi kapayınca
kirlenmeden içimin kar beyazı
gönlümün düş martısı susmadan
kırılmadan dudağımdaki mor menekşe
yürek vuruşlarına
yürek yanışlarına
bir baba’nın, bir anne’nin gözyaşlarına
bir çocuğun avuçlarına gömün beni
kalbime gömün acılarımı
ölüm bilmesin
kirpiğime dokundukça yel
iki mezar taşı narasında dinlensin başım

Bahar kokulu sabahlara gömün beni kuşlar uçarken
gül ve karanfil kokularına, papatya dolu kırlara,
bir suyun akışında, bir gülün kokusunda yıkayın
rüzgarın soluğuna gömün şiirlerimi gözlerimi yumunca
özlemim gözlerimde, yüreğimde şiirler öylece bırakın toprağa
serin çimenlerin üstüne gerçekleşmeyen hayallerimi
durmadan şarkılar söylesin kalbim, şiirler okusun baharlara

Nuri Can

Yüreği büyümüş bir çocuktum ben
Gizli gizli ne kadar çok ağladım
Bir gün öleceğini düşünerek onun
Annem yok artık,
Onun yüregindeki ben de yokum,
Yani annemle tanımlanan ben de öldüm onunla
Şimdi,
Yeni bir tanıma alıştırmalıyım kendimi,
Şimdi ,
Ben kendimi düşünmezken bile
Kim düşünür beni…

Ataol Behramoğlu

birşey söyle
kırk yıl sonra seni bulmasına yüreğimin
birşey söyle
hayat kimin ölüm kimin aşk kimin

Sıtkı Caney

Ölüm bir melek elinde gelir
Ve öper usulca çocuk yüzleri.

Bekleyin geliyor ölüm usulca
Usulca girer koynunuza.

Erdem Beyazit

Her zaman kısa şiiri savunmuşumdur
Erken ölümü savunmuşumdur her zaman
Uzadıkça çünkü şiirde hayat da
Usanıyor insan

İsmail Uyaroğlu

allah kimseyi ölümden korumasın

Alper Gencer

bu kadar mezarın arasında ne büyür
ey ölüm gel otur şuraya ve düşün
İbrahim Tenekeciama sorarım, mesela samatyada
kimin bahçesi daha büyük
ölümden.
İbrahim Tenekeci


ben bu kadar üşümezdim
ölümden ve şiirden düşmeseydim hayat’a

Bünyamin Durali

dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın
en yakın dostlarımın birer birer
vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
ölümünü gördüm; ama kimse
inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin
yaşam ki bir kum saatidir usulca akan
dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkça

Ahmet Erhan

sen ölüm!
seni hiç düşünmeden yaşadık
seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra da

Edip Cansever

gidince çürümeyeceğini bilsem
ellerimizi değiştirelim derdim
ellerimin ellerinde verdiği güzel ve uzun mola
ayrılık allah’ın emri
ölüm olmasa

Özge Dirik

balık düşünmüyor çünkü balık biliyor
her şeyi
bazı mandolinler duyuyoruz uzaktan
ölümün arabasında hayattayız”

Lale Müldür

sözlerin ölümsüz sanılması boşadır
susarsanız hepsi ölür hanımefendi
oysa cümleler için yapılmalı en şaşalı ölüm törenleri
ölüm törenleri için cümleler yapılmalı sözlerden
zira bir cümleyi öldürmek zor meziyettir
bir kere öldürdünüz mü, hep öldürürsünüz

İrem Nas

yalan ölümden daha çok yitirir yaşamı
saklamak düşürür ağır ağır
insanın düşeceği en alçak ortamı
sözden korkmak, korkup susmaktır

Özdemir Asaf

Sevgilim periler ölürken özür diler
Sevgilim.

Küçük İskender

ölümün kenarına düşen kıvrımlardan
daha güzel olamaz güzel bir öpüş
ibadeti öğretir gibi başlıyor
bir dua gibi sonlanıyor

Ali Cengiz Akdeniz

Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu

Öğrendim.

Mevlânâ Celâleddîn

çünkü ben, bir ardıç kuşu gibi
kendi ölümüyle beslenen
güncesi ayrılıklarla dolu
ve teni her yaz
ayrı güneşlerde yanan bir çocuğum.

Zerrin Taşpınar

çünkü beyaz bir gemidir ölüm

Behçet Aysan

Bana ne ölümden?
Şair değildim ben

Haydar Ergülen

Yine sabır taşıyoruz evlere
Sabır ki doruklardan yüce
Her adımda
Gelecek türkülenirken ince ince
Apansız bir ölüm fırtınası
Bir kanlı yağmur
Yaşam yasımızı tutuyor sessizce

Adnan Yücel

Geldi de geçiyor taşın kıvılcımı
Bahçeden bahçeye Gılgamış
Arıyor hâlâ ölümsüzlüğü
Asma kuşunun çatallanan sesinde
Susarken patika, sedir ormanı,
Ölüm geçiyor yaprağın içinden

Ahmet Ada

Günün bir ucundan ölüm giriyor
Bedenin üşüsün de yüreğin üşümesin

Haydar Ergülen

Kimse bilmesin üzgünlüğümü
Taşırım ölümüm gibi bu duyguyu
En gizli kuytularında ömrümün
Bir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu

Ataol Behramoğlu

Herkese bir bakışı var ölümün.
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.
Bir ayıba son verir gibi olacak,
belirmesini görür gibi
aynada ölü bir yüzün,
dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı.
O derin burgaca ineceğiz sessizce.

Cesare Paveseoysa ölüm, bir uçtan bir uca
bir uzun kervansaraydır ki
savrulur günü saati gelince
yıkılır yırtıla yırtıla

Hilmi Yavuz

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.

Behçet Aysan

Tüllere sarılmış çölde ölümümü bekliyorum. Sakinim.
Yok bir gece bu.
Sabah uyanacak aşkı konuşacağız.
Ne çok sürdü diyecek bana.
Ne uzun sürdü hayat.

Bejan Matur

Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki

Erdem Beyazit

benim ölümüm mûnisleşirken,
seninki kanlı zalim oluyor gözümde.

Hüsrev Hatemi

alacaklı değilim hayattan
en acısız sözcük ölüm artık

Fulya Codal

ve ben geceleri fraili malum şiirler yazarım
gökten müruz ve ölüm yağar şehirlere
siren sesleri telsiz sesleri karışır ağıtlara
ölüm hayata düşen son kırağıdır beyazmı beyaz
tedirgindir anneler kaygılırdır babalar
herkes kendi çemberindeki ölüme ağlar

Hasan T.. (Pejmurde Dilim)

Bir kuş kalbi misin ki ürkmek için bahane
Arayıp duruyorsun.
Bize dönecek oysa o güzel ölüm
Yatacağız beraber güzellik uykusuna

İbrahim Tenekeci

ölümün yalnızlığı yoktur ama;
ölüm, bir başına yalnızlıktır

Hasan Ali Toptaş

Kişi de, işte, tam olarak, ölümünden sonra
geride bırakabileceklerinin toplamıdır.
Kişi ölümden sonra geri kalandır.
Kişi, ölümün yokedemediğir.
Kişi, ölümden sonra da yaşayandır.

Oruç Aruoba

Ve ölümden korkmayalım,
(ölüm güvercinin sonu değildir.)
Bir cırcır böceğinin ters dönmesi ölüm değildir.
Ölüm akasyanın aklından geçer.
Ölüm düşüncenin güzel ikliminde yaşar.
Ölüm köy gecesi derinliğinde sabahı anlatır.
Ölüm üzüm salkımı ile gelir ağzımıza.
Ölüm gırtlağın kızıl hançeresinde fısıldaşır.
Ölüm kelebek kanatlarındaki güzellikten sorumludur.
Ölüm bazen reyhan koparır.
Ölüm bazen votka içer.
Bazen gölgede oturur ve bize bakar.
Ve hepimiz lezzetin ciğerinin,
Ölüm oksijeni ile dolu olduğunu biliriz.

Sohrab Sepehri

Ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.

İsmet Özel

Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan

Birhan Keskin
artık anlaşılmıştır günün akşamlılığı
kesin mat yok
iyi oyun vardır sadece
ve satranç aslında dalgınların oyunudur
dalgının ölüm karşısındaki sükuneti
düşmana
ölümün dehşetinden korkuludur
İlhami Çiçek
kaç kez intihara teşebbüs etti içimdeki sefil çocuk
yıkık dökük im(h)a hatalarıyla avuttum hep
senin ….n bir melekti çocuk, biz bize yeteriz
hayatın rahminden ölüme kayıp düşmek an meselesiydi
ki büyümek ölmek demekti
yirmibeş defa öldüm mesela
öldüm dirildim
yaşamla ölüm arasındaki yedi fark neydi?
pardon bayım; kırk defa ölsem gerçek olur mu?

Dilek Akın
O en gergin tele şöyle bir dokun
Son tınıyla tel kopsun
Ayak sesleri duyulsun ölümün
Her yanın her yönün çıkmaz
Nereye baksan yok
Hiç bile herşey sayılır o bulunduğun yerde
Kurtarırsa kurtarır ancak
Yine şiire tutunmak.
Aziz Nesin
içimde bir merak
öyle bir merak ki
ölümümden bir ay sonra
bir güncük yaşamak
ve
dostu düşmanı
suç üstü yakalamak.

Aziz Nesin
ölümü sevdim, uzun zamandır beklenen
bir dost gibi, gelse vaktinde, kollarında
eski dostlarım, ninelerim, dedelerim…
usulca fısıldasalar kulağıma: zamanı değil daha!
Selahattin Yolgiden
Bana ölümden söz etme mektuplarında
Bir sırrı tutar gibi tut ellerimi
Bir sırrı ağzından kaçırır gibi söyle beni sevdiğini…!

küçük iskender
Kalkıp haykırdım: “Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”
Edgar Allan Poe
ölüm neye karşılık aşk neye
hayatın ortasında suratları kemiren
ceza neden gizlenir yazısız kitaplara
çığlıkların dibinde bu kusmuk neden

Sıtkı Caney
Bir düelloda
Daha büyük bir şey vardır
Ve daha acıdır bu
Ölümden de ölüm korkusundan da
Bakarsın dün en güvendiğin kişi
Karşı tarafın şahidi olmuş
Işte acıdır bu da
Ölümden de korkusundan da
Cemal Süreya
Ağır adımlarla yaklaşıyordum Seine nehrine.
İçimde ölmüş ormanların ateşi şarkı söylüyordu.
Garip bir şarkı, acımasız, kan rengi
Bana kendi ölümümden söz ediyordu.

Endre Ady
kim devam etmek istiyorsa yaşama-devam etsin, buyursun
ona sağlık dilerim, ölmek zamanı geldiğinde, ölümü kolay olsun
bana gelince, ben sana geliyorum, tanrım
sonunda huzuru bulmak için, buna hakkım var.
umarım, buna hakkım var, umarım
Edward Stachura
herkes içindir aşk da ayrılık da
yalnızca birkaç kişi ölür acıdan
eskiden ölümle tartılırdı ayrılık
kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan

Murathan Mungan
son saniyelerimi oynuyorum bu aşkın,
sen gelmezsen,
kuruyacak avuçlarımda bütün günebakanlar,
kuruyacak geceye ektiğim dut ağaçlarım…
sen gelmezsen,
sürü sürü
ılgar atlar getirecek sana ölüm haberimi…
mirasım bir kitap,
bedenim birkaç şiir olacak.
gelincikler morgundan alacaklar cesedimi…
İbrahim Halil Baran
Yar, ipek böceğini bilir misin?
Onun kozasının içinde ördüğü o ipliğe olan aşkını
Bilir o, ördüğü ipliğin kendisinin ölümü olacağını

Gassan Satar
suyu ayakları sanan nilüferin dilinden kim anlar
bir koçan makbuz bile çok görülürken ölüme
Ali Emre
zannediyorum ki böyle bir ilk bahar sabahında
bir yürekten diğerine geçerken gelecek ölüm
 
Önder Yılmaz
kör akşamların hışırtısını duyduğumda
artık hakkım yoktu
kimsenin otağında söz dökmeye
hile ve hevestim herkesin huzurunda
sim yeşili sularla örttüklerinde beni
uzak, mor bir örtüydü doğu’nun rüzgârında
duydum: herkes başkasının ateşiydi sonunda
böylece uzadıkça uzadı ardımda tüten akşamgeceye ellerini açanların sancısı sararken beni
ey hâlâ yollardan bir göz uman
ey kör, dedim
her nefes kafestir artık
her nefes kafes
beni senden soracaklar, şahit ol!
inandım: biriktirdiğim nal sesleri ezel
inandım: her şey ben gittikten sonra güzelKemal Varol

ah beni şiirlere gark ettiren karanlığım, hücremin izbe yalnızıyım
bu dünyada bedenime hapsolmuş bir ben ki; kavuşmam ancak ölümümledir
ölümledir sabrımı zamanın kıskacından hidayete vardıracak olan dehliz
bütün kilitleri denedim, hiçbir kilidi açmayan bir anahtar koleksiyoncusu çıktım!
denedim, diploma gölgelerinde bronzlaşmıyor tenim
bana gözümü gör edecek yakıcı bir güneş gerek ya rabbim!
isterim ki bu şiirle sana biraz olsun yakınlaşabileyim

Alper Gencer

Ölümün ve göçün dokunmadığı tek nesne
var mıdır
ölüm yok eder göç değiştirir
kendisi kalamaz kimse

Gülten Akın

Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,
Bulutuz, rüzgârla sürüklenen,
Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,
Koparılmayı bekleyen.

