I Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman;Aşındırarak bütün güzel duyguları.Bir yarım umuttur elimizde kalan,Göğüslemek için karanlık yarınları.Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı,Damağımda kösnüyle gezinirken;Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı,Dışarda rüzgar acıyla inilderken.Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri,Seninle bir döşekte …
‘’Ben Metin Altıok, adanmış yüreği imgelerin. Türkçenin gece gezen mahalle bekçisi’’ İzmir’in Bergama ilçesinde 1941 yılında Göçbeyli isimli bir köyde dünyaya gelir Metin Altıok. Orta halli bir ailenin ilk çocuğu. Yaradılış itibari ile içe dönük, …
İnsan ömür boyu kendine dolanan bir bağGibi konuştu, gibi söyledi, gibi sevdiSeyrek neşe, biteviye dalgınlık, borçlu sabahlarBir şehrin ortasında hep yaşıyor gibi yaptı İlkeli ve tarafsız bir haber gibiydi yeryüzündeHerkes dinliyor gibi yaptı, çiçekler hariçHiçbir …
kendimden başkakimseye kızmıyorumkendime yakıştırmadığım her davranışher sözkalbimiiçinde Yusuf’un olmadığı bir kuyuya düşürüyoryaşamaktansınıfta kaldımoysasınıfımı geçmek için anneme söz vermiştim ölüm hak, ecel gerçekancak merhametsizlikten deölüyor insanlar omuzlarımda dağlaravuçlarımda ardıç kuşutaşıyorumve kalbimde umudum Allah’ım…her hatamdan sonra merhametinleyeniden …
Tavan arası penceresinden görüyorsun tepeyi, servi ağacını, köylülerin unuttuğu patatesleri bulmak için her alacakaranlıkta keşfe çıktığın tarlayı. Kabukları sen yiyip, içini karnı hep aç olan Mur’a ayırıyorsun. Oğlun öylesine sıskaydı ki zayıflıktan kemikleri sayılıyordu. Önce …
Garip bir şeydir dünya şunun şurasında artık Bir gün gideceğim söyleyemeden her şeyi Bu mutluluk anlarını yangın öğlelerini Sarışın yıldızlarıyla gece sonsuz ve karanlık
Hiçbir şey değil sanıldığı kadar öyle değerli Başkaları gelir Onların kalbi benimkisi gibidir Hepsi de ota dokunmasını ve seni seviyorum demesini bilir Ve seslerin yitip gittiği akşamda düş görmesini
Benim gibi yeniden yapar bu yolu başkaları Başkaları gülümser Rastlanan bir çocukla Çevrilecek başlar adları fısıldandığında Başkaları seyredecek göz ucuyla bulutları
Hep titreyen bir çift bulunacak orada Bu yüzden o sabah gün erkenden ağaracak Her zaman orada su rüzgâr ışık olacak Hiçbir şey geçmez ordan geçen yayadan başka
Aklımın ermediği bir şeydir işte O ölüm korkusu insanın içindeki Yeterince güzel değilmiş gibi Göğün bir an için tatlı görünmesi bize
Evet biliyorum bir an kısa görünüyor olsa da Böyle yaratılmışız sevinçler ve acılar Dopdolu bir kupadan yalancı şarap gibi kaçar Ve deniz sadece bir başlangıçtır susayışlarımıza
Ama her şeye rağmen zalim zamana rağmen Yanıp yıkılmış yürek ve sırttaki ağır torba Bu olanaksız seçim olmak’la olmuş olmak arasında Ve ağızda buruşukluk bırakan acıya rağmen
Savaşa ve haksızlığa ve uykusuzluğa rağmen Yüreğinizi kemiren bu tilki taşırken orda Hüznü ve tanrı bilir kendi payıma Yaşam boyu çalınmış bir çocuk gibi taşıdım ben
İnsanların kötülüğüne ve gülüşlere rağmen Ayağı sürçtü mü ve canavarca nedenlerle Size düşman edilen sırf zindan olsun diye Sevdiğinizdendir ve büyük acı çektiğinizden
