Kıtlama

              “an ki fıskiyesi sonsuzluğun

                keşke yalnız bunun için sevseydim seni”*


bitti iyi günün azığı
geceye düşen şiire sarılır
cam önü seyranlığım
çay demledim içiyorum
şeker niyetine gezdirerek dilimde uzun
uzun
bir şiiri
kokusu alıcı kuş
kokusu uçurum
bir mektup aldım yardan
cemalli, süreyalı
ağlayan taş olsun bundan kelli
-mihenk taşı, kan taşı, su taşı-
usandım çünkü usandım dağından firkatin
ah, kaç kere yanılır aynı yangında
kaç kere yırtılır perdesi sır evinin
çoktan kayşadı yol, durma
en çok sevdiğin kendini söyle bana
nerde o ince sözlü bahçeler
birlikte büyüttüğümüz o sazlı göller
yanıyor gözlerim, gözlerim yanıyor
mevsimin dalında kişne kirazı
eşiklere oturmuş bir dolu insan
bir öbek zakkum, bir masa: huş
örttük işte bir vedanın üstünü
eyer vurur gibi bir küheylana
çoğu sana düştü bana azı
dündü belki dünden de yakın
son suyumu içtim fağfur bir kurnadan
dudağımın kıyısında bir karanfil mecazı

*Cemal Süreya

Perihan Baykal

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.