Georg Trakl

şu dostların hepsinden ölümle görüşmekten başka

kimseyle bir görüşme ümidim kalmadı.
Ali Şeriati

Ve insan ölüme ancak anılarını götürür…

Şükrü Erbaş

Vakit akşam.
Gün ölmek üzere.
Güneş ışıklarını topluyor eşyanın üzerinden.
Kızılca kıyameti kopuyor dünyanın.
Kara kefenini giyiniyor gün.
Gülün rengi soluyor, eşyanın cezbesi yitiveriyor.
Hatırla ki, senin de akşamın olacak bir gün.
Ömrünün ışıkları solacak.
Hayatının perdesi çekilecek.
Dudaklarında donacak gülüşün güneşi.
Zaman uçurumun olacak; gelen günün güneşi sana doğmayacak.
Şimdi akşam.
Herkesin senden uzaklaşacağı ölüm anını hatırla ki,
sen de şimdi herkesten ve her şeyden uzaklaşıp Rabbine yanaşasın.
Seni sen yokken de bilen Rabbin, sen öldükten sonra da bilecek elbet.
Herkesin unuttuğu yerde seni bir O hatırlayacak.
Hatırını yalnız O bilecek.
Sen de O’nu an şimdi.
Şimdi akşam namazı vakti.

Mevlânâ Celâleddîn

Urşanabi, böylece ölüm suyuna dek vardı.
Urşanabi ona, Gılgamış’a dedi:
“Sakın Gılgamış! Bir kürek al!
Ölüm suyu eline değmesin.

Gılgamış Destanı

Alışılır ölümlere de demiştin
Siyahlara bile alışılır
Günün birinde demiştin

Alışılmadı!

İsmail Haydar Aksoy

Şu Azrail’e kızmamalı valla emir kuludur nasılsa
Bunca aşkın çıkarıp canını, gömebiliyorsak gönül mezarlığımıza
Hiç aramamalı hatırlamak için ölümü mezarlıklarda
Sen farklı mı düşünüyorsun bu konuda, unutma ki;
Her kalp bir mezarlıktır sevip de bitiyorsa bir aşk orada…

Sertaç Öner

savunmasızım, sus ey kalbim intizarın sende kalsın
gizle, vuslatı arzulayan bir kor ol yan kalbim, kimse bilmesin
bütün çığlıklarını kuşansın gelsin ölüm…

Nuri Can

Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları
ölümü çeker bizim için.

İsmet Özel
işte öldüm, işte son kadife çiçekleri
son defneler, badıranlarla kefenlediler beni
bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm
bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak
bemin ölümümden yayınlan kırpıntıları
boğaz tokluğuna çalışanlar
özenle kilitleyecek göğüslerine
benim ölmüş olmamı
hiç bir yaprak damarından
hiçbir su özünden atamayacak beni
ortaya benim ölümüm sürülecek
pey akçesi olarak
tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca
ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten
hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanıİsmet Özelinsanlar birbirlerine göre değil
yaşarken ölüm gibi diyorlar aşka
birbirlerini öldürüp aşk diyorlar buna da

Haydar Ergülen

Gündüz gece,tatlı ezgileriyle
Bir ses türküsünü söylesin aşkın..
Yeşil dallarıyla ulu bir meşe
Eğilsin üstüme ve hışırdasın..

Mihail Yuryevich Lermontov

Varsın, üstünde ölüm döşeğimizin
Uçuşsun bir karga sürüsü, bağırışlarla –
Tanrım, seyretsinler âlemini senin
Kimler daha lâyıksa!

Alexandr Alexandrovich Blok

bize hep beyaz mendil
sallayan
ölüm ki,
iki kapısında
haki bir yalnızlık
dikilirdi

Behçet Aysan

Bu cihanda her şey kırılmış diğeri içinde
Suskunluk dışında hiçbir şeyi kalmış insanın.
(Bir başıma ağlayayım bu ölüm geçidinde, bırakın)

F.G. Lorca

burası sebepsiz hüzünler sultanlığı
gözyaşlarıyla ağlanmayacak çünkü şehzademiz yok
ancak gözlerimizi biriktirebiliriz içimizde
kırdık kafasını zekanın ölümden öte ölüm-çok!

Hüseyin Atlansoy

-Sizsiz ben, canım efendim,
Sükûnete, o soylu acıya müptelayım
Ve varıp varacağımız ölüme

Ömer Şişman

yaşam ve ölüm
iki hasım şimdi
iki şüpheli şahıs
her an biriyim, Tamara
her an ikisi,

Selim Temo

susmuşsam bana kahretme
kelimelerim ölümün ta kendisidir

Müştehir Karakaya

yolumu uzatmak istemem
bir sevgilinin
bir aşığı rededişi
bir isyanı başlatabilir
kimbilir
bir halk ansızın bir sabah
özgürlük tadabilir
yaşasın derken yaşamanın
ne yaman bir çelişki olduğunu
ölümün bir çeşit galibiyet olduğunu
ansızın bir gece iplerin koptuğunu

Müştehir Karakaya

Sen hangi aşkları içinde taşıdın da
Şimdi ölümün
Yorgun tayını gözlüyorsun

Mustafa Özçelik

gün geceye akıyor…gece güne…
ölüm yaşama akıyor yaşam bilince…

Lale Müldür

Bir rüya görmek içinde ölümün, gün batışında
altından yapılmış bir hüzün—işte budur şiir,
alçak gönüllü ve ölümsüz, şiir,
geri gelen, şafak gibi, gün batışı gibi.

Jorge Luis Borges

Dünya kirletilmişse,
Üstünüze sıçramış
Bir şey vardır mutlaka.
Benimki iki soluk arasında
Gelip geçen zaman.
Hangisi ölüm hangisi yaşam?
Ya sizinki?

Tuğrul Asi Balkar

Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
İki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.

Yannis Ritsos

Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor,
işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum.

Yannis Ritsos

ölüm içtim
ölüm içtim
ölüm içtim

yarıldı dünya

duymadın mı sevgilim?

Kemal Varol

bu yaşımda da gel gör beni.
gel sen kapa gözlerimi!

Kemal Varol

artık buruşuk bir çarşaf gibi dağılan
yüzüne bakınca duydum ancak:
anneler erken
ölümlerine yakın sevilir babalar.

Kemal Varol


kendime kuytu bir ölüm arıyorum yalnızca kendime
Altay ÖktemÜmit için.
Sokaklarında bu şehrin, ölüm
Denizi bu şehrin, ölüm
Göğü ölüm. Sevgisi bu şehrin,
bu şehre sevgi, bir insanına
sevgi bu şehrin,
ölüm. Kostantiniyye, İslâmbol
olup bir vakitte, donanıp
ışıklarını artık bu şehir
Her şeyi ölüm, bu şehrin. Kirpikleri
ölüm. Orası ölüm.
Belalısıyım ben bu şehrin,
ölüyüm

Seyhan Erözçelikbir çocukluk kederinde uyuşurdum
ölümler geçerdi iç çekişimden

Neşe Yaşın

hüzüne kıyısı olan her çocuğun içinde
ölüme giden gizli bir gemi vardır

Jan Ender Can

Büyük bir şiir yazmak istiyorum
Ağlayan bebek, vurulan genç kadar sahici
Kelebek ve ölüm kadar güzel ve korkunç
Hayat kadar, hayat kadar
Büyülü, ince ve vahşi
Ömrüm, bana bağışla bu şiiri

İsmail Uyaroğlu

ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için

Arkadaş Zekai Özger

seni tanımıyordum evet, tanımıyordum, fakat
seni, öyle haksız, öyle mızıkçılıkla
oyundan çıkarılmış bir çocuk
gibi gördükten sonra, dostum,
büyük kalkış gününde
aynı oyuna çağınlan iki kafadar gibi
kalkıp da koşabilmek için
sana komşu mezardan,
belki daha cesur, daha kanatlı şeyler,
delice mizansenler hayal etmeli
ve diyebilmeliyim ki,
vursalardı beni de, senin gibi, Hrant Dink,
bu yaşlı şakağımdan,

Cahit Koytak

Adınla yaklaşsa bana birisi
Havalar değişir, yer-gök gül kokar.
Bir aşk mağduruyum umut dirisi,
Dilekçem cebimde elimi yakar.
Kiraz devşirmeye gitmiştin hani
Çilek kokuyorsun vakte yabani
Unutma sana bergüzarım var
İntizarım yoktur, inkisarım var.

Bahaettin Karakoç


Anıların bir iğne batışıdır dudaklarıma,
hayatının masallarını kurdum bugün
bir elmanın ince kabuğunda.
Bu ara hep tedirginim,
bir pencerenin açılışını bekliyorum şimdi
arkandan gideyim
ya da parçalanayım diye üzgün kaldırımlarda.
Ama öylesine bir ses gelir ki dağlardan
acıdır uyumak, anmak ölümdür seni.

Efrain Huerta

sen yenisin galiba; diyalektiği ve aşkı şaka sanıyorsun
kış serçesi gibi pencere önlerinde telaş yapıyorsun
aşk ile alışkanlığı birbirine karıştıran sayısal tarih
kuşların doğu’ya ölüme gitmesi içini üşütmüyor

Sezai Sarıoğlu

Yürek,
bir sese dolanmışsa,
Bir ses dolanıp kalmışsa
boynuna , kulağına,saçlarına
Aklına dolanıp kalmışsa bir ses ;
Bir susuş
bir küçük sessizlik
vurur öldürür adamı..
Sen bana susmayı değil
ölmemeyi öğretsene..

Dilek Kartal

adını ağzımda köz tutar gibi tutardım, ölüm
harfi harfine çınlardı akşamları alışırdım

Cafer Turaç

Ey ölüm
Bekliyorum seni
Bir çocuk gibi bekliyorum
Dayanıp alnımı
Dizlerime…

Gökhan Akçiçek

yağmurun değdiği her yerdi yüzün
seni sordum da irkildi toprak
ölümü bildim, büyüdüm

Çiğdem Sezer

söküp nallarını atların
koşturmak gibi karanlığın evine
öldün. yokluğunda
varlığı bildim

insan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına
baba?

Çiğdem Sezer

Güzel bir günde salâ
güneşli günde
Okunurken dört koldan şehri basınca
Canın sıkkınken yakından bir de ölüm
ayyuka çıkıyorsa ölüm sesli bir salâ
Herkesin bir avuntusu olmalı diyorum
Herkeste bir yanılgı: yakını uzak tutan
Olmalı affedecek bir düşman

Hayriye Ünal

Sevmek biraz ölümdür..hele yaşlandıkça
ne çok seyrederiz, mûnis
ve kimsesiz odalarda kendimizi.

Ali Emre

Sevmek en çok ölümdür.. ve narin bir melek
gelir gibi düşer göğsümüzden
ömrün en güzel kelebeği

Ali Emre

Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni
Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri

Cahit Zarifoğlu

Hangi nehrin akışı teselli eyler bizi
şimdi kimin derdidir kim bilir yağan yağmur
kim bilir bu ölümlü kalbimizin kaçıncı sevişmesi


Hıdır Toraman
Bir gün gelir ölüm de işe yaramaz.
Bir gün gelir bir komut olur yaşamak.
Yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan.Carlos Drummond de Andrade

Ey ömr gel imdi başa sen hem
Çeşmime tire oldu alem

Alem hoş idi ki var idi yar
Çün yar yok, olmazın ne kim var

Ey can, ten-i hasteden veda’ et
Bir haste ile yeter niza et

Müştakınım ey ecel kerem kıl
Def-i elem eyle ref-i gam kıl

Kurtar beni ızdırab-ı gamdan
Ver müjde vucuduma ademden

Fuzûli

Geceyle ölümdür asıl sevgili
Bu ikiz aynada toplanır yollar
Karanlık yaratır, ölüm tamamlar.
Kaçalım seninle biz de geceye
Ölümün kardeşi saf düşünceye…
Yeter büyüsüne aldandığımız
Güneşin…biraz da yalnızlığımız
Kendi aynasında gülsün, gerinsin
Güvercin topuklu sükût gezinsin.

