Sana Son Mektubum

Beni rüzgâra verme
Öfkeli bir deniz gibi
Üstünden atma beni
Yazdığın gibi silme

Yumlama parçalama
Ne yapsam kırılmaz diye
İtme koca dağlardan
Gidip gelip ağlatma

Bu bensiz yapamaz de
İçimin derinlerine sakla
Gösterme kimseye beni
Gönlünde tut bırakma

Kuşlara parçalatma
Çöllere koyup dönme
Gözden çıkarma beni
Tam her şeyimi aydınlatırken
Yeter bu kadar deyip sönme

Bir gidip bir gelip
Çocuk gibi oyalama
Korkutma yıldırma beni
Beni sakın bırakma

Afşar Timuçin

Adı Dua Olan Sevgilim

Yedi rekât günah kıldım bedeninde
Dizlerinde yedi zikir secdeye vardım
İhmalin uzak meleğine teninde aldandım
Yapayalnızdım kendi kalabalığım içinde
Tarih kadar yalnız,
aşka âşina, acıya unutkandım

Er yüzlerde tavaf ettim bunca yıl kalb evini
Kırk yemin kurutmuştur sanırken içimin pınarlarını
İnanmadığım Allah’a
Senin yüzünde inandım
Adı dua olan sevgilim
Yandım yandım yandım

Sessizliğe borcum var birkaç kelime,
Sessizliğe borcum var birkaç feryat,
Sessizliğe borcum var birkaç çığlık,
Sustum, yıllarca sustum kan içinde
Ödeyemedim borcumu onca şiirle
Adı dua olan sevgilim
Yandı ruhumun gömleği
Yedi deryalar içinde
Aştım aştım aştım

Aslında sen yoktun
Yalnızca bir duayı sevdim ben
Varlığın yalanımdı
Aşktım aşktın aşktı
Geçti gitti hepsi
Geçti gitti işte
Dudaklarım kilitli
Yasin yasin yasin

Çok şükür ölmeden
Son duamı ettim ben
Allah beni terk etti
Kendi dağımı kazdım defterime
Gün geldi burdan da gittim

Murathan Mungan

Saklı Kalan

günlüğü eksik tutulan güz
usulca çekilmiş de kıyıya
bütün gürültülerden uzakta
eğiriyor suların köpüğünü
belli ki duymuyor dağların
uğuldayan yalnızlığını

bekleyişin ve acıların
uğultusudur yalnızlıklar
kimi kez kuşatabilir büsbütün
doğayı, aşkı ve yaşamı
ama kayalıkların karanlıklarına
hiç sığar mı bir dağın yalnızlığı

bir çiçek bile doldurabilir
uçurumların derin oyuklarını
oysa o bir çatlaktan fışkırıp
bir yangın gibi büyüyendir
belli ki duymaktadır kalbinde
aşkın saklı yalnızlığını

anımsanan ne varsa şimdi
biraz acıya dönüktür yüzü
ve solgun bir gülümseyiş
gibi sararken sessizliği
taşır bekleyişin gizinde
aşkın saklı yalnızlığını

günlüğü eksik tutulan güz
eğirirken suların köpüğünü
ey alıngan susuşundan üzünç
gibi öfkesinden kan sızan
kalbini suların göğsüne bastır
duyacaksın kalbimizin atışlarını

Ahmet Telli

Yüzü Yağmura Gömülü Düşüm

Duruşun bir ayrılık resmi çiziyor
Akşamın incelen sularına
Susuşun yıkıyor beni en zayıf yerimden
Bilmez miyim içindeki kederi
Yüzü yağmura gömülü düşüm
Böyle buğulu camlarda dalgın
Gözlerin iklimini yitirmiş iki bulut
Bulanıp durur bir uzak rüzgarla
Aykırı mevsimler içinde
Saçların saklar omuzlarındaki yükü

Dönsen ve öpsem incitmeden
Alının gücenik ülkesini
Benim ömrümsün sen, onurum, geleceğim
Gitmek hangi acıyı onarır ki
Bilmez misin çare değil üzüntü

