Marifet

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Ağacın İkindi Türküsü

Açıklara çıkalım boğulmamak için
Günün kuytu yerleri şimdi harap
İçimizde bir ezgi inceden inceye
Bizi kendimize bağlarken akşam olur
Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap

Oturup uzun uzun konuşsaydık
Sevişmek nasıl olsa gene olur iyi kötü
Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza
Her şeyi ince ince düşünseydik
Ölümü kırgınlığı inceliği en başta
Bütün eksiklerimize gülüp geçerek

Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak

Afşar Timuçin

Ayrılıkta Söylenmiş Bir Yaz Türküsü

Gözlerine bakar ağlar
Bu son şarkı
Son umut

Gitme hep burada kal
Bizimle kal bu kıyıda
Her yanına dokundum bakışının
Her yerini tanıdım göklerinin
Gün boyu sende uçtum
Dinlendim dallarında
Atlılar gibi yoruldum yanında
Uyudum

Ölür kıyı ölür yazlar
Alır götürür karakış
Her bahar her umuda zorunlu mu
Neden yolcusun bu kadar
Gideceksen
Al götür umudumu
Al götür sonuna kadar

Afşar Timuçin

Herkes Biliyor

Herkes biliyor zarların civalı olduğunu
Atarken parmaklarını birleştiriyor herkes
Savaş bitti, herkes biliyor bunu
İyi oğlanlar yenildi, herkes biliyor bunu
Herkes biliyor, zaten dövüş hileliydi
Fakirler fakir kalır, zenginler daha da semizler. İşler böyle gider
Herkes bilir bunu

Teknenin su aldığını herkes biliyor
Herkes biliyor, kaptan yalan söyledi
Herkeste bu kırıklık var
Babaları yahut da köpekleri ölmüşçesine
Herkes ceplerine konuşuyor
Herkes bir kutu çikolata istiyor ya da uzun saplı bir gül
Herkes biliyor

Beni sevdiğini, bebeğim, herkes biliyor
Herkes biliyor sahiden de sevdiğini
Biliyor herkes bana sadık kaldığını, bir kaç geceyi saymazsak
İhtiyatlıydın, herkes biliyor bunu
Ama karşılarına elbisesiz çıkmak zorunda kaldığın bir sürü insan vardı
Ve herkes biliyor

Ve herkes biliyor ki, ya şimdi ya da hiç
Ya benim ya sensin, herkes biliyor
Bir ya da iki çizgi çektiğinde sonsuza kadar yaşayacağını da biliyor herkes
Yaşlı Zenci Joe senin kurdele ve kolyelerin için hala pamuk topluyor
Ve herkes biliyor

Vebanın yaklaştığını herkes biliyor
Bayağı hızlı ilerliyor, herkes biliyor
Herkes biliyor ki çıplak bir erkek ve de kadın —
Sadece başbelalarının parlak bir kalıtı
Mekan ölü, herkes biliyor
Ama bundan böyle yatağının üzerinde bir ölçüm olacak
Ve bu da zaten herkesin bildiğini ifşa edecek

Ve başının belada olduğunu da herkes biliyor
Herkes biliyor nelerden geçtiğini de
Calvary’nin tepesindeki kanlı haçtan Malibu’nun sahiline kadar
Bu kutsal yüreğe patlamadan önce son bir kez daha bak
Ve herkes biliyor

Leonard Cohen

Ne

giderken
sıkça yazacağını söylemiştin
ve
korkmuştun postacıya aşık olmamdan
giderken sıkça arayacağını söylemiştin
ve
korkmuştum santral memuresine aşık olmandan

oysa şimdi
ne postacı
ne memure
ne sen
ne ben

Süheyla Taşçıer

Gitme Kal

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir

Arif Damar


Sevgilisi Dahil

sevgilisinden başka her şeyi kırabilir insan
bir taşı, güz güneşini, bir sözün uğultusunu, ceylan sekişlerini
uğruna hayat harcadığımız inanışları
kıvrıla kıvrıla gelen o elemcil bakışları
dumana kesmiş dağlardaki sessizliğin gizini
koklamaya doyamadığımız çiçek demetlerini
duyguları: sürüncemede bıraktığımız çoğu kez
sarsaklığımızın bordasına vuran darmadağınık utkuları
karalanmış kâğıtları ve çöp bidonlarını
pop şarkılarını, caz müziği’ni, blues’i
taşra kasabalarının durukluğunu
uzatmayayım daha her şeyi kırabilir insan
sevgilisi hariç, ikindi vaktinin sonsuzluğunu

sevgilisinden başka herkesi kırabilir insan
bulgur tokaçlayan köylü kadınlarını
karayağız delikanlılarını onların
kahvelerde pinekleyen burma bıyıklı adamları
kültür-sanat insanlarını ve demagogları
uluorta sevişenleri yol ortasında
psikanaliz’i sevenleri ve sevmeyenleri
denetmenleri, danışmanları, kıytırık romanlar yazanları
keskin kokulu parfüm kullananları
meselâ şairleri: diyeceğinden geri durmayan
kuş sütüyle beslenenleri ve açlıktan ölenleri
dürüstlükten başka sermayesi olmayanları
tamamlayayım: herkesi kırabilir insan
sevgilisi hariç, canına can katmayanı

sevgilisi dahil: en fazla onu kırar geçirir insan

Bünyamin Durali

Geçen Zaman

Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar…
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum…
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim…
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar…
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?