Ahmet Hamdi Tanpınar

hiç inanmadım alnımda dolaştığına yazgının
inanmak boyun eğmektir, orada biter söz
işte, sabaha ilişkin bilinen ne varsa hazırım
ölüm ta kendisiyle yaşanacak da olsa

Rahmi Emeç

tutup bir dağın eteğini yeryüzüne
dağıtmayı, iki semender arasına uzanarak,
çakıllı ırmak yatağında böğürtlen dalına
sarılıp uyumayı ay altında, ölümü

Ahmet Uysal

ölümünden çok sonra bile ışığı hâlâ bize ulaşan bir yıldızın

Oswald Lewinter

bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
ölümden anlayani ciddi bir yaprak
unutulacak diyorum, iyice unutulsun
neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.

İsmet Özel

Tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
Sararmış yaprakların usulca savrulduğu
Köprüler yıkıldı artık kendimleyim
Parmak uçlarımda ölümün soğukluğu…

Attila İlhan

Neye baksan göçe hazır görünür;
Bir mevsim ki, sırf ölüme yürünür…

Fethullah Gülen

Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler;
Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat,
Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler.
Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı,
Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman;
Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı,
Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan…
İç murakabe deyip kendimi dinliyorum,
Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkârım;
Bir mum macerası; yanıyor ve eriyorum,
Olsaydı aydınlatmak bari yanarken kârım.

Fethullah Gülen

ben bir yasak işledim sorgum yapıldı
suçsuzum dedim, ama değildim:
imrenerek bakmışım uçan bir kuşa
katilini emziren bir ananın acısı bendeki
bir seyyahım ki ölümümü sırtımda taşıyorum
sanki yaşıyorum bu minval üzre
bir gün bana darağacı olacak

Mustafa İslamoğlu

yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın

Nurullah Genç

Bilirim fiyakalıdır bazı itiraflar, bende
ne fiyakalı bir itiraf var ve ne de bir cümle
acı ve trajedi, aşk ve ölüm üstüne, şöyle;
Aşk tek kişilik cinayettir ve herkes
kendine kıyar sevdiğini öldürmeden önce!

Haydar Ergülen

Ve ölüm, birinin ardın sıra seslenip
durmasıdır
ve sen artık dönüp bakmazsın bile
seslenen kim diye.

Yehuda Amihay

Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamıştır
Öyle bir zaman geldim ki yaşama
Ölüme erken sevgiye geç
Sevgiye on kala ölüme beş…

Aziz Nesin

ölümdür bekleriz hükmü dünya bir duruşmadır sürer
ellerimizde yüreklerimiz vurulmuş kumrular gibi

Attila İlhan

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Erdem Bayazıt

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya:
Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;
Fark etmez anne – toprak ölüm maceramızı.

Yahya Kemal Beyatlı


İnce yazıyla yazılan bu şiir
Kalın duyarlıklara seslenecektir
Kimse yaşarken bir şey okumasın artık
Ölümün şiir herkese yetecektir…

Ahmet Erhan

İnce yazıyla yazılan bu şiir
Kalın duyarlıklara seslenecektir
Kimse yaşarken bir şey okumasın artık
Ölümün şiir herkese yetecektir…

Ahmet Erhan

Ölüm kapıma dayanıyor
Adımı unutuyorum
İsmini fısıldıyorum ölümün kulağına
Sırata kayan bir yıldız oluyorum

Ömer Ertürk

Bir ölüm düşlüyorum ey insanlar
Bir ölüm…
Ölümüm evlere yas.

Şükrü Erbaş

ben ki yatağımdan tedirgin bir suyum
besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.

İlhan Berk

Hem ölüm korkusuna benziyor,
Hem ölümün çaresine benziyor.

Cahit Koytak

Ah bakire hüzün
parmaklarımızın arasında duruyormuş ölüm
taşları doldurup cebine
yürür suya bedenin ..

Sacide Bayraktar Sezgenç

Ürperen vücudunu yavaşça koluma ver.
Gözlerinde okunan bütün hüznü eylülün,
Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün.

Ziya Osman Saba

Kimse bilmeyecek yerini ölüm ülkesinin
Ölüm ülkesi karanlık bir gece
Kimsenin tanıklığı yok sevgimize
Gece kimsenin bilmediği bir ölüm ülkesidir
Sevgilim bu sonbahar günlerinde

Ahmet Güntan

Yaşamın, en temelde, bağımsız, kendine yeterli olmaya
çalışmanın süreci olacak — doğumda, tam bağımlıydın;
sonda, ölümde ise, —başarabilirsen— tam bağımsız
olabileceksin.

Oruç Aruoba

düşünceyi kaptan köşküne koyuyorum
hayâlgücünü güverteye
uykuyu yelkenlere
ve ölümü dümene

Cahit Koytak

Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.

Cemal Süreya

ölüm dileniyorum
maruf ölümler
sizler asilsiniz şovalyesiniz
merhamet ediniz merhamet ediniz
bir yudum ölüm
bir yudum ölüm veriniz

Murat Kapkıner

Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
Yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.
Ne zamandır ertelediğim her acı,
Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir –
Sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
Dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!
Nilgün Marmara
öleceği zaman hayvanlar gibi
saklanmak istiyor ya insan
saklanacak bir yeri olmalı
aşka, çocukluğa, anneye, şiire
yoksa fazla gelir ölüm
ve eksik ölür insan

Haydar Ergülen
Eşikten başımızı uzatıp:
“Nasılsın?” dedik. Sanki
bir sandalyenin yerini değiştiriyormuş gibi
“Ölüp gidiyoruz işte!” dedi,
kaldırmadan başını.
Günlük işlerdenmiş gibi ölüm.
İlhan Berk
parmak izi tutmayan tek şey insan teniymiş
yalan!
tenimin denizinde hâlâ yakamoz
bana balıkları sevdiren adam…

Özlem Çiçek
İki güvercin ey ömrüm
yılların omuzuna tünemiş
biri hayat, öteki ölüm
yaşadığım olsa da
Refik Durbaş
ölüm girmeden aramıza
kavuşacağız elbet
öpüşürken iki güvercin

Nuri Can
Ansı bir gün mısır serptiğin güvercinleri
Nasıl mutluydun ölümsüzdün cömerttin
Necati Cumali
Evin içinde uçsam
Kapılara duvarlara çarparım…
Ama sen yüreğime, ruhuma
Bir pencere oldun

Osman Serhat Erkekli

Say ki bu bir rüyaydı
Say ki ben konuştum sen dinledin
Beni merak etme
Uzun ölümlerimi yarıladım bitmek üzere

Yasin Erol

Dinleneceksin artık ebediyen,
Yorgun yüreğim benim. Öldü artık o son hayâl,
Benim ölümsüz sandığım. Öldü o. Hissediyorum,
Yüreğim, içimizde o tatlı hayâllerden,
Arzu da söndü, yalnız umut değil.
Dinlen sonsuza dek.

Giacomo Leopardi

sevişmek bir direnme biçimidir ölüme
sevişmeler upuzun akmayı gerektirir

Tozan Alkan

ayet gibi, karanlıkta, sessizce,
ölüm yüzüme indi ve gördüm
iyilik olsun diye sustum ve öldüm.

Tozan Alkan

Cılız bir haziran güneşinin sevinciyle belki,
unutulmuş olabilir birkaç günlüğüne ama,
böyle günlerde dank eder yine insanın kafasına:
tüm hayatlar eksik, tüm ölümler vakitsizdir.

Roni Margulies

İki güvercin ey ömrüm
yılların omuzuna tünemiş
biri hayat, öteki ölüm
yaşadığım olsa da

Refik Durbaş

ağzın gül kokulu ağzın
ölümler anlatıyor
durgun sularda
kıpırdayan

İzzet Yaşar

Açık kalmış atlası, deniz taşmıştır, darılmasın Fırat ama
Hayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların
Bir cenaze töreninde daha ölümü karşılamaya götürüleceğiz

Ece Ayhan

ve ölüm yerleşti dudaklarıma

şükür ey sonlu şölen
büyük hayat
aldığın verdiğinden çok
örneğin bir gün alanya’da
bir sevdikle karşılaşıp
hemen ayrılmış gibi
rasgele değil

Turgut Uyar

ben öldüğümde
sana verdiğim kolye parlayacak
bir fotoğraf alev alacak, bir kuş havalanacak
yere düşürdüğün kitaptan etrafa sözcükler saçılacak
bozkırda babasının sırrı bir oğul doğacak
ben öldüğümde
bu venedik bayramı son bulacak

Alper Çeker

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

Yahya Kemal Beyatlı

Yok artık pek konuşmuyoruz

Benim sözlerim eskidi
Onunki de eskidi
Zaten kelimeler sonludur
Öyledeğil mi
Donuk donuk bakışıyoruz
Ben ölüme iyice yakın
O yaşamaktan uzak
Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz
Karanfiller ölürken
Karanfillerden bir deniz.

Edip Cansever
Beni yavaşlat Tanrım!
Yüreğimin atışlarını düşüncemin sakinliğiyle rahatlat.
Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt!
Bana güncel kargaşanın ortasında,
Tepelerin ölümsüz sakinliğini ver.Wilfred A. Peterson’Yalnız bırakıp da
İkinci kez öldürmeyin beni
Mezarıma sadece menekşe dikin
O toprağa alışkın
Bense acemi.

Fatin Hazinedar


Gün gelip yuvarlanırsam
Tepeden aşağı
Adım böyle bir şiirde anılsın

Sezer Özşen

Öleceğiz; müjdeler olsun , müjdeler olsun !
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun !

Necip Fazıl

Ölüm güzel şey; budur perde altından haber ….
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?….

Necip Fazıl

Sizde ölüm var mıdır?

Ece Ayhan

ölüme ne kadar yakın
unutulmaz çocukluğumun
ağır çiçekli ıhlamur ağacı

Yelda Karataş

Baba genişledi nalbantı bildi
Toprağın içinde oğlun ölümü
Artıkça ve gezdikçe denizlerin dibini
Çünkü ölüm artık canlı oldu
Nasıl kuduran boğa canlıysa
Ve bir şeye koşarsa

Cahit Zarifoğlu

Uşaklar bir köşeye sinerlerdi, hiç konuşmazlardı, bir kristal sürahi
rüzgardan ürperir titrerdi. İniltiye benzeyen bir ses yayılırdı.
Karanlığa yapışırdım, bir kapı karanlığına, bir duvar karanlığına, bir
yokoluş karanlığına. Ölüm çok uzaklardaydı, o zaman çok uzaklardaydı
ölüm.)

Edip Cansever

bir eski zaman ölüsü resimlerden nasıl bakar?
kurutulmuş çiçeklerde bebek unutkanlığı
ne zaman ulaşır özlediği yıldıza
gözlerinden hiç durmadan
yükselen o merdiven?

Hamdi Özyurt

Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı

Aynaya baksam kalbim görünür
Aklımda gitgide büyüyen yara
Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür
Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra

Ahmet Erhan

Hayır hayır hayır hayır
Ölüm ki ancak bir başka ölümle yıkanır
Teneşirler bu yüzden hep beyaz kalır

Ahmet Erhan

öpüyorum
öper gibi gözlerini son defa
ölüm gibi bir aşkın gözyaşlarını

Ayten Mutlu

iki yakanın arasından aldım seni
n’aparsak yapalım
ikisinde de
çırılçıplak kalıyor sonunda insan
ve sanırım
bu yüzden birbirine benziyor ölümle aşk

Akgün Akova

Artık ne yazarsak ölümü yazarız, ölümü ve zamanı.
Neden bilmem ölümü artık dikey okuyorum.
Siz de deneyin.
Değer bu.
Burada kesiyorum.
Duydum bir ot konuşuyor kendince.
Hem kuşların doğum gününde olacağım.
Gece beni bekliyor.
Yolu biliyoruz.

İlhan Berk

Yine de yetmez zaman
gecenin ve kitapların söylediğini çözmeye,
kaç kent, kaç aşk terk edilmiştir;
sinmiştir ölümler
satırlara bir koku gibi;
hep bir şeyler kalmıştır geride
asla unutmak istemediğimiz

Ahmet Oktay

ayrıkotu ipi geçiriyorsa boynuna bir gelinciğin
sütten yeni kesilmiş taylar gibi koşar ölüm

Mehmet Hameş

bağışla, hastalıktan mı yaşlılıktan mı ölüm duygusundan mı ne
insan kendini yas aşireti içinin doğusunda buluyor

Hüseyin Alemdar

E hiç düşündünüz mü tanrı sesse anne tanrıdaki ses midir!
âh, hatıralar da ân gibi ölümlü müdür yoksa–
dünya dursa, tüm gidenler dönse, hayat herkese anne olsa
neden uzaklar gözanne de yakın herkeste bir kekeme
Doğum şiir de ölüm ne?

