Mardin’in Süryani cemaatinden Bedia Hanım (bazı kayıtlara göre Vehia), dört çocuğuyla dul kaldığında henüz 33 yaşındaydı. Elde yoktu, avuçta yoktu. Çaresizlikten, fakirlikten, Suriye’ye göçmeye karar verdi. Kızları Münüre ile Behice’yi ve büyük oğlu İlyas’ı yanına aldı, o vakitler altı yaşında olan Bahe’yi, Mardin varolduğundan beri oradaymış gibi duran Deyrulzafaran Manastırı’na, ruhanilerden Dilobale’ye emanet etti. Bahe, …
Kategori: Hayali Cihan Değer
Şub 23
Müslüman Müslümanları ‘Allah Rızası’ için katlediyor
Şii’yi Sünni ve Sünni’yi Şii aleyhine o kadar kışkırttılar ki, bugün İslam aleminde savaşın ve Müslüman kanının Müslüman’a mübah olmadığı bir yer kalmadı. Yapılan aleyhte propagandalarla, bugün Müslümanların başına bela olmuş durumda. Müslüman Alimler İslam’ın ilk döneminde -hak meselesi ayrı bir konu- ama vaka Ali’nin ilk üç halifeye karşı tavrı öyle bir şekildeydi ki, Ali, …
Şub 23
Huzursuzluk
Eskiden mutsuz olduğum yer şimdi huzur aramaya gittiğim yer oluyor. O huzursuz olduğum yerden sana koşup seninle konuşmak yetiyordu bana, ama şimdi seninle olan huzursuzluğuma hiç bir yer çare değil, bende en tanıdık huzursuzluğuma dönüyorum.
Şub 23
Heinrich Von Kleist
Tomurcukların daha duyulur duyulmazbahçenin kuytusunda çıtırdayan sesi,puhununki yükseliyor; herkesbir yurtsama içinde. Kesiliyor söyleşi,tıkırtısı çay fincanlarının. Oradaanlıyorsun, eğildiğinde penceredengöz göze gelebilmek için kuşla: GeceninOğlusun. Bu sana sunulan andaç:Çocukluğunu değil yalnızca Gölünüstünde yanıp sönen …
Şub 23
Sıradan Pencereler
Erkekler o gerçekleri taşıyamaz. Neredeyse hiçbiri kadınların gizledikleri gerçekleri bilerek yaşamayı sürdüremez. Kendilerine duydukları güven, büyük ölçüde kendilerine söylenen yalanlara dayanıyor çünkü. Kadınların söyledikleri yalanların erkeklere yapılan bir iyilik mi yoksa kötülük mü olduğuna karar vermek çok zor. Hangisi daha vahşice olurdu? Gerçeği söylemek mi, saklamak mı? Havuzun kenarındaki şemsiyelerle şezlongları kaldırmışlar. Yaz günlerinde üç-dört …
Şub 23
Ateşli Hastalıklar
I Bir ateşli hastalık Orak ucu gibi geçmiş karnına Bilinmez rahmet saatı Birden çıtçıt – çıtçıt – çıt İsyan davulunu o Asmış boynuna Baktı ki bu ölümün ayak sesleri Daraldı mekan Can çekiliyor ayak uçlarından Tırnaklar soğuyor hücreler sahipsiz kalıyor Ve ömründe ilk kez Başlıyor duaya Bilinmez ne zaman birden açılır …
Şub 23
Sone V
Beraberken kıymetini bilemedimdi;Elim ayağımdın sanki, zora koştuğum.Bir yetim şiir kaldı yanımda şimdi,Kaybetmekten deli gibi korktuğum,Bir kum saatıyım sensiz geceden gündüze,Altı durmadan üstüne getirilen.Bu nasıl zaman ki çakılıp kalmış güze,Doğmamış çocukları evlâtlık verilen.İşte böyledir gülüm bazı şeylerinHiç hissedilmez varlıkları ama,Yoklukları bir uçurum kadar derinBaş döndürür kıyısında nasıl da. Ey bir hüznü büyüten solgun anneSen de düşün …
Şub 23
Aşkı müşkül gizlemek, halka ayan etmek de güç
Aşkı müşkül gizlemek, halka ayan etmek de güçZahm-ı hicran-ı dîl’i lâkin nihan etmek de güç. Hâki payinden cüdayım gerçi ol şûhun, fakat,Visali için ağyare arzı imtinan etmek de güç, Eylerim belki dil-i cânânı rencide diye,Her saat, her lâhza feryad-u figan etmek de güç, Yare talimi vefa ettikçe cevr eyler bana,Neyleyim nâmihribanı, mihriban etmek de güç. …
Şub 23
Çehov’un bir öyküsünden Erdal Öz’ün bir öyküsüne
Bir hafta önceki yazımda takip ettiğim dergilerden birinin, “ Adam Öykü” olduğundan söz etmiştim. Adam Öykü şimdilerde çıkmıyor. Ama çıkmaması, onun değerini ve önemini hiç bir zaman azaltmaz. O bir dönem çıkmış, görevini yapmış, 2005’te kapanmış, köşe omuzları dik, raflardaki yerini almıştır. Dergi, yapraklarını aralamaya devam edenlere göz kırpmayı ihmal etmemiştir. Ben her zaman için …