bu boşluk sizin mi bayan Lena
Dereköy’de taş evin avlusunda
dalıp gitmiştiniz, daldığınız kıyılarda bulduk sizi
kulaç kulaç ıraklaşırken ada sahillerinden
gözleriniz bu yüzden mi ovaların ötesinde boşluğa
tanıdık geldi, adını sordum bir ağaca
yanındaki söğüte, yolda madama sordum
ağaç sallandı ışıltılarla, söylemediler
yol unutmuş yürüyeni, şimdi evler konuşuyor
evler, adını unutmuş ağaçlar gibi rüzgârda
duvarı çökmüş kilerin, kahve fincanları gibi orda
madam Lena söyleyiniz
göçüren neydi, neydi götüren uzaklara
ezan ve çan sesleri arasında şaşkın düşleriniz
anılar mı gidip gelen, siz miydiniz
çamaşırhanede her gece bir ıslık sesini bekleyen
su çanakta alazlanırken, dolunay zamanlarında
gemsiz, yularsız şahlanmış bir at durmadan
durmadan dinsiz, dizginsiz şaha kalkmış tin
duvar ustasıyla iki yanardağ gibiydiniz
parçalana bölüne, ateşle su içindeydiniz
adını sordum ağaca dal titredi, oynadı yaprak
kırık kiremitlerin üstünde öttü bir horoz
rüzgâr yüzümüzden geçti, zaman zaman içinden
bu ıslığı kim çalıyor şarkıya benzeterek
terkedilmiş evler mi, fısıltı mı gömütten
zaman insanla oynuyor, rüzgâr ağaçla
Arife Kalender