Hüseyin Alemdar

ovdun ve okşadın beni
çıktı içimdeki cin;
ondan ölümümü diledin.

küçük iskender

O kadar çok ki ölümüz
Ve o kadar çok ki kızıl güneş önünde setler
Ve o kadar çok ki çarpık kabuklu başlar
Ve o kadar çok ki öpücüklerimizi engelleyenler
Ve o kadar çok ki unutmak istediklerim.

Pablo Neruda

Çünkü ölüme yakın, görmez olur ölümü artık insan.
dışa diker gözünü, iri iri hayvan bakışıyla belki de.
Ötekisi olmasa böyle görüşü kapayan,
sevenler yakındır ona, şaşarlar …
Sanki yanlışlıkla açılmıştır onlara
ötekinin ardından … Ama hiç kimse onu
aşamaz ve gene dünyadır önündeki.
Yüzümüz hep yaratılışa dönük,
bir onun üzerinde görürüz özgürün yansımasını,
gölge düşürdüğümüz. Ya da bir hayvan, dilsiz,
kaldırıp gözlerini öyle bakar içimizden. Alınyazısı denir buna: Karşıda olmak,
başka hiçbir şey değil, hep, hep karşıda.
……………………….
……………………….
……………………….
Kim bizi tersine çevirmiş böylesine,
her ne yapsak, yola çıkan
birine benziyoruz? Nasıl o, son tepede,
vadisini görünce sonuncu bir kez döner, duraklar ,ve oyalanırsa -,
biz de öyle yaşıyoruz, “hoşça kal” diyoruz hep.

Rainer Maria Rilke

Olaylar geçip gitti, yüreğim yerinde saydı
Bir yere varamadı, ölümse arkasında,
Suç onda sevgiye ne gerek vardı?
Hep başka şartlar düşlerdi, bir de uzak iklimler
Gidenlerden güzel miydi gelen mevsimler?
Yolda düşüp kaldılar şimdi unuttum kimler,
Lütfen lâkin ama tekrar söylemeliyim,
Kimse sevgiye muhtaç olmasaydı.

Hüsrev Hatemi

Ve ölüm hayatı kuşatalı beri
İki şey yan yana gelişiyor evlerde
Babalar bıçak biliyor
Analar yaslı

İsmail Uyaroğlu

Bir şey yağıyordu babaya, bir şey: kara buğday, ölmüş kelebek, bir ikindi sessizliği ya da. Baba sanki durmuş bir saat, hışıltısı dinmiş bir akasya. Olduğundan zayıf, olduğundan kara, olduğundan tenha.
Ne düşünüyordu baba, üzgün uzun baba, parkede bitmiş apansız bir gülü mü seyrediyor, o güle uzanacak babaa! babaa!

Birgül Oğuz

Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucumda sen oturuyorsun

Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!

Can Yücel

ölüm bir aşirettir doğuda

Hilmi Yavuz

Güneşin batımını, ve uykuda görebilmek ölümü
Ne altınsı bir kederdir- tıpkı şiir sanatı,
Hangisi ölümsüzlük ve belki de üzücü. Şiir sanatı
Sürgit yinelenen ha güneşin batımı ha şafağın sökümü.

Jorge Luis Borges


ölüm değil beni
endişelendiren, bu hiçlik
yığını ile kalacak olan
karım.

Charles Bukovski

Düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
En güzel günlerinde gençliğimizin
Ölümden ötesini aklım almıyor
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
İstesek cenneti kurtarabiliriz
Ben bir ışık için tepmişim rahatımı
Bu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini
Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
Delicesine anlayarak güzelim
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek.

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Mezar taşıma rastlayanlar okusun:
Dünyadayken şiir de yazmıştır.

Süreyya Berfe

ölüm diye mırıldandı gün boyu
sonra duru duru sustu hep

yalan yok, onunla dalga geçtik
nerden bilirdik ki
sıcak bir kumru ölüsü gördüğünü

bir periye aşk dokuyordu hiç usanmadan
aslanağızları geçiyordu, iğneler, dervişler
fırdöndüler, koyun postları, kor bir yelek
simli gelin telleri, tut ki rüzgar gülleri
ölüyordu
yanında duruyor, garipsiyorduk
bir delinin de kumru gibi ölebileceğini

Akgün Akova

püsküllerine uzanır mor bir aşk
çanağında üşüyen ölümün
ölüm, ölümle savaşıdır şairin
sonuna gelmez
sayfalarına sürer toprağını
açılır menekşeler bahara
hercai yanık bir şarkı olur
sonbahara
ölülerdir işte, ölüme uyananlar
ötesindeyim bugün

Maksut Koto

Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.

Edip Cansever

sarılayım diye sana geldim
oysa gördüm yapraksız bir dalsın
umudumun gözünde sen
ölümün gülümsemesisin

Furuğ Ferruhzad

İşte böyle gülüm,
iyice yaklaştı bana ölüm.

Nazım Hikmet

aşkım ölümün sınırında omayra
olduğun yerde kal kımıldama !

Murathan Mungan

İnsandır…
Sonunda solacak,
kurumuş bir yaprak gibi rüzgâra ilişerek
geldiği toprağa dönecektir.

Nihat Behram

Bir burnumuzdu ezilmeyen,
Ölüm okudu canımıza,
Şimdi ne can kalır, ne ten
Ölüm dayandı kapımıza,
Bir kez yazılmış alnımıza,
Kız da kadın da yalan bütün
Ölüm almış gemiyi azıya
Ölüp gideceğiz bir gün

François Villon

Sonunda çıkıp gittin.
Gözlerim peşinden yeni bir mezar taşımı
Okumaya gidiyor.

Birileri soracak biliyorum
Bu saralı günün sonunda
Cesediniz hangi çiçek koksun-anı olmasını
bekleyeceğim-
Bir giz gibi tükenecek kehribar avucumda
Söylemeyeceğim.

Metin Fındıkçı

Sana geri dönmedi kadınların
“Hüznün Şehri” koydular adını
Gözlerimin suyuyla kim uzaklaştı gemi gibi -kutsal kitabın zamanıyla- kim girdi,
Benim ve çığlığımın arasına..
Sana ölümümü sunuyorum… şiirin rengiyle…
Nasıl da şarkı söylediğimi sanırsın hala?

Nizar Kabbani

Biliyor musun
Huzûr, ölümü de güzelleştirmiş
Bu eskittiğim şehirde..

İbrahimî Feyzullah Yalçın

Herkes yüzümün bir parçasını dinlerken
Geçmişimde yarım kalmış yüzünü buldum onun
Bana baktığında gövdeme üniforma gibi yakışan
Göğüslerinden mürekkep damlayan bir kadına inandım
Nefesimi teninde gezdirirken
Bir ölümlük hatıralar edindim
Yaz gecelerinde ıssız çay saatlerinde
Taşradan taşan kötü mutluluklarda
Ben onun gençliğinin düşünü gördüm
O orada değildi ben gördüğümde
İkiye biçildikçe günahlar coğrafyası
Gençliğime sunulan kefaret gibi sevdim
Şehre tepeden bakmak gibiydi onu sevmek
Uykulu sesinde bahçelerle tanış olmak gibiydi

Süleyman Unutmaz

İnsan üzülmeye görsün hayat hep tutuktur
Kar, ölümün üstünü bembeyaz bir örtüyle kapar

Küçük İskender

Seninle içimde bir yakın ölüm sevinci;
Sen vaktini şaşmazsın salgınlar gecikmeli.

Metin Altıok

yanılgı çiçeğiyim
n’olursun hayat kopar beni, kopar a kirlendiğim
şu alem benden soyunsun…

Mehmet Sadık Kırımlı

artık tutunacak kimsen kalmadı,
nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı.
bütün ölümleri gör,
birini evlat edin kendine.
oysa sen, boş bir kabın taş darası.
yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı.
tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun.
zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun
gemilere bin, trenlere atla.
kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan
kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan.

Metin Altıok


böyle parçalanarak dağılarak
mı ölünür?
dünyaya bir bütünlük bırakmadan
oysa ölüm bile usul usul
yaşama benzer yaşama benzer

Sunay Akın

“oysa” diyordu birisi
“sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı”
bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmalı
“oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi

Turgut Uyar

Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan, suskunlukla
Sakın üzülme, nedir bu gözlerindeki hüzün?
Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm,
Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.

Sergey Yesenin

Ey aşkın kutlu kitabı
Uçarı hayallere yataklık eden
Peri bacalarının yasağı
Gönlümün celladı acı mezmur
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi

Sezai Karakoç

Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
Bana getiren
Yasamız vardı
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben…

Sezai Karakoç

Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler…

Sezai Karakoç

Ben sevgilim…
Bir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı
Cezaya kaldım.
Bir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı
İmlamı iyice bozsam da farketmez artık.
Kime ne “de-da”ları ayırmasam?
Noktalarda durmasam,
Bir ünleme koşsam yalnızca,
Sonu uçmak olan çığlığa.
Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı?
Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.

Didem Madak

ölüm de bir miraçtır tersinden
kıyası mukassim olsa da
ey uçurumlarda açıp
uçurumlarda solan çiçek

Arif Ay

bilmediler içime dökülen bu kuyular sendendir
ruhuma diktiğim bu lekeler emanetindir bilmediler
dediler: kalbi susmuş bir adamdır bu! terk edin!
eli düzgün yüzü güzel bir ölüm getirin ona!

Veysi Erdoğan

ama Tanrım
nasıl korkulabilir benden
ben, ben ki hiçbir zaman
gökyüzünün sisli çatılarında
başıboş ve hafif bir uçurtmadan başka
bir şey değildim
aşkımı ve hevesimi ve nefretimi ve derdimi
mezarlığın geceden yalnızlığında
adına ölüm denen fare kemirmektedir” dedi

Haklısınız
Hiç aynaya bakmadım ben
Ölümümden sonra
Öylesine ölüyüm ki artık hiç bir şey
Kanıtlayamaz
Benim ölümümü

Furuğ Ferruhzad

Güzel bir ölüm beğenerek kendime
Güllere, leylaklara aldırmadan ölüyorum

İlhami Atmaca

yaşamayı bilmek kadar ölüme de yakındır insan
susmayı sonsuza değin bir armağan gibi sunarak başkalarına
ayrılmayı göze alır, aradan çekilir birgün.

Mehmetakın Güre

Sindi sîmâsına akşam hüznü,
Böyle yastıkta görenler yüzünü,
Avuturlarken uzun sözlerle,
O susup baktı derin gözlerle,
Evi rüzgâr gibi bir sır gezdi,
Herkes endîşeli bir şey sezdi.
Bir sabah söyledi son sözlerini,
Yumdu dünyâya elâ gözlerini;

Yahya Kemal

dalgalar vuruyor gözbebeklerime
ben sana mülteciyim sevgili
mumları eriten ateş düşerken damarlarıma
ezberlediğim yollar yakınlaştırır seni bana
dağlar ağırlığında özlemler getirdim
‘sana kendimi getirdim’
kelebek ömrü kısalığında da olsa
ölüm de olsa sonu
inan, razıyım ben bu aşkın tekrarına

Zafer Şık

Minarenin kapısında bir çocuk halkası
Müezzinle inecektir ölü
Ölü çağırır çocukları alıştırır camiye
Ve ölüyü eve ulaştıran çocuk
Kutlu çocuktur

Cahit Zarifoğlu

mesela dost için ölüme yatıp orda
teslimiyet doğuran bir uykuya dalmaktır

Alper Gencer

Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir

Cahit Sıtkı Tarancı

O kadar bekledim ki, geliyorum
Ölümümü bekledim, geliyorum
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
Bekledim geliyorum.

Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
Ölümü gömdüm, geliyorum
Bir sonbahar günüydü, geliyorum
Güneşler buz gibiydi, geliyorum
Ve bütün kötülükler
Ölümün armaları gibiydi
Size anlatırım, geliyorum.

Edip Cansever

Dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr
Yerde bulmuş yaşayanlar da, ölenler de huzûr.
Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan,
Göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan,
Sarmaşıklar, yazılar, taşlar ağaçlar karışık.
Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık
Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor;
Belli, kabrinde, O, bir nûra sarılmış yatıyor.

Yahya Kemal Beyatlı

Bir mayıs çiçeği soldu mu hiçbir çiçek
Başkaldırmayacak vuruşlarına yağmurun;
Çılgın ve ölü olsalar da çiviler gibi,
Başları çekiç gibi vuracak papatyalara,
Güneş batıncaya dek güneşte kırılacaklar,
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.

Dylan Thomas

Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.

