Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü

Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

İsmet Özel

Kim biriktirdi

Kim biriktirdi senden başka resmini acının

Refik Durbaş

(başlıksız)

Seni çok özleyeceğim gülüş.

M. Çolak

Canımı yaktığın kadar büyüdüm

günler önce bir yabancı kaybetim
açtığı yaraların sızısı kadar tanıdıktı gözleri
koynumdan akıp gitti su misali
dur diyemedim

ben, günler önce bir yabancı düşürdüm ellerimden
bakışlarını saklardım sayfa aralarına
o sevdirmişti yağmur damlalarını bana
çöldü dudaklarım, o ise
kurak tenime armağan edilmiş bir vaha

Seda Aydın

Gidişlerin Güneşi Olmaz

bu nasıl bir gidiş böyle..?
hastalık bulaşmış bir köyü terk eder gibi
suya sabuna karışmadan akıp gider gibi
suç işlemişcesine vatanından kaçar gibi
bu nasıl bir gidiş böyle..?

imge toplamak için mi istila ettin yüreğimi,
batırdın bayrağını göğsüme..?
isteseydin…sana el değmemiş ilhamlar verirdim
gerek yoktu uygarlığımı ateşe vermene

şimdi…küllerinde duman tüten
ve içinde ekmek pişen kerpiç fırınların yıkıldığı,
harabe bir bedende soluk alıyor sevdan
bu muydu istediğin..?
yakışmadı
yakışmadı bu galibiyet erliğine../..sırıttı

can özüm../..yaşlı kurdum../..serserim..
bir zamanlar hasretle bekleyenim
söylesene,
bu nasıl bir gidiş böyle..?

cinayet mahalinden uzaklaşır gibi
kan davalını görüp saklanır gibi
bir evi soymuşcasına pencereden atlar gibi
bu nasıl bir gidiş böyle..?

Pelin Onay

Düşlerimin ‘’Bozkır tenli’’ adamına

Tanıyorum seni
Yıllar önce
Aynı ağaçta çiçeklenmiştik.

Mızrabın dillendirdiği
İki teldik bağlamada
Bir türküden söylendik

Tanıyorum seni
Seviyorum diye
Ayrı dillerden seslendik
Ama sevmiştik
Dokunmadan da olsa
Tutmuştuk ellerimizi
Çünkü
Birileri aynı uçurumdan
Atmıştı bizi

Tanıyorum seni
Ayrı uykulara yatıp
Aynı rüyaları görmüştük
Başka coğrafyalarda
Aynı ekmeği bölüştük
Aynı gökyüzüne serçelenip
Aynı ürkeklikle uçmuştuk

Tanıyorum seni
Gülümsememden öpmüştün beni

Zeynep Güngör Kaya

seni çok özlüyorum, elan…

-bu şiir
yalnızca yaşlı atların
genç insanların insafına karşı vurulabildiği gece yarılarında
the cure-this is a lie eşliğinde okunacak-

kalbim
kanlı çakıl taşlarıyla dolu
seni çok özlüyorum, elan…

beni
alıp doktorlara götürüyorlar
haplar,otlar,boklar veriyorlar
bana
kendine bile hayrı olmayan
tek çocuklu ahırlar ve dualar veriyorlar

her gün
aklımda kalan
simsiyah gözlerine tutuna tutuna
yarı ölü bin bir halde
eve dönüyorum…
içimden küfür dolu kamyonlar geçip
cehenneme gidiyor
ya geri gel…
ya da seninle birlikte düşebileceğim
bir uçurum çiz ayakucuma…
seni özlüyorum, elan…

istediğin
o kaybolma makinesini yapamadım
yaşarken de biliyordun
yeteri kadar olan hiçbir şeyimiz yoktu
işçi çocuğuyduk
kalorifersiz evlerde
kesile kesile büyüdük biz

sen neden kayboldun, elan?

evet,
hala en çok sevdiğim yazar franz kafka
en çok sevdiğim film cennet sineması
ve en çok sevdiğim kadının adı hala elan…

artık seninle
bu dünyada kavuşmak için
hiçbir mekanımız yok, elan
bir odamız yok, bir aynamız yok,
benim bir kirli elim bile yok
senin artık hiç olmayacak olan avuçlarında…

her sabah
bir avuç külle yıkıyorum yüzümü
seni unutamadığım için
senden sonraki hayatımı da
hiç hatırlamayacağım
elmamız soğudu
hikayemiz karanlıktan korkuyordur
mermerden dikilmiş gelinlik bir giyip
gözleri görmeyen zamanlara gittin…

o sarhoş olmak dedikleri de bana yetmiyor
alkoller,kokainler
ve kutsal olan adlar da
bana yetmeyecek, elan
çünkü
en nedenli uyuşturucuyu bile
uyuşturabilecek kadar sensizim…

aslında,iyiyim
işlere girdim,çalıştım
para kazandım
kitaplar aldım
çalışmaktan okuyamadım
işlere girdim,çalıştım
paramı vermediler
canım parasızlıktan şiir yazmak istemedi

sen neden kayboldun, elan?

sen öldün biliyorum
seni ankara`da bir mezarlığa gömdüler
ben
son üç yıldır bunu biliyorum
türkiye cumhuriyeti ölüm tutanakları
son üç yıldır bunu biliyor
ama kalbim öldüğünü bilmiyor, elan
kalbim seni simsiyah özlüyor…

simsiyah kaşlarını özlüyorum, elan
ölmemeni özlüyorum
seni çok özlüyorum, elan…

Jan Ender Can

Dinle Azize

Azize geldi

Hüznünü eteklerinden döktü önüme
“Ben yaralıyım” dedi

Yaralarımı sakladım gizlice…

“Dostum olduğuna yemin et” dedi
Etmedim , kırıldı!
Gerçek dostlar yemin etmezler azize…
Gerçek dostlar ne diyorsa o’dur.
Gerçek sevgililer yemin etmezler.

