kuşun yeni karılmış zifte konması gibidir
kefeni yeğlemesi bir kışın kar yerine
yakıcı yaz gününde gölgenin çekip gitmesi
çekilmesi gibidir kabına sığmayan nehrin
çarmıhlı bir yorumla belki de İsa özeti
ikiye bölünür bir kalp, duymaz acıyı öteki
bir köy boşaltılırken Dilan’ın aşkı eskir
çocuklar büyür birden, anneler şaşırmaz buna
yıldızlar erkenden yatar, lambanın gazı tükenir
kerpiç düşer yarım kalır bir duvar
geyiklere rastlanır avcıların gözlerinde
ah böyle zamanlarda sıradan biri olur
saçları kırk belikli güzelim Dilan bile
Elbet veda edilemez bir köy boşaltılırken
varsa sandık odaları anılar kalır orada
gözyaşıyla çizilmiş bir kalp resmi bulunur
Dilan’ın D’si görülür öteki yarısında
Konuşma ustasıyız kısık seslerimizle
habire kül üretiriz ateşlerden habersiz
körükleriz bir yangını söndürmek umuduyla
kendimizi temize çektik sanırız
Bir köyün boşaltılması nasıl şey sorusuyla
Abdülkadir Budak