Nazım Hikmet
pencerede oturmuş
yaşlı adam
gözleri yorgun
saçları ak
ağzı kötümser
kimin yolunu bekler
ölümünden başkaAttila İlhanzaman yanınca
ölüm de bırakır arkadan vurmayı
gelip evlerimize yerleşir
giyer geceliklerimizi
kan kabuklu bedenine
yataklarımızda yatar


Adnan Özer
şairlerin ölüm çiçeğidir zambaklar
(zambaklar) çocukların karbeyaz uykusudur
senin -mutrıplar mutrıbı- gönlün bunları çalmazzambaklar gün gelir şairlerin başucuna sokulurAdnan Özer

Meleklerini çağırıyorum tanrım, meleklerini
bana sızılı bir ölüm bağışlayacak meleklerini..

Ahmet Bozkurt

Yaşamak kadar ölüm de çağırıyor bizi,
Geçiyorum sokağı fenerle konuşarak

Hem yaşamın imidir hem ölümün her fener

Ahmet Oktay

Ayık kalmak gerekir ve tartmalıdır ayık kafayla
İlişkinin değerini, benimsemeden önce-zincirin öğretisidir,
Söz vermemektir göklere ama hiç değilse vermektir toprağa,
Söz vermemektir ölüm ayırana kadar, ama hiç değilse bir yaşam vermektir.

Yevgeni Yevtuşenko

Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor…

Şükrü Erbaş

Bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti,
Anneni – bir cellad gibi – vurup yere sermişti.
Ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi,
Sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti.

Rıza Tevfik Bölükbaşı

Her şeyi tattım, acısını çektim.
Ölüme rızadan başka bir şey kalmıyor bana.
Huzur içinde çocuk yetiştireceğim demek.
Yaşamı överdim, kötücül bir iştah
ölümlü aşklara iten beni.
Aşkı, ben de türün bir güvencesi saydığım
şu an, ölümü görüyorum.
Giuseppe Ungaretti
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

William Shakespeare
onlara ün mü gelir bazı ses mi duyarlar
yumuşak bir kedere ufalır bakışları
idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yorgun öksürükleri oturup kalkışları
yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
uysal bir gülümseme tek sızlanışları
idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
Attila İlhan
Toprakta o baş döndürücü koku
Ve ölüm, gece ucundaki çoban.
Gel yetiş, ey pişmanlık! İşte yaman
Bir gecedir, yaman bir gecedir bu.

O derin gözlerin ne güzel, puhu!

Ahmet Muhip Dıranas
Onu gezdiriyorum şimdi; o garip, anlaşılmaz
Ben ki ölmedim daha, ölümün yüzü bu
Bir çiçek kırılsa, bir dal eğilse
Yok diyecek doğrusu ölümün zaferine
Yani bu uzaklık zorunlu
Edip Cansever
Beni böyle kitaplar mı yaptı ne
Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.

Behçet Necatigil
hakkâri
dağların kenti
ters lâlelerin çiçeklerin şiir armonisi
çığların ve bebek ölümlerinin
ıtır ıtır esen hüzün ve ağıt senfonisi
Abdurrahman Adıyan
Büyüyor elinde bomba
bombanın gerçeği yumuk çocuk eli
ama çocuk
aykırı görülür ölüme

Nuri Pakdil
Nerde bir yalnızlık görse
konuna almaya yetinen Edip
her şeye gecikilir demişti ya
hiçbir şeye yetişilmez
kimbilir, belki de ziyade ciddiye aldım şairi
hayata geciktim, ölüme yetişemedim
istesem kusurumu sırtına yükleyebilirdim
ama ben güneşi seçtim
Adnan Satıcı
Hey Allah’ım, en güzel çağında Sait’e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir.
Sait, Sait olurda nasıl dayanır,
Mavi gözlü çocuk boş verir ölüm haberine.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu
uykuya baktığım yol uzamakta
uyumak, nasıl uyumak, daha bilmiyorum
iki perde arası soğuk bir limonata
belki de çıkınca evden taşıtlar beklediğimiz
ve taşıtlar beklediğimiz durakta
birini gördüğümüz ya da, geveze, kaypak, sıkıcı
bitmesi bir olayın -ölüm mü geliyor aklınıza?
kim bilir, belki de ölüm
ama korkmayın, bütün iş korkusuzlukta
öyle ya, ha dibinde ölmek gümüş şamdanların
ha bir cellat elinde, gözleriniz kapalı
belki de yürüyorken, iki taşıt arasında
belki de bir intihar; güzdü, çiçekler vardı
Edip Cansever

Ve ben bembeyaz bir atın üstünde ölüm meleğini bekliyorum

Mehmet Baş

İşte ölüm güvercini yaklaşıverdi,
Ne arzularsan o verilir sana ey benliğim…
Nefsim bir isteksizlik var sende,
Savaşacaksın dilesen de dilemesen de.
Hani çoktandır yoktu sende ölüm korkusu,
Ca’fer, ne güzel geliyor Cennet kokusu…
Abdullâh Bin Revaha (Ra.)

Şimdi düşerken kar
kefenin, toprağın, kalplerin üstüne
ve yaşamın boğulmuş sesi
dağılırken soğuk havada,

sen, güzel çocuk, göçüp gidiyorsun;

Giosue Carducci

Sorduğum tek soru vardı kendime
(Öbürleri herkese ilişkindi)
şimdi gitsem benden ne kalır geriye?

Ne ölümler gördüm de yaşamak hırsızlık gibi geldi bana
Bulmalı derdim, bulmalı ölümün erken dilini
O da oldu. Gördüm celladımın gözlerini ve gülümsedim
Hepimize benziyordu, şaşırarak öldüm
Bir duvar dibiydi sanırım, ıssızdım ve soğuktu gece

Mahmut Temizyürek

arkasına bakmadan kaçan bir karanfil gördüm
ölüm de kirlendi aşk gibi
yararı olacaksa söyleyeyim,
ellerim temizlik çabasından, yorgun..

Pelin Onay

Sakın ha!
Yine de dönüş gelsin aklına. Ben de dağ özüyle büyüdüm ya…
Bu uçurum gibi yüreğimden öteye gitmeyesin.
Tökezlersen ölürsün Soran…
Ölürsen düşman olurum anneme, bütün tarlalara, bahara ve yaylalara.
Dudağım değmez olur toprağın yüzüne, öpmem ölümünü bile.

Fatma Savcı

çarklara sokulan bir el gibi hatırlatır kendini
ve sevda ve ölüm
hala akıllardadır

Sıtkı Caney

Ağıtçılar da gitti sessizliği bizde unutup
bir daha bakmasın ölümün güzel yüzü
kış gelmesin senin uykusuz alnına
kış gelmesin ölüm dönsün postacı kılığında
kimse evini açmasın
ölüm dönsün toprağına
yaprağı çürümüş dal olsun ölüm
ölüm de çürüsün burada
ölümü çağıran kış da çürüsün

Haydar Ergülen

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum

Cemal Süreya

yaz dedi, bütün insanların sokağında
ölüm ve aşk aynı renkle dolaşır
sen İstanbula aldırma!..

Arife Kalender

De ki öyleyse:
Ölümden başka her şey ödünçtür
ödünç bir bıçak gibi elden ele gezen aşk da
ve bir kadının ‘herkes bıçağını bende biledi’
demesinden daha kötüsü, bıçağını o kadında
deneyen herkesten biri olmaktır, olsa olsa!
Sen de denedin, ‘zor’ olduğu için aşkı
yalnızca ondan istedin,
oysa aşktan daha zoru, istemekti,
bilmedin!

Haydar Ergülen

Ey nefis, vuruşup öldürülmezsen de ölüm seni bulacak.
Bir değirmendir ölüm, bir gün seni de alıp öğütecek.

Abdullâh Bin Revaha (Ra.)

Artık güneş görünmez olur, gök bulutludur,
Rahatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur.

Yahya Kemal Beyatlı

Gördüm ölüm diyârını rü’yada bir gece
Sessizlik ortasında gezindim kederlice.

Yahya Kemal Beyatlı

Güneş solumda ve dikenlerin yolunu aydınlatıyor.
Çocukluğumla aramda ölüm var.
Ölümle hayat arasına sıkışmış, uykulu, kadim bir tepedeyim.
Annem yoldan gelmiş yol olmuş kardeşime,
Ölümleri gösteriyor. Birlikte ağlıyorlar.
Ben güneşe ağlayacağım. Issızlığına bu tepelerin.

Bejan Matur

Gri giysili törenler bitti
Ayın ipuçlarını vereceği ânı bekliyorum.
Bir ömre kaç ölüm sığdırılır
Hangi korku adak testisini doldurur bilmiyorum
Büyücüm gecede yıldızlarımın olması günah olur mu
Üstelik birbirlerine göz kırptıkları yok
Ölümlüyüm,
Bundan büyük mutluluk olabilir mi büyücüm.
Susuyor, kıvrılıyorum

Bejan Matur

haklısın ‘kan var bütün kelimelerin altında’ halâ
iki güvercinin arası ters dönmüş Üvercinka gibi
senden sonra kadın da, aşk da ölüm gibi bir şey Cem’âh abi!

Hüseyin Alemdar

O halde neredeydiniz? Tabutumu taşıyan siz olun isterim
Şairler çırağı, onca sayfanın dut karası, şiirlerimin göz hakkı
Ölü kâğıtları arasına şiirce not bırakalım:
İstemeden öldü, kaldı mı size imgelerin mirası, şerefe dediğimiz her satır başı
Şairlerin ölümünü bir kez daha bağışlayın, kalın direklere bağlayın
Kalan dizelerin arasını, şiirlerin kurdelesini birlikte keselim
Oyun, resim, çığlık bir arada kopsun!
Ayak tırnaklarında gezdiği yerlerin küfü, patlattığı toprağa çömelen
Nasırların anası siz olun; şairleri öldürmeyelim, uçuralım göğe doğru

Hüseyin Peker

getirir akla çocukluktan bilinmez hangi soruları
kar gecesi uyandırır ölüme değgin korkuları
yalnızlık bir samanyoludur genişler düşüncede

Attila İlhan

Sen, kurumuş çatırdayan
ağacımın çiçeği,
sen, ölümlü yaşamın
tek ve son çiçeği,
soğuk topraktasın
kara toprakta;
artık ne güneş seni neşelendirir
ne uyandırır aşk seni

Giosue Carducci

nasıl mıyım? Ölümlü, düşündükçe kanayan yerlerimi.

Tuğrul Keskin

Yolların son güzelliklerini topluyorum….
Bir melek bana ölüm giysisi dikiyor-
Kendimde farklı dünyalar taşıyorum.

Else Lasker-Schüler
Evden çıkar çıkmaz omuzdan tabut,
Sen de eller gibi adımı unut.
Kapımı bir kaç gün için açık tut,
Eşyam bakakalsn diye arkamdan..

Ahmet Kutsi Tecer

Yarattı yarası, o kayalar görünümü,
Bir ölüm vadisini kımıltısız bir gök altında.
Dönüp gene bütün camlara, yüzü
Işıdı yıllanmış ölüm ağaçlarıyla.

Yves Bonnefoy

Aydınlık bir ölüm arayıp durur
İçimde alevden pençeli bir pars

Baki Süha Ediboğlu

Burada oturuyoruz dünyanın kıyısında
Portakal suyu içiyoruz
“Ölüm sorununu çözmedikten sonra
Neye yarar varlığımız?” diyor Celâl.
Saati gösteriyor ayın direği.
Pars kapıda.

Ahmet Ada

Ölüm tek başına gidilen
Sis basmış göl
İki bulut altında

Ahmet Ada

yağmur alınlara doğruldu
secdeye durdu süslendi ölümle sözleşen
ateşli hastalar gibi


Cahit Zarifoğlu
bir fotoğrafı andıran
beni büyük bir hararetle ölüme
ve aşka dönüştüren… ah, zaman…
soğutuyorum,
hiç bilinmesin kalbimdeki
engereğin dili,
dokundukça her yanım
çürüyen zaman…Metin Kaygalak− Ölüm nedir baba?

Durmuştuk bir çeşme başında
inerken Mut’a doğru

− Ölüm nedir baba?
ölüm nedir peki?

Ah!
Bıyıkları yeni terlemiş bir ağbi.

Ahmet Oktay

Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür
Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra

Ahmet Erhan

Bir gün olur, hepsi biter
Endişeler, o çocuk üzüntün
Hepsi biter

Behçet Necatigil

Büyük randevu…

Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
NFK
Belli bir bozgun yaşamışız

Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar

Erdem Beyazit

Bekleyin geliyor ölüm usulca

Usulca girer koynunuza.
Erdem Beyazit
Ölüm bir melek elinde gelir
Ve öper usulca çocuk yüzleri.
Belki bir gün kurtuluruz 

Erdem Beyazit
Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerde
Erdem Beyazit
Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü 

Erdem Beyazit
Sonra bir mezarlıkta
Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölüm
Ve sürer hayat.
Erdem Beyazit
Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez 

Erdem Beyazit
Analar ölür
Kök salar hasret yüreklere
‘Bir evlat pir olsa da’
O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük
Erdem Beyazit
Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların 

Erdem Beyazit
Ya ben! her geçen gün başımı daha bir eğerek,
Tatlı ışıkları altında güneşin, titrek,
Şamatanın ortasında çekip gideceğim,
Sonsuz yeryüzünden hiçbir şey eksilmeyecek.Victor HugoKiraz devşirmeye gitmiştin hani
Çilek kokuyorsun vakte yabani
Unutma sana bergüzarım var
İntizarım yoktur, inkisarım var. 