Dipsiz kuyularıyla kargışlı günlere rağmen Nefreti seyreden sonsuz karanlıklara rağmen Düşmanlara ve zincire vurulanlara rağmen Tanrı’m Tanrı’m ne yaptığını bilmeyen
Yasa rağmen ve birden zayıfladığı anda kalbin Etrafı her şeye inanmaya haksız saymaya hazır Sizi ısıran bu şeye ilgisiz kalır Sırf sizden öcünü almak için
Her yerde aynı zulüm ve dikâlâsı utanmazlığın Size maledilen nasıl yayıldığı pek bilinmeyen O çılgın fikirler düşünülmesine acı çekilmesine rağmen Bir küfür ya da nağrayla sıkıntıyı azaltmaksızın
Bu cehennem Her şeye kâbuslara ve yaralara Ayrılıklara yaslara hakaretlere rağmen Ve tüm istenilenler yine de istenilen Maviliğe bütün saçmasapan inancıyla
Her şeye rağmen size söylüyorum öyleydi bu yaşam Ki beni dinlemek isteyene buradan seslenirken Dudaklarımda bir tek söz teşekkür kalmış iken Diyeceğim her şeye rağmen güzeldi bu yaşam
Louis Aragon Mutlu Aşk Yoktur
Sonunda yan yana yatan figürler olacağımız zaman, kitaplarımızın ittifakı bizi iyisiyle kötüsüyle birleştirecek, hayalimiz ve en büyük endişemiz olan bu gelecekte. sana ve bana. Ölüm yardımcı olabilir, denemiş olabiliriz ve bizi savaştan daha kesin bir şekilde ayırmayı başarmış olabiliriz. Ölüler savunmasızdır… Ama ümit ediyoruz ki kitaplarımız bizi savunacak.
Hiçbir şey yaşam kadar geçici değildir Hiçbir şey geçici değil var olmak kadar Bu kırağı için biraz da erimektir Ve hafif olmayı çağrıştırır her rüzgâr Vardığım yer ise yabancı diyar
Sınırı geçiyorsun günü gelince Nereden geliyorsun gittiğin yer neresi Ne anlamı var yarının ve dünün anlamı ne Diken değiştiriyor işte yüreği Her şey anlamsız ve acımasız değil mi
Oraya şakağına daya elini Dokun çocukluğuna gözlerinin Lambaları sönük tutmak daha iyi Daha yararlıdır bize uzunu gecelerin Bu ise yaşlanmadır gün ışığı için
Ağaç güzeldir sonbahar mevsiminde İyi ama çocukcağza ne oldu Kendime bakar ve şaşarım işte Görünce bu tanınmamış yolcuyu Onun yüzüyle çıplak ayaklarını
Az az sessizlik oluyorsun sen Ne var ki çabuk değil öyle yeterince Senin farklılığını farketmediğinden Ve eski zamanlar kendi üzerine Zamanın tozunu düşürmesin diye
Yaşlanmak sonunda uzun iştir doğrusu Parmaklarımız arasına kum kaçar bizim de Sanki bu yükselen soğuk bir su Bu bir utanç gibidir büyüye büyüye Bağrılacak bir deri sepilensin diye
Uzun iş bir insan bir nesne olmak Uzun iş her bir şeyi feda etmek de Ve duyuyor musun değişimleri bak Oluşan bizim içimizde Belimiz yavaş yavaş büküldükçe
Ey acı deniz ey derin deniz Nedir saati gelgitlerinin Kaç saniye-yıl gereklidir dersiniz İnsanın insanı saptırması için Niçin bu kadar naz niçin
