iki ateş arası

bir şey söyle, yorgunluğumu alsın
eski sevgiler ışıldayan bir şey
gülüştüğümüz günlerin aydınlığı vursun yine
yine uzun yazların geniş öğlelerinden
kuş sesleri gelsin
gölgelere sığınalım
o rüzgâr bulsun bizi
salınan dallar eğilsin
su sevinci çarpsın yüzümüze

özledim, çok özledim
toprağa uzanıp sırtüstü
göğün derinliğine dalmayı
kuşlar ve bulutlarla komşu
coşkudan kıpır kıpır kanım
özledim, çok özledim
şimdi örselenmiş o tertemiz duyguları
içten insan yüzlerini

o günler öyle duruyor mu orda
ömrümüzün gizli tarihinde
nereye koştuk, nereye vardık böyle
içimizde örümcek ağları
zakkum acısı dilimizde
yanık ormanlar yıkılmış şehirler gibiyiz
en küçük belirti yok, nabzımız durmuş
topla soluğunu gençliğimizin, üfle
“hayat öpücüğü” kıvamında
bir şey söyle

Hüseyin Yurttaş
Yirminci Yüzyıl Ağıtları/Bilgi Yayınevi

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.