Güzel kadınlar öğrenmek ister giz neremde.
Sevimli değilim, yaratılmadım manken ölçülerinde
Ama başlayınca açıklamaya,
Kadınlar yalan söylüyorum sanır.
Derim ki,
Kollarımın arasında,
Genişliğinde kalçalarımın,
Adım atışımda,
Kıvrımında dudaklarımın.
Kadınım ben
Tepeden tırnağa.
Olağanüstü kadın,
Benim işte.
Girerim bir odaya
Dilediğiniz kadar soğukkanlı bir biçimde,
Bir erkeğe yönelirim,
Donar kalır arkadaşları
Ya da diz çökerler önümde.
Bir kovan dolusu balarısı,
Üşüşürler çevreme.
Derim ki,
Ateşinde gözlerimin,
Dişlerimin parıltısında,
Kıvrılışında belimin,
Ayaklarımın coşkusunda.
Kadınım ben
Tepeden tırnağa.
Olağanüstü kadın,
Benim işte.
Bilmek ister erkekler
Ne bulduklarını bende.
Çok çabalarlar
Ama dokunamazlar
İçimdeki gizeme.
Göstermeye çalışınca
Göremediklerini söylerler yine.
Derim ki,
Kavisinde sırtımın,
Gülüşümün güneşinde,
Salınışında göğüslerimin,
Tavrımın inceliğinde.
Kadınım ben
Tepeden tırnağa.
Olağanüstü kadın,
Benim işte.
Anlıyorsun şimdi
Niye eğilmez başım.
Bağırıp çağırmam, tepinip durmaz ayaklarım
Duymam yüksek sesle konuşma zorunluluğu.
Beni geçerken görmek
Okşamalı gururunu.
Derim ki,
Tıkırdayışında topuklarımın
Saçımın devrilişinde
İçinde avuçlarımın
İlgime duyulan gereksinimde.
Çünkü kadınım ben
Tepeden tırnağa.
Olağanüstü kadın,
Benim işte.
Maya Angelou
(Çeviri: Nezih Onur)

“Maya 8 yaşındayken annesinin erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradı. Yaşadığı korkunç olayı erkek kardeşine anlatınca saldırgan yakalanıp bir günlüğüne cezaevine kondu. Salındıktan dört gün sonra ise ölesiye dövülerek öldürüldü. Bu olayın üzerine Maya beş sene boyunca hiç konuşmadı. O dönemki duygu dünyasını şu sözlerle anlatıyor: “Onu sesimin onu öldürdüğünü sandım. O adamı öldürmüştüm, çünkü adını söylemiştim. Ve sesimin herhangi birini öldüreceğini sandığım için bir daha hiç konuşamayacağımı düşündüm.”
Çevresindeki herkes konuşma yetisini kaybettiğini sanarak ona “budala” muamelesi yaparken annesi ona sarılır ve bir gün nasıl bir öğretmen olacağını anlatırmış. Belki de bu yüzden Maya bir yazar, bir hak savunucusu olduğu kadar öğretmenlik giysisini de benimsedi. Belki de yüzden, kendi yaralarını sararken, insanlara kendi seslerini bulabilmeleri için yol göstermeye çalıştı. Özellikle de kadınlara.”