Kategori: Hayali Cihan Değer

Feleğin Çemberinin Durduğu An

Bir merdiven aralığına açmış tezgâhını.Üzerinde oturduğu koltuk kimbilir, şimdi emekli olmuş hangi müdürün? Dizinin ucunda bisiklet pompası. Karşısında bir tahta “oturak”. Artık gelecek bir müşteri için midir, yoksa eski bir dostu, arkadaşı için mi?Gerçi o müşteriler de pek kalmadı ya…Dostu gelse de nelerden konuşurlar?Mutlaka eski bayramlardan, bayram yerlerinden mi?Merdivenin dibinde bir naylon leğende simsiyah bir …

Devamını oku

Sait Faik’i Yaşatamadık

“Sait, ansızın öldü. Ölüm haberi bile vaktinde alınamadı. Cenazeyi evininin bulunduğu sokaktan geçirdiler. Bakmayın gazetelere ağlayan tek kişi yoktu. Yalnız yaşlı bir kadın, o da her tabutun arkasından ağlayan cinsten. Şişli Camii’nde, yüz kişi kadardık. Nasıl bir yağmur!… Revakın altına sığındık, sigara üstüne sigara içtik. Haldun’u o gün ilk defa dudağında sigara ile gördüm; onu …

Devamını oku

Şükrü Erbaş ve Bir Şiirin Oluş Yapılış Yazılış Süreci

Beni şiire genellikle bir küçük ayrıntı, herkesin geçip gittiği silik bir görüntü götürür.Kalabalık içine sıkışmış bir sessizlik, doğayı çın çın inleten bir yalnızlık, bir gözyaşı kurusu, tedirgin parmaklar, kekeleyen bir ses, bir hançer gibi eğri alın çizgileri, düğüm düğüm kirpikler, düştüğü yeri oyan bakışlar, vazgeçişin menevişlediği bir yüz, kimsenin duymadığı bir iç çekiş.… Her biri …

Devamını oku

Sessiz Vedaların Kışı ve Anne Michaels

Kıpırtısız bir gölün kıyısında, boyunlarını çok hafif bir rüzgârla eğen sazlıkların arasındaki sarı nilüferlere bakarken kökleriyle yuvalarına tutundukları ilk ânı hayal ettim. İnsandan çok daha uzun yaşayabildiği söylenen o mahcup bitkiler için zaman yoktu. Tohumlarını tabiata savuranları tanımıyor, bildikleri hayatla hiç vedalaşmayacakmış gibi sessizce salınıp duruyorlardı. Eğer insanın bitkilerle ilişkisi hakkındaki çok eski gerçekleri bilip, …

Devamını oku

İki dosttan

Selam İki gözüm azizim Roj baş…Zebanileri merhametten arındırana hamdolsun,Kendir satılan çarşılardan kenevir kokusunu kaldırana hamdolsun, Kararmış daldan harikulade kiraz çiçekleri açtırana hamdolsun, Ümitlerimizi yeniden yeşertene hamdolsun, Bulanıklaştıktan sonra durulmamıza mühlet verene hamdolsun, Yüreğine çok azına verilmiş üstün meziyetleri yerleştirene hamdolsun, Ya Fettah Rahmet bereket afiyet ve Hikmet kapılarını sonuna kadar aç ve lutfet  Sen latifsin  …

Devamını oku

Makber’in Mukaddimeleri

İlk Tab’a Mukaddime Birkaç Perîşân Söz Makber -ki âsâr-ı mevcûdemin en âhiridir- fenâ bulmuş bir vücûdun bekâsı için yapıldı. Makâbirde mündemiç olan meâli-i şi’riyyeden Makber’de bir eser bulunmadığını bilirim. Makber bir feryâd-ı tahassürü şâmildir ki, hiçliğe müstenid olduğu için mütalaasından hâsıl olacak netice de hiçtir; lâkin bence bir şeydir. Evet, bu kitâbı pâymâl-i mütalâa eden …

Devamını oku

Tutkulu Kadın Meral Okay

Çoğumuz “Kasap Melahat” olarak tanıdık onu… Hatta Kasap Melahat’in isminin Meral Okay olduğunu sonradan öğrendik dersek abartmış sayılmayız bile. Tanıdıkça ikisini de çok sevdik. O hem senarist, hem yazar, hem oyuncu, hem yayıncı… Ama beni en çok etkileyen yanı tutkusu… Yaşamındaki her şeye tutkuyla sarılan bir kadın Meral Okay. Tutkuyla okuyan, tutkuyla müzik dinleyen, tutkuyla …

Devamını oku

Emek istiyor, sabır istiyor… Hataları düzeltmede ise zarif bir dokunuş umuyor.

Yahya Kemal, bir gün Kadıköy’de bir dost evinde Tanbûrî Cemil Bey’i dinlemiş ve mest olmuş. O günkü izlenimlerini sonradan Cemil Bey’in oğlu Mesud Cemil’e anlatan Yahya Kemal izlenimlerinin sonunda şunu söylüyor: “O zaman karşımda altından bir kapı açıldı. Memleketime bu kapıdan girdim.” Gerçekten de öyledir; ruhunuzun aç olduğu, arayışınızın devam ettiği bir zaman, ansızın ya …

Devamını oku

Ner’de… ağaç ner’de, babam ner’de

SÖZCÜKLERLE AŞIRI MEŞGUL BİR ŞAİR: SEYHAN ERÖZÇELİK Türk şiirinde kuşak meselesi çok konuşuldu, tartışıldı. Cumhuriyet dönemi boyunca gelişen Türk şiirini değerlendirmede kullanılan “on’lu sistem”in eleştirisi de çokça yapıldı. Dönemlerin, yazılan şiirin üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilerinin olabileceği doğru olsa da, şiiri dönem odaklı konumlandırmanın yanlışlığı büyük oranda kabul görmüş durumda. Bu genel kabule katılarak, …

Devamını oku

Ziya Osman Saba’yı Unutmak

29 Ocak 1957 tarihinde Kadıköy’deki evinde kalp krizi sonucu bir şair ölmüştü. 31 Ocak’ta kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan’daki aile kabristanına gömüldü. 1980 yılında Eyüp Sultan Mezarlığı’nda kimi tadilatlara gidilmiş, kabirler arasındaki patikaların da mezara dönüştürülmesi sonucu şairin mezarının kaybolduğu ortaya çıktı. Bütün araştırma ve çalışmalara rağmen mezar bugüne dek bulunamadı. Burada bahsi geçen …

Devamını oku