İkimiz tükürelim ikimiz Sevdiğimizin üzerine Sevdiği üzerine ikimizin Dilersen zira bu ikisi Tam bir vals havasıdır ve tahmin ediyorum Aramızda geçen karanlık ve o eşsiz şeyi Terkedilmiş aynaların diyalogu gibi Emanete alınmış bir yerde belki Foligno Ya da Auvergne yöresi La Bourboule Kimi isimler uzak bir gökgürültüsüyle yüklüdür İster misin tükürelim ikimiz bu büyük yörelere Orada kiralık küçük otomobiller gezinmekte İster misin zira bir şey daha gerekli Bir şey Bizi birleştirsin ister misin tükürelim İkimiz bu bir valstir Bir çeşit rahat ağlayış Tükürelim küçük otomobilleri tükürelim Tükürelim emir böyle Bir aynalar valsi Bir diyalog hiçbir yerde Dinle bu kocaman yöreleri orada rüzgâr Sevdiğimizin üzerine ağlar Birisi bir attır yere dirseğini dayar Öbürü bir bez sallayan ölü öbürü Senin adımlarının izi Boş bir köyü hatırlıyorum Yanmış bir dağın omuzunda Senin omuzunu hatırlıyorum Senin dirseğini hatırlıyorum Senin çamaşırını hatırlıyorum Senin ayak seslerini hatırlıyorum Atsız bir kenti hatırlıyorum Yanıp tutuşan bakışını hatırlıyorum Boş kalbim bir ölü Mazeppa bir atın Önümde götürdüğü dağdaki o gün gibi Coşku koşuşumu hızlandırdı katledilmiş meşeler arasında Geleceği sezerek kanayan o sırada Mavi kamyonlar üzerinde zayıflarken gün ışığı O kadar çok şey hatırlıyorum O kadar çok akşam O kadar çok oda O kadar çok basamak O kadar çok öfke O kadar çok durak bomboş yerlerde Ki orda gizemin ruhu uyanıyordu yine benzer şekilde Kör bir çocuğun çığlığına bir sınır istasyonunda Hatırlıyorum Geçmiş zamanda konuşuyorum Canınız isterse Alay edin sözlerimin sesiyle Sevdi Vardı Geldi Okşadı Bekledi Gözledi gıcırdayan merdivenleri Ey kaba güçler ey hayalet gören bir insanım ben Bekledi bekledi derin kuyuları Öleceğimi sandım beklemekten Sessizlik kalem açıyordu sokaklarda Bu oflayan puflayan taksi başka bir yerde ölmeye gidiyor Bekledi bekledi boğuk sesleri Kapının önünde kapıların dilini Evlerin hıçkırığını bekledi Tanıdık eşyalar alıyordu sırasıyla Bekledi hayaletsel görünümünü bekledi Kaçan mahkûmların Bekledi Bekledi Allah belânı versin Bir ışıklar zindanından ve birdenbire Hayır Aptal Hayır Budala Ayakkabı yürüdü yün halının üzerinde Yeni dönüyorum Sevdi sevdi sevdi ama ne kadar çok bilemezsin Sevdi geçmiş zaman bu Sevdi sevdi sevdi sevdi sevdi Ey kaba güçler Ne kadar da cüretkâr oluyorlar Aşktan bir yeğen öyküsüymüş gibi söz açanlar Yuh be tüm bu dalavereler için Biliyor musun ne zaman gerçek bir öykü olur Aşk Biliyor musun Her nefes faciaya dönüştüğü zaman Günün renkleri bir gülüşün sonucu olduğu zaman Bir hava bir gölgenin gölgesi ortaya atılan bir isim Her şey yandığı ve aslında bilindiği zaman Her şey yandığı Ve söylendiği zaman Her şey yanıyor Ve gök etrafa dağılmış kum tadındayken Aşk ahlâksızlar aşk sizin için Beraber yatmaya varmak demek Varmaya Ya sonra Ha ha bütün aşk bundadır Ya sonra Konuşabiliyoruz ne olduğunu Yıllarca birlikte yatmak Duyuyor musunuz Yıllarca Vebalılarla dolu bir geminin güvertesinde Düşen yelkenler gibi Geçenlerde gördüğüm bir filmde Teker teker Beyaz gül kırmızı gül gibi ölmekte Onca duygulandıran nedir beni Bu son sözcüklerde Belki son sözcüğü bir sözcük ki İçinde her şey merhametsiz korkunç onarımı olanaksız Ve acı Panter sözcüğü Elektrik sözcüğü Sandalye En son aşk sözcüğü düşünün bir kez Ve son öpücük ve en son Gevşeme Ve en son uyku Bak ne garip En son geceyi düşünüyordum ben sadece Ah her şey bu korkunç anlama geliyor Ben en son anları demek istemiştim En son vedalaşmaları en son nefesi En son bakışı Dehşet dehşet dehşet Yıllar boyunca dehşet Tükürelim dilersen Birlikte sevdiğimize Aşka tükürelim Açık kalmış yataklarımıza Suskunluğumuza ve fısıldaşmalara Yıldızlara olsalar bile Senin gözlerin Güneşe olsa bile Senin dişlerin Sonsuzluğa olsa bile Senin ağzın Ve aşkımıza Olsa bile SENin aşkın Tükürelim dilersen