Ziya Osman Saba

Gizli Sevda

Hani bir sevgilin vardı
Yedi-sekiz sene önce
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan-burdan
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan

Seni sordu
Hiç değişmedi dedim
Bildiğin gibi
Anlıyordu

Mesutmuş, kocasını seviyormuş
Kendilerininmiş evleri
Bir suçlu gibi ezik
Sana selam söyledi

Behçet Necatigil

Kalp Zamanı

INGEBORG:

“Hep aklımdasın, çok düşünüyorum seni, seninle konuşuyorum, senin o yabancı, siyah saçlı başını ellerimin arasına alıyorum, göğsündeki taşları itmek, karanfilli ellerini serbest bırakmak ve şarkı söylediğini duymak istiyorum.”

“Benim için sen Hindistanlısın ya da daha da uzak, karanlık, kahverengi bir ülkeden; benim için çölsün sen, denizsin, sır olan her şeysin. Hâlâ hiçbir şey bilmiyorum senin hakkında ve bu yüzden senin için korkuyorum, bizlerin burada yaptığı herhangi bir şeyi senin yaptığını hayal edemiyorum, ikimiz için bir saray kurmalı ve o sarayın içinde benim sihirli efendim olabilmen için seni yanıma almalıydım, orada halılarımız ve müziğimiz olacak, orada aşkı bulacağız.”

“Elime geçmeyecek bir şeye açlık duyuyorum, her şey sığ ve tatsız, yorgun ve daha kullanılmadan yıpranmış.”

“Beni Seine Nehri’ne götür, küçük balıklara dönüşene ve birbirimizi yeniden tanıyana kadar bakalım sularına.”

“Benim için sen, ‘sen’sin, benim için sen hiçbir şeyin ‘suçlusu’ değilsin. Tek bir kelime etmen gerekmez, ama en küçük kelimeye bile seviniyorum.”

“Ama artık senin için mümkün değilse ya da çoktan bir başka bir denize dalmışsan, beni, başkaları için boş bıraktığın elinle tut!”

“Hâlâ ara sıra sana karşı o deli ve şaşkın ve çelişkili yüreğimle sana gelmek istediğimi neden hâlâ hissetmiyorsun? Sana neden o kadar direndiğimi, bunu yapmaktan belki de neden asla vazgeçmeyeceğimi yavaş yavaş anlamaya başlıyorum. Seni seviyorum ve seni sevmek istemiyorum, çok fazla ve çok ağır geliyor, ama her şeyden önce seni seviyorum; bugün söylüyorum sana bunu, senin artık duymaman ya da duymak istememen tehlikesini de göze alarak.”

“Sana bütün hoşlukları, bütün sevgimi veriyorum, kabul edemeyeceğin bütün öpücükleri ve sarılmaları, bir düşünce boyu yanımda olmama izin ver…”

“Sevgili Paul, bugün kendime arzularımın, gerçek arzularımın ne olduğunu sorsam, kendimi yanıtlamaya tereddüt ederim, evet, hatta belki de arzu beslemenin hakkımız olmadıığını anlamış olabilirim, belli bir işi yerine getirmekle görevliyizdir belki de, hep yaptığımız şeylerin hiçbir etkisi yoktur, ama yine de sabah sekizden akşam altıya kadar bir sayfa üzerine bir tire çizmek ya da iki nokta üst üste koymak önemliymiş gibi davranmak zorundayızdır.”

“Hiçbir şey bunu değiştiremez, benim bir parçam hep senin yanında olacak, senin bir parçan da hep benim yanımda.”

“Il est indigne des grands coeurs de réprandre le troble qu’ils ressentent.” = Hissettiği karmaşayı etrafa yaymak yüce gönüllere yakışmaz.

“Beni düşündüğünü sık sık söylüyorum kendime. Sen de bunu söyle kendine, seni düşündüğümü.”

“Seni koruması için kimseden ricada bulunamayacağım da geliyor aklıma. Burada olduğunda sana sarılabileceğim kollarım var yalnızca, sana söyleyecek birkaç sözüm, adımı yazıp Paris’e yollamam için bir kâğıdım. Ah, Paul.”

Kalp Zamanı: İngeborg Bachmann/Paul Celan