En çok yorum alan yazıları
- Son Hatıra — 2 yorum
- Hüzünlü Bahar — 1 yorum
- Her bir merâm yâra tamâm söylenilmiyor — 1 yorum
- Çamur Etkinliği — 1 yorum
Şub 23
Bir seferinde beni Küçükköy’deki evine misafirliğe çağırmıştı; küçücük bir arazide iki katlı beyaz bir evi vardı orada. Bana “malikânesini” gezdiriyor, bir yandan da durmadan, heyecanlı heyecanlı anlatıyordu: “Çok param olsa burada hasta öğretmenler için bir sanatoryum kurardım. Aydınlık bir yapı olurdu, hani, kocaman kocaman pencereleri, yüksek tavanları olan çok aydınlık bir yapı. Mükemmel bir kütüphane …
Şub 23
Bitkilerin Gördükleri Pırıl pırıl çiçeklenmiş, kökleri yerde, yüzü delice sevdiği güneşe çevrili boyuna. Ovidius Bir düşünün: Bitkiler sizi görüyor.
Şub 23
suya bıraktığım harfler yapıyor yüzünü dingin bir kararlılıkla ellerini kavuşturmuş canavarından önce davranıyorum gölün diptaşıyım, suyun gözü oradan konuşuyorum akçaağacın kargasıyla yanlış inşa, kapanmayan yarık aynı ile başka su karanlık okunmuyor yüzün tekinsiz buluyorum kendimi mundar edilmiş bir imgeyim artık an gibi kaçıyorum düzçizgisinden takvimin saçlarım dallarında orman bir çember midir? soruma yanıt değildin ama …
Şub 23
yaralanabilirliğimle karşındayım yasımın kederiyle korkuyorum İbrahim gibi şiir mırıldanıyorum dua niyetine kabul olur mu bilmeden bir tüy gibi yükselmek isterken o zaman su yutsun beni mesafe kalmasın gölgemle aramızda rüzgâr ağaçsız bıraksın iyi bir anı aramaktan vazgeçsin hafızam yatışmayacak içim nasılsa kırılırsam şiddetine yutulursam bakışın yaralı benlik; yaralanabilirlik yüzü hatırlamak yetmez bana karşılaşma gerek yüzünle …
Şub 23
BİRİNCİ GEZİNTİ İşte artık yeryüzünde yapayalnızım; ne kardeşim ne yakınını ne dostum ne arkadaşım ne de ahbabım var; tek başımayım. İnsanların en, girişkeni, en cana yakını insanlar arasından söz birliği ile çıkartıldı. Duyarlı ruhum için en acımasız zulmün ne olabileceğini, kinlerini en ince noktalarına kadar zorlayarak araştırdılar ve beni onlara bağlayan tüm bağları zorla koparttılar. İnsanları, kendilerine …
Şub 23
Esselam ey benim güzel vatanım Bize bir nimet-i ezel vatanım Nice devletlere bedel vatanım Şimdi bir makber-i emel vatanım Daha dün sahneyi saadetti Daha dün mülteca-yi ismetti Daha dün baciegâh-ı vuslattı Ey bugün mezar olan vatanım Elveda ey harab olan vatanım Hasta bağrı türab olan vatanım Şanlı mazisi hâb olan vatanım Bana sinende bir avuç …
Şub 23
Babanın cesedi en son gömülür. Bir gün ve geceyi yuvasında geçirmeli. Ve anlatılmalı. Oğullar ve kızlar kâbus görecek. Görmeli. Bejan Matur
Şub 23
Aç pencereleri, ki meltemAkasyaların doğum gününüKutlamaktadırVe baharHer dalda her yaprağın yanı başındaMum yakmıştır.Bütün kırlangıçlarGeri döndülerVe tazeliği haykırdılarSokak baştanbaşa sese dönmüştürVe kiraz ağacıAkasya ağaçlarının doğum günü hediyesi diyeÇiçeklerle doldurmuş eteğini.Aç pencereleri ey arkadaşSahi hiç hatırlar mısınYeryüzünü vahşi bir ateşin yaktığınıYapraklar solduğunuVe susuzluğun toprağın ciğerine ne yaptığınıHiç hatırlar mısınUzun gecelerin karanlığındaSoğuklar neler yaptı asma ağacınaBeyaz çiçeklerin başına …
Şub 23
Yâdında mı doğduğun anlarSen ağlar idin gülerdi âlemÖyle bir ömür sür ki mevtinOlsun sana hande, halka mâtem Çünki dünyâya ağlayu geldikBâri ukbâya şâdmân gidelim (Mâdem ki dünyaya ağlayarak geldik, hiç olmazsa âhirete gülerek gidelim.) ** Bu kez hem doğarken hem de ölürken ağlandığını ifade eden bir beyit. Âşık Çelebi‘den: Öñinde girye-i tıfl u soñında şîven-i …
Şub 23
Ahmed Kerem için Ervâh âleminden bir kuşGagasında inci taneleriŞehre yeni inmiş bir melekDilinde uzamış bir aşkın son sözleri‘Hu!’ diyor melek, bir efendi yeryüzünde görünmüşGökten düşüyor bir inci tanesiGörünmüş de kokulara bürünmüş‘Hayy!’ deyince kulağına annesi Biz koşarken uçarken düşerkenGülümseyen gözlerle izliyor bizi hayatVe en umulmadık zamandaYanağımıza bir bûse konduruyorKendini ele veren bir karanfilCennetin kırlarında bir molaUsulca …