Pazar da olsa pazartesi de Akşam ya da sabah geceyarısı öğle İster cennette isterse cehennemde Aşklar benziyor birbirine Dün’dü bunu sana söylediğimde Bir yastıkta olacağız seninle
Evet bu dün’dü bu ise yarın Yolum olarak bir tek sen varsın Kalbimi verdim avuçlarında kalsın Ne güzel yol alıyor seninkisiyle Ama hepsi ömrü kadar insanın Bir yastıkta olacağız seninle
Sevgilim varolan olacak yine Gökyüzü bir çarşaf üzerimizde Seni kollarımla kuşattım işte Ve içim sevdanla pır pır etse de Dilediğin istediğin sürece Bir yastıkta olacağız seninle
Ne kadar ufuk değişsekte Yürekte ahenksizlik kalan Kişiler kişiler kişiler Bütün bu saçmalıklar içinde Sadece dekoru bize kalan
O alıp hep eve getirirdi Aptal ve yobaz olanları Okurdum tembelce uzaklaşmayı Mevsimden kaçan bir gün gibi Sadece dekoru bize kalan
Ne kadar balık değişsekte Bütün sulardır tatlı olan Bütün gözyaşları buharlaşan Aylar geçip skor yazan Sadece dekoru bize kalan
Ne kadar hapishane değişsekte Ruhumuz ve bedenimiz taşınan Aylar geçip skor yazan Bu kadar iğrenç ihanetteler Ateşler ve esinlikler Sadece dekoru bize kalan
Kalp bu ekmek gibi kırdığımız Sığırcık kuşları onu gagalayan Gitmeliydim kalmak oldu hatamız Meşalenin son ışığından Sadece dekoru bize kalan
Louis Aragon
bunca acımasız ihanetten, sadece dekorlar kaldı geriye bütün çiçekler, giderek tatlanır, bütün gözyaşları buharlaşır, hummalardan ve tekrar sağlığa kavuşmalardan da, sadece dekorlar kaldı geriye kalbimiz, bu elimizle parçaladığımız ekmek, bu kuşların gagaladığı..
Zaten biliyorsun 5 dakikada herşeyi unuturum Neden dün değil de bugün yani? Uçuyor yani! Ama sen! Hiçbir şey anımsamıyorum İnsanlardan birşey bekleme yani Ben de insanım Bize vermiyor mesela ne yapalım Bunu mu tercih edersin trilyonları mı? Onlar benden daha çok değerli değil Bana dünya sunulsa istemem Biz hayatın anlamı peşindeyiz hayatın değil Anlamı kurban edemeyiz be abi hayatın kendisine Hadise çıktı, bitti, geçti… Sen şeysin biliyorum ama Gidelim abi gidelim! Au nom de la gül Gülün, Gülseli’nin adına Neden bu acayip iş seni buluyor diyorlar Acayip olmazsa bizi kesmez
Ne kadar ne kadar bu duygu devam edecek? Daha ne kadar mutlu çekeceğim? Bir güzelliği görmek lazım ya Halit, iş ilişkisi olan adama anahtar verilmez Halit sen beyaz bir kedisin Atlıyorum, sekiyorum geçen yaşlarımın üzerinden Yaşlandıkça daha güzelleşiyorum Çünkü atlıyorum, sekiyorum en korkunç darbelerin üzerinden Yarısını sana, yarısını kendime teslim ediyorum onurumun Senin hep yanımda olacağını bilseydim Çıkış yok ki, onurumuzun hepsini kendimize alalım Hepsini onlara teslim edebilirdim “Kızıl bir evliya” gibi.