“Önce dişlerimiz döküldü / Sonra saçlarımız / Arkasından birer birer arkadaşlarımız” Yaşamak A’ dan Z’ ye kadarmış, Ne var ki insan çoğu kez Z’ye varmadan göçer. “Parça parça göçüyoruz yaşamdan / Güzün dökülen yapraklar gibi.” Bir de bakıyorsun yaman esmiş rüzgâr / savrulmuş yapraklar…Zaman testeresi bir kere değmeye görsün yaşam ağacına. Biçiverir ansızın.“Bazen hesaptan kitaptan …
Kategori: Deneme
Şub 23
Bu ayrılığın beni hiç sarsmadığı söylenemez
Bu ayrılığın beni hiç sarsmadığı söylenemez.… Ben de herkesi bıraktığım yerde, düşündüğüm gibi, durgun ve hareketsiz, yaşıyor sanırım. Bir ihanet kokusu seziliyordu derler ya, albayım… «O zaman daha evliydim. Bazı güçlüklerim vardı. Konuşmakla geçeceğini sanıyordum. Seni aradım.» Canım. Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. Sen …
Şub 23
Kafesin Dondurucu Soğuğu
Bir tarih kitabının üzerinde bunalmaktansa doğru dürüst sevişmeyi öğrenmek mübahtır. Onaltı dümen ve sürekli erdemlilik yılı. Onaltı sıkıntılı yıl geride ne kaldı? Yalıtılmış, ufak görüntüler. Yeni kitapların kokuları, bir ekim resmini yaptığımız yapraklar, uygulamalı çalışmalarda kesilmiş kurbağanın formol kokulu iğrenç karnı, tatile çıkacakları için öğretmenlerin de insan olduklarının fark edildiği ve sınıfın daha tenha olduğu …
Şub 23
Kalp Kapakçıkları
“Şebnem, tütsülenmiş bir bahçede saklambaç oynuyor gibiyiz.Sensiz bütün tabancalar, fincanlar, odalar boş; sokakların hepsi ıssız, hiçbir gezegende bana hayat yok.Şebnem, her şeyde senden bir anı aksediyor, senin masumiyet kanıtı parmak izlerinle dolu sanki dünya.Gelgelelim masumiyet, yaşam belirtilerinin azlığı demektir Şebnem.Bu gidişle yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.Eline sihirbaz değneği geçmiş kör gibiyim.Arabalar etrafımda keskin frenler yaparak duruyorlar. …
Şub 23
Pencerelerden seyret içlerine girme
Aslında bütün mesele, evet bütün mesele şu:Varlıklar kimin? Biz kime aidiz? Şu dalların üzerinde hışırdayarak salınan yeşil ve sarı yapraklar kimin? Rüzgâr kimin? Yer kimin? Gök kimin? Ya şu biten ömür? Tırnaklarını kim uzatıyor günbegün? Bedeninin takatini kim söküp alıyor da yaşlılık veriyor sana? Ateşin üzerindeki yemeği kim pişiriyor? Başını kim ağrıtıyor? Sen yürüdükçe bacaklarını …
Şub 23
durulacağımı umuyordum
“Derenin akışını dinleyerek sahil boyunca ilerlerken durulacağımı umuyordum. Güçlü yaşamı içinde tabiat, insanı umursamaz ve belki, bilhassa bunun için, onun karşısında huzura kavuşur insan. Ama nehrin bana hiçbir yararı dokunmadı; benim içimdeki uğultu, onunkinden çoktu çünkü…” Meşa Selimoviç – Derviş ve Ölüm
Şub 23
Marquez’in veda mektubu
Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Baskaları …
Şub 23
Sevmenin tabakaları
Sevmenin tabakaları, muhabbet, aşk ve dert olmak üzere üç derecedir: – Muhabbet odur ki, mahbubunu görürse memnundur, görmezse kaydında değildir.– Aşk odur ki, mahbubunu görürse memnundur, görmezse mahzundur.– Dert odur ki, mahbubunu görürse de mahzundur, görmezse de mahzundur. İskender Pala
Şub 23
Beni bir gün unutacaksan
Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma. Beni alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Oğuz Atay, Tutunamayanlar
Şub 23
Kalabalık bu aralar gönül ülkem
… Kalabalık bu aralar gönül ülkem, hani iğne atsan yere düşmeyecek cinsinden. Herkes kendini önemli sayıp öncelik istiyor, birini sustursam diğeri fırlıyor, o sussa öbürü başlıyor konuşmaya, beni yaz diyene sıranız gelecek diyorum, hayır beni yaz bırak onu diye atlıyor meydana diğeri, ama diyorum henüz vaktin değil, bırakmalıyım seni bir kenara şimdi, bırakırsın tabi, çünkü …