Bahaettin Karakoç
Babalar ölümü dengede tutar
Erdem Beyazit
Yağmur bu kadar inceyken 
Ağır açan bir gül kadar hafifken merhamet 
Ölüm çok ağır Allah’ım, 
Ölüm çok ağır affet! 
 
Hüseyin Atlansoy
Her zaman kısa şiiri savunmuşumdur
Erken ölümü savunmuşumdur her zaman
Uzadıkça çünkü şiirde hayat da
Usanıyor insan
İsmail Uyaroğlu
Bir müzik parçası çalıyor içerde:
İçimde bir parça; ne kopuyor ne ölüyor.
Gitmek ölüm bana, kalmak haram.
Adını bilmiyordum sonra öğrendim:
She Left Home

Birhan Keskinbunların hepsi, ey Kader, gel gör ki, bunların hepsi,
kıyılarımızı döven bu dağ gibi varlık dalgaları,
bir damla ölümün yanında ne ki?Cahit Koytak

-her zaman paylaşılan duygular vardır
yeri gelince ölümler de paylaşılır
bölüşmek bir ölümü dostluğu ve şiiri
benzemez beyaz evlerden mavi sulara
aynı pencereden iki yabancı gibi bakmaya-

Haydar Ergülen

Oysa hayat
ve yazgıydı şiir
Geniş hazırlığım gelen ölüme
Tek silahım var:
Sözcükler sözcükler sözcükler!

Kadir Aydemir

senden sonra biz, mezarlıklara yüz sürdük
ve ölüm, büyükannenin çarşafının altında nefes alıp veriyordu
ve ölüm, öyle güçlü bir ağaçtı ki
başlangıcın bu tarafındaki diriler
kederli dallarına adak çaputu bağlıyorlardı onun
ve sonun öbür tarafındaki ölüler fosforlu köklerini kemiriyorlardı onun
ve ölüm o türbede oturmuştu ki
dört yanında ansızın dört mavi lale
beliriverdi

Furûğ Ferruhzâd

Kem bahtını aynalara nakşetsen de
ölüm senin eğninde
mengü süte dönüşür.

Hüseyin Ferhad

yuvasını bozduğum kuşların
ahı desem çocuktum
hesabı olur mu, ölüm denilen uçta?

Salih Mirzabeyoğlu

trende öğrenilen trende kalacak
indiklerinde üç türlü ölüm
boşaltmış olacak kompartımanları
trenli hayatların bir gereği bu
trenin bütün yolcularına ölüm
iltimas olsun diye
bir kalkış noktası hediye ederek
her birini tek tek
üç tarzda uğurluyor
durulan her istasyonda onları
yine ölüm karşılıyordu ru be ru
gizli pazarlıkların mahfillerinde ölüm
onları eliyle koymuş gibi enseliyordu

İsmet Özel

ılık bir süzülüşle
geri dön hayat
bırakma yeryüzü salına
tünemiş pek kara kuşlar
örtsün bakışımı
görmek acısı sürsün
pencere tutsağının
düşsün hayatı suya

Nilgün Marmara

Odur değil mi
Kokusundan gelir kokusuna koşarken
Harcar ölümsüzlüğünü
Fesleğenin bir yaz akşamı dalgınlığında.

Edip Cansever

ve ayakta tutar hüzün imparatorluğunu,
ayakta alkışlatır kendini ölülere;

günü gelince de yorulur her ölümlü gibi
pıhtılaşır ve donar;
o zaman da buzdan bir şehir olur

Cahit Koytak

Kımıltılar içinde tırısa kalkmış küheylan zaman
ben eksilirken kum saatinden biz alıyor yerimizi
bu aşk deryasında aklımdan hiç çıkmıyor ki ölüm
ömrünün son virajlarındasın ey Bülent Güldal
nasıl da bırakıp gideciksin sımsıcak elleri?

Bülent Güldal


Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile

Ülkü Tamer

Kimse karşında belki titremez gönlüm gibi,
Bense hala korkarım dizinde ağlamaktan.
Teması korku veren tatlı bir ölüm gibi
Daha cana yakındır görünüşün uzaktan…

Faruk Nafiz Çamlıbel

işte bir söyleyişin solgun yüzü:
artık ne bir anıdan arta kalanlar-
dan söz var! ne bir şey!
-boşuna!..
ölüm, olmak’tır ve bir söz kanar;
yalnız yalnızlıklardır bizden olanlar!
onlardı, gittiler… daha gelmeden…

Hilmi Yavuz

“Ağır ağır çıkılan bir merdiven” yok…
Eskittiğin yıllardan değil,
Sızlayınca yüreğin, anlıyorsun:
Yine gecikmişsin…
Sen, yeni yeni öğreniyorsun sevmeyi,
Bense çoktan düşürmüşüm aklıma ölümü.

Tayfun Talipoğlu

Sevda Tepesinde geçen gün
Karşıki masanın altında
İki tane tavuk gördüm
Toprakla yıkanıyorlardı
Eşeledikleri çukurda
İnsanlar için de belki ölüm
Toprakla bi tür
Yıkanmaktır diye düşündüm 
Can Yücel
Gördüm yaşarken vadesiz ölümümü.
Ördüm de ilmek ilmek
Sırtıma giyemedim ömrümü.
Metin Altıok
Sıralı ölüm, iyi ölümmüş.
Neden hâlâ sızlıyor burnumun direği?
 
Süreyya Berfe
 
 
Sen de yoksun başucumda
Gözlerimi kim kapayacak?
Şinasi Özden
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
İsmet Özel

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

Ah Muhsin Ünlü

Çiçekleri düşünen yok!
Balıkları düşünen yok!
İnanmak isteyen yok:
Bahçe ölüyor!
Yüreği kabarmış bahçenin güneş altında.
Boşalıyor bahçenin zihni usul usul
yeşil anılardan!

Furuğ Ferruhzad

Acıya kurşun işlemez artık
ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

Adnan Yücel

Söylesem inanmazsınız
Kalkıp verecek oldum
Düşürünce mendilini
Öldüğümü unutmuşum

Cahit Sıtkı Tarancı

Yalnızlık nedir göreceksin
öldüğün zaman.

Cahit Sıtkı Tarancı

Şayet ölürsem,
Helallaşmaya vakit kalmadan,
Hatırdan çıkarmayın beni;
Dünyaya benden selam olsun,
Her nefes alıp verişiniz.

Cahit Sıtkı Tarancı


Mezar taşları gibidir hayatım,
Mahcup, boynu bükük, sakin.
Bir ırmak gibi sessizdir adımlarım,
Bir fatihaya muhtaç gibidir lakin.

Yağız Gönüler

Bir sürü adam çiçekler getirdi
Nutuklar bile söylendi
Ben hiçbir şey söylemedim
Seni düşündüm.

Philippe Soupault

Dün akşam gün batmadan
Yaşlı ölülerin arasına
Bir küçük misafir geldi.
Çocuk bahçesinde kovası kalmış
Kumların üstünde küçük küreği.
Besbelli çok yorgun hemen uyudu.
Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü
Örttü üstünü:
Madem ki annesi burada yok,
Bu küçük kız bize emanet,
İlerde yatan bir başka ölü
Yavaşça seslendi:
Başındaki kurdelayı çözüp katlayın
Ütüsü bozulmasın.

Baki Süha Ediboğlu

Bir gün dünyaya edince veda
Peşimden istemem gözyaşı ,susun
Ağlayıp sızlamak yerine dostlar
Herkes bildiğince şiir okusun

Captain Hook

Günler geçer ıstırap içinde,
Ten mahvolur ah-u zar içinde,
Mes’ut görünen azap içinde,
Rahat nerede, mezar içinde…

Yaman Dede

Anarlar haşredek elbet şiirden zevk alan ahbâb
Ölüm tarihi olmuş Nedim’i şah’ı ceys’i enbiyâ yarâb.

Ahmed Nedim

senden sonra biz, mezarlıklara yüz sürdük
ve ölüm, büyükannenin çarşafının altında nefes alıp veriyordu
ve ölüm, öyle güçlü bir ağaçtı ki
başlangıcın bu tarafındaki diriler
kederli dallarına adak çaputu bağlıyorlardı onun
ve sonun öbür tarafındaki ölüler fosforlu köklerini kemiriyorlardı onun
ve ölüm o türbede oturmuştu ki
dört yanında ansızın dört mavi lale
beliriverdi

Furuğ Ferruhzad

Bazı ruhum kararır kefenlerden,mezardan;
Yok mu,Rabb’im,ölümün bir güzel şekli,derdim.
O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman
Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim.

Faruk Nafiz Çamlıbel

Donuk donuk bakışıyoruz
Ben ölüme iyice yakın
O yaşamaktan uzak
Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz
Karanfiller ölürken
Karanfillerden bir deniz.

Edip Cansever

Hüseyin bir cinaslı avazdır
kişiye özel bir temrin,
bengisuda boğmak gerekir
onu öldürebilmek için

Hüseyin Ferhat

Öleceğim anda üzerime gelse Azrail
Aynı anda cenneti müjdelese Cebrail

Ey ocağı yıkık! O ilahın kazasıdır kabul et
Seni ateşe götürebilir konuşmalarından bir buket

Ehmedê Xanî

Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var

Karacaoğlan

Hacı’m Memiş’ini dile getirdi
Ecel bir gün vâdesini yitirdi
Bir gün nezle geldi aldı götürdü
Vay Memiş’im çeke çeke zor öldü

Âşık Baba Karakılçık

Bîmaram ey ecel, bu gece bekle yânım al


Rûz-i firak-i dilberi gösterme cânım al
Âl ile gönlün almağ içün cümle âlemin
Geymiş zerafet ile o gonce dehânım al
Ol kaşları kemâna ilet bir nişânımıEy murg-ı kûy-i yâr ölücek üstühanım alTaşlıcalı Yahya Bey

Kendine hiç güvenmediğini ikimiz de biliyoruz.

Kapılarımdan içeri girmeye bile cesaret edemiyorsun.
Hep eşikte.. Gitmek üzere..
Tıpkı şu an bulunduğun dünya gibi belki de..

Güneş Bor

meraklıdır ölülere çocuklar.


Vasfi Mahir Kocatürk
Ağlatmayacaktın, yola baktırmayacaktın
Ol va’de-i tekrar be tekrarı unutmaHicrânın ile çektiğimi sen de bilirsin
Her vechile dîdâra sezâvarı unutmaYok takati hicrânına, lûtfeyle efendim
Dilhaste-i aşkın olan Esrar’ı unutmaEsrâr Dede

Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır

Sunay Akın

Biri çıkıp öldürsün beni
ve kaza süsü versin
cansız bedenime
nasıl da sevinirdim

Sunay Akın

Şiir diye bir uğuldama,
ölüm diye bir ufalanma var galiba Cemal abi
sen sessiz korkunç upuzun ölmüş de ölmemiş gibisin ya
orda, Kulaksız’da-
bağışla, ağlamam geçmiyor ne yapsam
sesimi kar soğuğunda yıkasam da!

Hüseyin Alemdar

İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle,
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle,
Bir günde doğup can veren altın kelebekler,
Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!
Faruk Nafız Çamlıbel
yeni ölmüş birinin gözlerini örter gibi,
siyah uzun saçlarından
usulca geçirdim üzgün elimi.
Metin Altıok

Bir gün öldüğümde
Ardımdan ağlayacak karım ve kızım
Topu topu birkaç dostum üzülecek
Yahu diyecekler haberiniz var mı Kadir ölmüş
Başsağlığı dilemeye gelecekler kızıma ve karıma

Bütün bunları merak etmiyorum
Ha bir gün önce olmuş ha bir gün sonra
Anacığım duyacak mı mezarında
İşte onu söyleyin bana

A. Kadir Paksoy

Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde
Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var

Bâkî

Adam ölmüş, bak.
Sakal bunu bilmiyor,
uzuyor tırnak.

Jorge Luis Borges

Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz

Jose Marti

Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Savt-ı ümmîd-i kalbi dinlemeden
Cevf-i hüsrâna düşmek istiyorum.