Şükrü Erbaş

Sonsuz

yaz geçer günlerin tortusu
şiirden sorulur

hesabını versen de uzak iklimlerin
şiirin sonu hep sorgudur

şair, kuruyan otlarla özetliyorsun o büyük aşkını
halbuki her şey senin elinle aşk olur

yıktın yükünü ıssız ormana, sesinde ırmakların
akışı duyulur

işte sen de anladın sonunda bunu
yaşam ki şiirle sonsuzdur

Ahmet Uysal

Venüs Gecesi

iki mavi lav taşıydı ay ışığı
yaz ırmağına benzeyen gözlerinde

üretken diliydin ıssız gecede
gezinip duran o böcekçil ürpertinin

teninde dolaşan yıldızlara
açılan derinliğindi şiir

düştüm o derinliğe
aşkların düş süzgüsünden

yaşadım kısa süren venüs gecesini ömrümün
bata çıka yüzyılın karanlığına

Ahmet Uysal

Dağ Öğretisi

sonsuzluğun temmuzundayım
şiir kırıkları kanatıyor dilimi

bin pınarlı İda, bin bir rüzgar
üretiyor uzun yazlar vadisinde

suyu geçemeyen böcek, yalnızlığıma
parıltı düşürüyor ıslak kanadından

bilenler nasıl kolay unutuyorsa
bilmeyenler de öyle buluyor ıssız dağ yolunu

aşk neler eylermiş, öğretiyor ölüm ve dirimle
ömrünü sürüp gidene

dağ kırıkları kanatıyor kalbimi

Ahmet Uysal

Aşk beklemektir

satırların ulaştı sevgilim

yanlışlıkla dudaklarını da eklemişsin,
konuşuyorlardı
iyi olduğunu söylediler bana
güldüğünü
gülümseyen hüznünü
bir tek sorunun varmış,
o da özlem..

sen üzülme sevgilim
yolların paçasını kısaltıyorum
söküklerini dikiyorum
ütüsünü de sürünce üstüne,
tez elden yüreğindeyim

sende biliyorsun ki
aşk sabır
aşk umut
aşk beklemek
beklemeye değdiğini bilerek..

Pelin Onay

Ateşböcekleri

ışıkla ilgili bir yazı okuyordum, elektrikler kesildi
boğazından geçerek midesine indi kent gecenin
mum aramadım, oysa vardı
pencereye gittim kalkıp çalışma masamdan
iki sevgiliden söz ediyordu ağaçlar fısıldaşarak bahçede
ağaçların yalnızlıklarından korktum
sonra yollardan söz açtılar, düşledikleri yollardan
işte o zaman ateşböceklerini,
birbirini kovalayan iki yanarsöner ışığı gördüm
gezinen son yıldızlarıydılar yeryüzünün
çaldıkları ağustosböceklerini tahta kafeslere dolduran
bir hırsız çetesi geçti sokaktan
ay siliyordu, siliyordu camlarını terleyen evlerin
bir ırmak kente geri dönmeyeceğini bildiren
bir mektup yazıp akıp gitmişti sudan gerekçelerle

yerçekimini aşk yoksunlarına bırakıp
bir bir çıkardım giysilerimi
ve kapısını araladım uyuduğun odanın
sonra açılmak için dokunmamı bekleyen
pembe gülleri gezdirmeye gittik
ağaçların gözlerini yumduğu küçük koruda
gökyüzümü sarsıyordu ıslak kelebek kanatların
ve geceyi
şu ısırıp durduğun geceyi
gitgide derinleşen karanlıkta gitgide sertleşen geceyi
yıldızların gökfişekleri gibi içimizde patladığı geceyi
çiğlenmiş sabahla birleşen ve küçülen geceyi

her güne böyle başlayalım sevgilim
böyle, ateşböceklerine teşekkür ederek

Akgün Akova

Caz Çiçeği

bilinmez, belki son öpüşümdür bu seni
bir kadına bir nehri son ekleyişim
bilinmez, bahçene ektiğim son çiçek hırsızıdır bu
bomba konmuş tren istasyonlarına
arzunun titreyen yollarına
son adım atışım, belki bu da bilinmez

bilinmez, baharın ensesine bir kuşun
ilk kurşun sıkışıdır bu
bir kedinin yağmurda ilk yıkanışı
bir kadını merdivene ilk benzetişim, sen gidiyorken
arka sokak otellerine ilk rastlayışı bir sarayın
güzelliğin aynaları tehdit ediyor sevgilim
hüzünü unutuşun bu gece, belki sözü edilmez
bilinmez, belki yanıbaşımdadır o kaygan sevdan
bu şiir kuştüyü elini ilk özleyişimdir senin

( sanki ilk sendin bu kanayan alnıma duran
çarpışan gemilere adını verdiğim ilk sendin
ardından kırık camlara çizdiğim
bir Piaf şarkısı geçerken parmak ucumdan
anladım ki ilk sendin

caz çiçeğim,
nasıl denir
içimde çatal mısın bıçak mısın bilinmez )

Akgün Akova