Bana sarılarak ölür müsün? dedi azize
Sana ölene kadar da sarılırım dedim
Ama istersen sana
Kollarını kullanmadan sarılmasını da öğretirim.
.
.
.
.
.
1)

Bak azize!
Senin dikenlerin var
Kim yaklaşsa yaralanıyor
Uzaklaşsa sen üşüyorsun
Sen aslında kırmak istemiyorsun
Ama onlar seni bunaltıyorlar.
Sevgileri ile…
Özlemleri ile…
Üzerine geliyorlar…
Kendisi olamayanların sen olmak istemeleri…
Kendisine sahip olamayanların seni sahiplenmeleri yoruyor seni
Sonra kızıyorlar sana
Bencil olmakla suçluyorlar
Benliğini bize ver diyorlar…
Benim benden başka kimim var diyorsun
Kimse yok azize..
Senden başka kimse yok…
O yüzden mezarlar hep tek kişiliktir…

2)
Azize
Göğüs kafesime başını koyup ağlayan bir kalbim var benim
Ne mutlu yaslısın
Teselli edecekler seni…

ben hayatın tadı tuzuydum
ama tuz ya tadını yitirirse?
Bütün diller sana sabrı anlatır,müjdelenirsin…
Bana dokunan bir dil bir daha döner mi sanıyorsun?
Beni düşün ve tuz azize…
Beni düşün ve sus…

3)
Doğruları dininde arama…
Dinini doğrularda ara azize..

Çünkü beni yargılayanlar seni de yargılayacaklar
Kitabını sana karşı haykıracaklar
O zaman anlayacaksın sürülmek nedir kendi Tanrından…

Sen tanrını her zaman kendinle götür
Unutma İnsan iki tanrıya birden kulluk edemez..
Ve iki kere yaratılmaz insan…

4)
Bazılarının üzerine doğar güneş
Bazılar ise doğmak için güneşi bekler

Sabah olunca uyananlar
Biraz da akşam olunca uyuyanlardır

Ben geceleri ayakta
Gündüzleri karanlıktayım…

Çünkü ışık içime giren değil
İçimden gözlerime vurandır…

Gündüzleri baktığın gözler neden karanlık anlıyor musun?
Çünkü onlar güneşi dışarıda arayanlardır..

Ah azize
Gözler mi kör olur yoksa kör olan kalpler midir?

Ağzını değil yüreğini tut azize
Çünkü insan ağıza girenle değil…
ağızdan çıkanla kirlenir…

5)

Seni bu şehrin ortasında neden sevdim biliyor musun?
Ve bunu sana neden söylemedim?
Boşver azize…
Seninle aynı cennete gitmek yeterdi bana…

Bak ellerime..
İyi bak
Köprü altlarına tinercilere ve evsizlere bıraktığım bu elleri
Sanma ki sana uzatmadım
Ben sana ellerimi uzatmadan da tutunurum azize…
Ben sana gözlerimi çevirmeden de bakarım
Ben sana ıslanmadan da ağlarım…

Ben bir yaprağın düşmesinden öğrendim azize
Bir suya düşüp te dalgalandırmamayı…

Ben yere basarken bile utanıyorum
İncitir miyim diye toprağın başını…

Sana bakmaktan vazgeçişimi ne sanıyorsun?
Gözlerine bir kez baktığımda kör olmayı seçtim

Kızma bana
Bak insanlara
Her gün baktıkları onca şeye nasıl körler?
İnsanın bakarken görmemesi mi acıdır?
Gözleri olmadığı için görmemesi mi?
Ben acı olanı değil, sabır dolu olanı seçtim…

Ben gözyaşlarımı sildiğimde, avuçlarıma gülümseyen yüzün çıkıyor!
Ben sana daha ne diyeyim azize?…

6)

Kaybolanları soruyorsun bana, ah!
Bulamadıkları için değil ama azize.
Bulduklarında aradıkları şeyin çoktan başkası olduğunu anladıklarında..

Sen yola kendin için çıktığında
Kendin diye karşına niye başkaları çıktı biliyor musun azize?
Çünkü sen kendin diye başkalarına sarılmıştın…

Bu yüzden başkaları seni sevmediği için üzüldün
Beni bıraktılar dedin
Beni kandırdılar
Hayır azize
Onlar seni sana bıraktılar
Kaldın mı bir başına?
Bu bir yalnızlık sanma…
Bu bir kavuşmadır…
Bütün terk edilişler insanı kendine bırakır..

Gidenin peşinden delice koşanlar
Aslında kendinden deliler gibi kaçanlardır…

Ben bu yüzden seninle değil kendimle kaldım azize..
Ben seni, sevdim çünkü!
Senin üzerinden kendimi değil…

Mutlu musun azize?
Her nerede ve her kimle olursa olsun?
Mutlu musun?

Bu bana yeter azizim…

Kadir Bal

Sustu

Sustu. Konuşmak lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu anlamazlardı.

Aylak Adam-Yusuf Atılgan

üzüntülüydüm

Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.

Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin Ali