Ahmet Haşim

Beni terk etmek istiyordu, daha üstün olduğunu düşünüyordu,
Ve kendisini bilgilendirmiyordum, ve kızgındı –
Günlerini heba ediyordu yarı bir cesedin üstünde!
Ve benim ölmüş olmamı umuyordu içten içe.
O vakit ağzımı ve gözlerimi örtebilirdi, beni tümüyle örtebilirdi,

Sylvia Plath

Yabancı gibisin miyop gözlerin kısık
Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Attila İlhan

Hem ölmüş de olabilir taşıdığım yaralı
Bu bendim son konuşan, son susan da bendim
Galiba ölmüştüm sırtında ve sırttaki bir ölü
Bu bendim ve kendiliğimden


Hayriye Ünal
Çünkü yâr ağyâr ile dem-sâzdır
Bana günde bin kez ölmek azdır
Necâtî
Dil ü cân derdine çun çâre hemân ölmek imiş
Öleyin derd ile nâ-çâr elimden ne gelir

Ahmet Paşa
Eskiyebilen bir evde ölmek isterim.
Süreyya Berfe
Sen tutunca ellerimden
Avlunun beyaz taşlarına dökülürdü
Kızıl yaprakları bir çınarın
Ve ben günlerce
O yapraklara gömülüp ölmek isterdim.

Tuğrul Tanyol
Madem ki ayrılığa hüküm giymiş bu yürek
artık ölmek için yaşamak gerek
hayatımın gözlerinden
damıttığım bu şiiri bin kez ölerek
sana adamamı bekleme benden
gün gelir tütmez olursa ocağım
acılar var bende duvağı açılmamış
bekle
sana onları adayacağım…Mustafa İslamoğludoğulu belli
belki bizim oralı
nerde görsem tanırım ben
hüznünde asi dağların şivesi bozuk dumanını taşıyan
bu eşkiya duyarlığını
yaşı kırk beş elli, belli uyumamış Ankaran’nın derdine
ceketi küçük geliyor, elleri biraz büyük, yüreği yaralı
karısı yeni ölmüş, sığınmış oğlunun evine

Murathan Mungan

Biz de ölmüş olabilirdik dedi Leman
Bu söz nedense aklımda kaldı.

Didem Madak

Ben iyi ölmek istiyorum
ben ölmeyi iyi istiyorum
ama iyilikler üzerine…
ne olur ellerini çekme başımdan olur mu?
saçlarım çok acıyor,
Keşke bir parça İsa olsaydım, tükrüğümü sürseydim ellerime
dokunduğum her yara kapansaydı…
Ölen yanlarıma sarılsaydım

A.Kadir Bal

Annemi ölmüş gördüm rüyamda.
Ağlayarak uyanışım
Hatırlattı bana, bir bayram sabahı
Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp
Ağlayışımı.

Orhan Veli

ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken darağacına

Nevzat Çelik

Sevip ölmek istiyorum gönlünde,
Ve sana son kez bakıp,
ulaşmak istiyorum gözlerinde ki sonsuz derinliğe…

Meclup Berker

Karın rengi erik çiçeği gibi kırılganmış
Penceremde sayıklıyor bir sardunya
Ölmek üzere kelimeler alıyorum

Nergihan Yeşilyurt

O nazlı ismini son nefesimde
Anıp da bahtiyâr ölmek isterim.

Rıza Tevfik Bölükbaşı

Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
Asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.
V. Mayakovski

doğduğum sokakta bir terzi vardı
O’nu görmeye gittim bu gün
– ölmüş-
paltomun ceplerini büyütecektim
ellerim, tufan ve yüzün
yüzün, ellerim ve tufan
bir de tufan; yüzünden ellerime bulaşan
sığabilsin diye
ceplerimi büyütecektim
– ölmüş-
iyi değilim ben

İlhami Çiçek

Panter merdivende
Yukarı çıkıyor.

Sylvia Plath


sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle.Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın kurtulun. Aha size son atım

Cahit Zarifoğlu

rüyalarıma ölü değil
ölümün kendisi
şiirime
bana birşey vaad etmeyen
deli atlar girer

Murat Kapkıner

Üveyka
bir bütünlüksün sen hayatla ölümün
seni sevmekle başlayan ölümlere
hayatla karşılık verensin sen

Bilal Can

Keder bir fener gibi döner geceleri,

Ve bezgin seher gelir ardından
Her tanışmayı bir ayrılma say;
Her doğum bir ölüm habercisi
Kavuştuğumuzda ayrılmıştık bu kesindi,
Her güne ayrılığın korkusu sindi

Hüsrev Hatemi

Gideceğim, ey gemi, bilinmedik ellere.
Demir al, sallayarak direklerini. Sızlar
Yürek ümitle, ama sonra her şeyi anlar.
Belki de fırtınaları çağıran direkler,
Şu anda, rüzgarla gelecek ölümü bekler,
O zaman ne yelken, ne ümit…ama sen yine
Kalbim, gemicilerin sarkılarını dinle.

Stephane Mallarme

Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…

Üstü kalsın…

Cemal Süreya

olum siirleri antolojim

Yeni Kantolar’dan Mısralar

“Ama onlar bir türlü anlamıyorlar
Hüznün de bir ölçü olduğunu”


“Kapısı çarpıp duran bağ evinde”
“Benden toprağa gitmekte olanı görüyorum” 


Kayanın sümbülünü leylağını, çılgın aylarını
Mevsimlerin bırakıp gitti. Yeni oldu öleli.


Kimdi dünyayı güzelleştirmek isteyen
Durdurup parmaklarından akan zamanı
Geleceğe başlangıç çizgisi çeken?


Annelerinse kırgınlıklardan hüzne döndüğünü
Hüzün varsa yerleşen bir şey olduğunu


Bizi yılların acılarıyla bırakıp gittiler
Her gölgeye her ağaca ateş ettiler


Anılar kalır daracık sokaklarda
Girsen ara sokaklara öpersin
On yedi yaşının alnından


Konuşuruz bunları yani çocukluğu
Yani yaşlılığı, yıkım taşlarını, nedense
Bize sıkça uğrayan parsı anne


Acının yaşı yoktur, biliyorum
Çağımıza özgü acı kökü tattım


Türkçe sapak, dilim tutuk, sözcükler yırtık
Bekliyorum minibüsler getirmiyor sesini
Tıka basa dolu çarşılardan, ölü sulardan


Kenti bir orman yalnızlığı sardığında
Dünya içinde bir başka dünyayken insan,


Portakal ağaçlarının çiçekleri senin için
İçimde yıkılan kuleler, ormanlar bile


Elleri deniz bahçelerinde şamdanlardı
Görkemli bitkiler vardı iri gözlerinde


Geç mi kaldım geldim işte Kevser
İçimdeki hüzün anıtlarını yatıştırdım
Buğulanıp taşan göğü getirdim


Dolardı ruhuna yıldızlara baka baka
Dünya, gürültülü o koca orman


Ağaca bakarım seyretmek için kendimi
Tutkuya bürünmüş ağaç benim işte
Köklerim derinlerde ısıtır denizi
Yapraklarım yağmuru çağırır sürekli


Bu şiirde her dize kendi başına uçar
Uçmasını bilen fıskiyeler için deniz
Rüzgâr değişmelerin olgunluğunu getirir


Eşyanın düşey konumu yalnızlık ortamında
Eşyanın çiçek açan yalnızlığı için deniz


Acı verir güneşler sabahlar ikindiler
Suyun yüzeyi şimşeğin tadı ısırganın öpüşü


Dön dolaş yayıldım dört bir yana
Dünyamı şaşırdım Kevser. Ben turna, ben yonu,


Topluiğne başı olalım, nesnelerin uzantısı,
Vakit geldi, büyük olsun yalnızlığımız


Boşalan yağmurlarız, su kenarlarında saz
Birkaç kişiyiz Ayşe Celâl Veysel
Konuşurken hüzün anıtları devriliyor

Vakti mi sordunuz, vakit tamam
Dönelim kış bahçesine denizin


Yapraklarının altında deniz desem
Ağaç desem bir kara ağaç
Yürüyor içimde denize doğru


Pars gök rengini solduran güç
Gizliyor parçalanmış ağzını rüzgârdan


Sesini kokladım kokusunu gördüm
Akdeniz bu


Yaşlı bir denizci gibi
İçimde sürüp gidiyor denizin serüvenleri


Gitsem gelmesem çocukluğuma Kevser
Siyah beyaz bir kare çiçekleri sulayan annem


Üstümden dönü döne geçen turnalar
Da yok. Neye baksam nerede dursam
Düş gücüm kilitlenmiş ruhum çalınmış
Elimden alınmış taşların dinginliği de


Bir çiçeği bozguna uğratır, dönersin denize
Derine, en derine, yüzünde yüzlerce dalyan


Esmer bir çiçek çelik yelekleri deler
Ruhum buna bir anlam veremez


Bağırasım geliyor sesim yırtıcı kuş sesi
Kimse yaşamın anlamından söz etmiyor


Sarkıttığım kuyuyu. Görebilir miyim
Ne kaldıysa, ne kaldıysa çocukluktan


Kırılan bir zaman belki ânın ağırlığı
Baktıkça sıkıyor ruhumu kımıldayan gök


Bir hüzün salkımı
İki kaşın arasında


Silmeye çalışma çıkmıyor Kevser
Çocukluk lekelerini


Dipte, taa derinde uğultusu dalgaların
Bunalıyor derya içinde


Annem öleli bir yıl oldu, oturduğu kanepedeki
Boşluğu ver. Bu nobran bu pörsük dünya
Avlamadan beni çekip gitmeliyim


Bir şey söyleyecek değilim sana
Bugün kenti dolaşırsın ite ite bir çiçeği

Öylece akıp gidecek avuçlarımdan günler
Öylece yatacağım suların ağırlığı altında


Ne zaman can alıcı sözcüğü bulsam
Benim o kılıç yüzü kendine dönük kırılgan
Benim o bahçede sessizce dolaşan kaplan


Bu acı çekmiş gök, bu acı toprak
Bu hızlı hızlı büyüyen ot
Sulardan kurtulmuş bu yıldız


Düşünü kurdum yıkıntılardan doğacak kuşun
Düşünü kurdum denize açılan kapıların
Düşünü kurdum yıldızlı gecelerin


Sonra gider çocukları öldürülmüş annelere
oğul olurum
Ey Beyrut! Öğrenci çantaları, kırık oyuncaklar..


Kudüs’te çatılarda güvercinler olur
Yağmur yüzlü çocuklardır onlar
Terk edilmiş semtlere doğru uçarlar


Daha çok, göl uzakta kaldı,
‘Kimse kamış olmayı düşlemiyor göllerde’

 

Öyle derinlere küllerinden doğan sözcükler denizine
Gömün beni gömün beni taşın yüreğine


Ruhum kanıyor gelmeyeceğini bildiğimden,
Arka bahçeden Akdenizli çocukluğumun.


Bir Pars değil miyim kendi kendime ben?


Hiçbiri olmuyor ama, acısıyla kalıyorum
Bileklerini kesen genç kızın
Kim bilir nasıl da umarsız kalmış
Yok anlaşılan denize açılan kapısı

Ahmet Ada

Şiirlerden yağan yağmurlar

Bir yağmur damlasına çizdim
o küçük gölün kıyısında bana verdiğin ilk öpücüğü…
Şemsiyenin ucu yırtıyordu bulutları

Özkan Mert

Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne

Mevlana İdris Zengin

Üzünçlerle dolu yağmur
gözyaşları gibi düşüyor
acıklı dünyanın üzerine

Jorge Luis Borges

sana yaz yağmurlarından selâm getireceğim

Bünyamin Durali

iyi şeyler de vardır hayatta
iyi şeyler de… karın yağması,
yağmurun ıskalamaması gibi iyi şeyler…

Beşir Sevim

Size kendimden bahsediyorum doktor
Biraz yağmur kimseyi incitmez.

Kemal Sayar

Ustaların bir kaçı atladıktan sonra,
tüm korkularını bir kenara bırakıyor acemi yağmur damlaları..

Sen hala düşmekten korkuyorsun..

Düşsel

yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
kökleri toprağı saramaz olur
üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan

Ahmet Erhan

yitirdim cebimdeki bütün adresleri
yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
aklımı boğacak o selleri
ben kendi damarlarımda yarattım

Ahmet Erhan

pencere kenarında yağmuru seyrettik yalnızlığımla,

Pelin Onay

Yağıyor incecik bir yağmur dışarda
Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur
Islak toprak kokusu
Doluyor odama

Ahmet Erhan

Yağmurdan bile usanalım
Yağmurla sevişirken

Ahmet Erhan

yağmur değil
yalnızlıktır yağan

Sunay Akın

Bu yağmurda ne mi arıyorum kapında?
Islandım, üşüdüm, bunu söylemek isterim belki
Kırıklarım var karnemde senden sonra anneme göstereceğim

Cihan Oğuz

Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

Ahmet Telli

Gece…
suyu seyrediyorum…suyu ve yağmuru…
gecenin kalbine iniyor her damla
…rüzgâr…yağmur…rüzgâr…
kadın, adamın hüznüne eşlik ediyor
g e c e
yağmur yağıyor
yağmur yağıyor
yağmur yağıyor
kalbimde rüzgâr
bekliyorum…

“geride kalan kalbinizse, mutlaka geri dönersiniz.”

Umman Şahiner

Yağmurlara gömün beni öldügüm zaman

Nuri Can

ne yağmurlar bitiyor ne de işlerim anne
ıslanmış kağıtlar gibi günler ve dağılıyor yaşamak
artık kırklara karışır giderim anne

Sıtkı Caney

Bir kitabı sallarsanız ama farkında olmadan sallarsanız bir harf yağmuru başlar,
ahmakıslatan sanır aldırmazsınız, ama bir süre sonra harfler sağanak olur dökülür…
Ferhat Uludere

okumak budur
yani yağmur bekleyen toprağın durmaksızın kuruması

Alper Gencer

denizi yağmurdan korumaya çalışan
çocukluğunu seviyorum.

Şükrü Erbaş

yağmurlu bir saçak altından
aşktı uçup giden üstümüzden

Necati Cumali

Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar
Seher vakti yağdığında yağmurlar?

Victor Hugo

Yağmur yağsa da, rüzgâr esse de-
uydurmalı mutluluğu kaderine,
Her gün yağar çünkü yağmurlar

W Shakespeare

Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

Turgut Uyar

Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Ahmet Telli

bekle, sarı yağmurlar
hüzün getirdiğinde.

Konstantin M. Simonov

Her hayata birazcık yağmur yağmalı
Bazı günler karanlık ve kasvetli olmalı

Henry Wadsworth Longfellow

Sen ey, ilahi kader!
Tam alevleri parlamıştı ki,
Yağmur yağdırdın üstüne!

Jorge Manrique

Yağmur bulutu, kaynağın kurudu mu?
Benim sessiz annem ağlar tüm insanlara

Paul Celan

Ayışığında dolaşmak değildir aşk.
Yağmuru da var bunun karı da

Stepan Çipaçov

Kalp,
Yitik bedende;
Yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente…

Yılmaz Odabaşı

Bugün iki kez yağdı yağmur;
iki kez eskidim sanki.

Yılmaz Odabaşı

Ve ben seni sevdiğim zaman
Bu şehre yağmurlar yağdı

Ahmet Hamdi Tanpınar

Kulağımda karla karışık yağmur uğultuları,

M. Ragıp Karcı

Bir yerlerden çıkıp çıkıp yağmur geceleri geliyor

Rabindranath Tagore

serseri bir yağmurla ıslanıyor şehir

Derya Önder

Yaprağa düşen yağmurdur
yapraktan düşen damla
Ne yapabilir, rüzgârından
merhamet dilemekten başka.

Mahmut Temizyürek

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle

Edip Cansever

kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

Turgut Uyar

Bir resimde telefon çalıyor açıyoruz ve yağmur

Mevlana İdris Zengin

ama sen bu yağmuru eski bir kayığın mırıldanması say

Şirin Tatlı

Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa
Yağmur yağdıkça
Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor

Didem Madak

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Didem Madak

nisan yağmurları ne zaman gelir
kurak aşkımıza bir pınar gibi

Sıtkı Caney

kaç damla yağmur yedim de böyle şişmanladım

Devrim Murat Dirlikyapan

sen ve ben , gökyüzü soluk , kahverengiye kesmişken ,
bulutlar toparlanırken hışımla boğum boğum ,
yağmur , baharı açmamış fundalığa damla damla düşerken ,
aldırış etmeden fırtınaya , gök gürültüsüne , dolaşacağız birlikte ,
ve bakışacağız birbirimizle – sen ve ben..

Voltairine de Cleyre

usuldan bir yağmur başlıyor sonra
bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak
oluyor da, biz iki ayrı kıyıda
bakışıp duruyoruz el sallayarak…

Ahmet Erhan

yağmura durdu gözlerin 

Akgün Akova

Hatıralar kervanlar gibi gitti gider
Yağmuru bile kalmamış bulutların.

İlhan Berk

-Sevgili, bu şiirle başlayan şölen
Yeryüzüne yağan ilk yağmur duasıdır

Metin Cengiz

Yağmur damlasının sesiyle biz bize kalalım

Louis Aragon

Öyle bir yağmur ki bu, bilirsin
Dam saçak demeyecek, yağacak
Yağacak bir hışım gibi canevine kentin

Edip Cansever

Herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgarı
Aşk biraz ıslanmaktır
Al götür beni o uzak yağmurlara

A. Hicri İzgören

her sarnıç küflü bir yağmuru
her sevda bir ayrılığı yaşar.

Behçet Aysan

ıslatmasa da sesini bir daha
bir isyan türküsü gibi sürdüreceğim yağmurunu
düşlere ömürler veren o duygu bulutunun…

şükrü erbaş

Kapatıyorum gözlerimi yağmur yağıyor
Bir bulut görüyorum sana benzeyen

Ümit Yaşar

Sessiz bir yağmur gibi başladı bende
Konuşmak ihtiyacı.

A. Kadir

senin gittiğin her yerde yağmur yağar üzerime

Bayram Balcı

ben ona sıkıntılı güz günlerinde
yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim

Şükrü Erbaş

İşte az önce yağmur da başladı, cumartesi günlerden
On temmuz cumartesi
Bir vapur daha kalkıyor iskeleden
Ve yağmur hızlanıyor biraz
Uzanıp yatsam diyorum otların üstünde çırılçıplak
Tam öyle yapıyorum
Şimdi yağmuru seviyorum, şimdi yağmuru seviyorum, yağmuru seviyorum

Edip Cansever

birden yağmur! ve yüzümün yarısı akıp gider

Tuğrul Tanyol

Ben bu gece çok çıraklık ettim
Yarılan yağmura aşılanan ateşe
İnsanları birden gökyüzüne ayarladım
Gecede bir göz oldum bir sabah doğurganı

Sezai Karakoç

birgün gideceksin buralardan
yaz yağmuru gibi süzüleceksin.

İbrahim Karaca

Yarım bir aşk, yarım bir dudaksın
sıkıntılı ikindi yağmurlarında

Ahmet Oktay

Ama ellerimi açık artırmaya sunulmuş bir gökyüzüne değdireli beri ziyankar bir yağmurun hamiliyim.

Muhsin Kalender

Kime ne desem
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum

Arif Damar

Her adımda çamur
Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur
Hele bu kadın
Her adımda çamur
Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur

Gece
Rüzgâr sırılsıklam
Uzaklarda bir yere yıldırım düşüyor
Evin yolunda yalnız adam
Yalnız adam üşüyor

Suat Taşer

yağmur geceyi sağıyor hâlâ

Enver Ercan

Şimdi hangi kentte
Yağdığını unuttuğum bir yağmur
Ertelenmiş bir aşkın saçlarını yıkıyor

A. Hicri İzgören

Yağmaktan bıkmış bir yağmur gibi dindim

Baki Ayhan T.

yağmurunu dökmüş bulut hafifliğinde,

Cevat Çapan

ve gece
yağmur’la

kalbinde üşüyen her kelime
bir sessizlik olup çöküyor göğsüme
kıyamet gibi

Umman Şahiner

Sen ve yağmur.
Başa dönemezsiniz.
Öyle bir yol yürüdünüz ki ancak
dönüş yolunu yok ederek gelebilirdiniz
inişiniz bir iniş olurdu başa dönmemecesine.
Yağmur yalnız yağarken yağmurdur

İsmet Özel

Biz yağmuru
çamurlu yollara rağmen
Gökkuşağı hesabı yapmadan sevdik.

Dilek Kartal

Bu sefer etrafım ıssız
Gölgemi bile göremiyorum
Yağmur yağmasa daha da ıssız olacak
Artık ne yağmuruysa işte o yağmurun ıslattığı

İbrahim Kiras

Son birkaç yıldır içimdeki fırtına dindi,
kıpırdamıyor gözlerindeki yeşil seninse;
Ankara yağmurlarla geçiştiriyor kışlarını!..

Hüseyin Atabaş

Getirdiğin yağmurlar aşkına söyle

Hicabi Kırlangıç

Ey tatlı yağmur sesi
Damlar üstünde, yerde!
Bungun kalp hediyesi,
Ey yağmurun türküsü! 
Paul Verlaine

ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda,
yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de
isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna
ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki
bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım
o yıkanmış zamanlara…

Murathan Mungan

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Bahaeddin Karakoç

Acıklı sözler kraliçesiyim ben
Yağmur bir daktilo kız kadar hızlı

Didem Madak

Sonra gittin
Gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
Sicim yağmur taklidi
Artık iyice inceldi.

Didem Madak

senin aşktan anladığın
benim yağmurdan anladığım
sen ıslanırken
ben yandım

Jan Ender Can

indir ve göster bütün yağmurları
bulutsuz gözlerin denizdir üveyka

Bilal Can

ya da bir yağmur
sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu…
kaybolup gittim 

Okan Savcı

Kaldırımlarda yağmur kokusu

Attila İlhan

Boşuna yağıyor yağmur…
Birlikte ıslanmayacağız ki…..

Aziz Nesin

Yine yâr, gidecek
Yağmur damlaları, yanan naylondan akan
Ateş damlalarına dönecek

İbrahimî Feyzullah Yalçın

Birden serçelerle indi yağmur
Hangisi serçe
Hangisi yağmur

Melih Cevdet Anday

Yağmur günü kahve kokar elbette
Mevsimleri penceresiz bir kadın

Nilay Özer

Giriştir gök gürlemesi
yağmur denen kitaba.

Cemal Cuma

Yağmurlar yağsın başından aşağı
Beni düşün ayışığında yağmur çiselerken,

Tom Waits

Tutulur da çiseleyen bir yağmura
Bir yanlışlık var bu yağmurda, bu aşkta

Ahmet Ada

Sana vedaya gelmedim

Bu yağmuru getirdim sana

Refik Durbaş

bulutun doğurgan gölgesi,
yağmurun hüzünlü ezgisi,

Cahit Koytak

bulutlar, yüreğinin terennümlerine
ses katmak istemeseler senin,
yağmur olup da niye
insinler yücelerden?

Cahit Koytak

yağmur benim sevincimi silmekmiş
yağmur ben yokken gelmekmiş…

Sinan Oruçoğlu

İçimin denizinde bir kayık yüzüyor bir de küskün kır çiçeği.
Seni düşünürken boynumun sokağından bir fayton geçiyor.
Seni düşünürken parmaklarım yasak meyveye dokunuyor.
Seni düşünürken bu şehirde kaybolmuş gibi oluyorum. Sanki
kalbime yağmur yağıyor. İçimden ılık bir ürperti kopuyor
ve ensemden başlayan sıcaklık hüznün buğusuna karışıyor.
Kulağıma deniz kokusunun o mavi sesi geliyor. İnsan bu
masmavi sesle yıkanır da kurulanmak ister mi hiç?..

Engin Turgut

o halde gel biz de çıkalım
içine yağmurlar yağan bu şarkıdan

Kemal Sayar

Sevgilim son vapuru kaçırıyorum ve iskelenin aynasında
seni ve yağmuru görüyorum

Ahmet Güntan

Yağmur,
Gözyaşı…

Ve kadın,
Çaresizce sonsuza uğurlar biten bir aşkı..

Nilgün Sarıgül

Çisil çisil yağan
Hoş yağmurda
Kiraz çiçekleri sarhoş.

Takahama Kyoshi

Ah bu nisan yağmurları
Hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın
Yağıp bitiyor

Edip Cansever

Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin

Nurullah Genç

bu yağmur bu yağmur niçin yağar ki
görmez mi bir çift göz suluyor yeri
vurulanlara su sunma be saki
kavrulsun garibin yansın yüreği
bu yağmur bu yağmur niçin yağar ki

Mustafa İslamoğlu

Kulaklarımız alışmıştı tıpırtısına yağmurun
şehre sıkıntının rahatlığı basmadan giriyorduk

İsmet Özel

yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca bu şiire yağdı

Küçük İskender

keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olsaydım

İsmet Özel

boynumda yağmurdan bir kolye…

Lale Müldür

bana bir yağmur bulutu ısmarla n’olur 

Fatih Yavuz Çiçek

Korkuyorum her yağmur damlasından
Beni ezecek diye

Bertolt Brecht

Tüm gece kulağım güz yağmurunda,
kirpiğim kirpiğime değmeden.

Ryokan

ve o yağmur bu şehri hiç görmeden öldü

Jan Ender Can

susma artık bakıp bakıp uzaklara
şimdi seninle gerçekten yaşamak vardı
ve şiiri tam burada bırakmak
ve çıkmak
yağmurlara
yağmurlara.

Sıtkı Caney