İnsan yaşlandıkça, daha önceleri pek fark etmediği, fark etmemeyi yeğlediği gerçekleri daha fazla algılıyor.
Değişenin değil,
*
Başımı çevirip denize baktığımdaBüyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı adaları orada öyle duruyor.
Çocukluğumda baktığımda da orada duruyorlardı.
Dünya değişti, ülke değişti, ben değiştim; adalar
hiç değişmeden orada duruyor.
*
Tabiatın insan hayatını değil, insanlığın ortak hayatını aşıp geçen bu değişmez görüntüsü, hayatımızdaki bütün değişimleri bir anlamda zavallaştırıyor.
Adalar hep oradaydı, bin yıl önce de, beş bin önce de, on bin yıl önce de, yüz bin yıl önce de.
İnsanlık ise bu sabit görüntünün etrafında neredeyse hızlandırılmış bir film süratiyle akıp geçiyor.
*
Canlıların değişim süreçlerindeki süratle, cansızların değişim süreçlerindeki yavaşlık, zamanın ikisi için farklı farklı akması insana önemsizliğini gösteriyor.
Şu baktığım adalar için değişim zamanı milyonlarca yılla ölçülüyor, milyonlarca yıl önce ortaya çıktılar, milyonlarca yıl daha orada duracaklar.
Benim onları ilk gördüğüm günden bugüne kadar ise, neredeyse insanlığın hayatında değişmeyen hiçbir şey kalmadı.
*
Sadece kendi mütevazı hayatımdan baktığımda bile değişimin süratini görebiliyorum.
Ben doğduğumda yaşayanların hemen hemen hiçbiri artık bu dünyada bulunmuyor.
Yüz milyonlarca insan bir karanlığa akarak geçip gitti hayattan.
Ben doğduğumda buralarda var olan köşkler artık yok, o köşklerin o zamanlar çok ünlü olan sahipleri çoktan unutuldu.
*
Yaz güneşinin altında parlayan o adalara baktığımda, onların varoluş süreleriyle insanların var oluş süreleri arasındaki fark daha da çarpıcı görünüyor bana.
Uzaydaki nesnelerin zaman süreleri ise akıllarımızın bile kolayca kavrayamayacağı boyutlarda.
Milyonlarca, milyarlarca yıllarla ifade edilen sürelerle, yüz seneyi bile geçmeyen insan hayatları.
*
Tabiatın, insanı, dağlar, ovalar, nehirler, denizler, yıldızlar kadar umursamadığını düşünebilir insan bu kıyaslamadan yola çıkarak.
Tabiat tarafından bu kadar umursanmamaya, insanlar kendi önemlerini alabildiğine abartarak cevap veriyorlar sanırım.
*
Yüzyıl sonra, bugün hayatta olanların hiçbiri hayatta olmayacak.
Adalar gene orada duracak.
Dünyadan bu süratli geçişe, insanlar telaşlı ihtiraslarıyla bir anlam katmaya uğraşıyorlar.
Yaşamın içinde diğer insanlarla birlikte koşarken anlamlı gözüküyor bu, biraz geriye çekilip adalarla insanlara bir arada baktığında, insanoğlunun telaşı anlamından epey kaybediyor.
*
Hiç kimse, böyle zavallı su sinekleri gibi dünya üzerinde görünüp kaybolan insanların hangi amaçla yaratıldığını bilmiyor, galiba hiçbir zaman da bilmeyecek.
Kendimizi kandırarak, önemimizi abartarak gelip geçeceğiz.
Böyle de yapmak zorundayız, bu tuhaf tiyatroda bize verilen rol bu.
*
Ama arada bir durup dağlara, denizlere ve adalara da bir bakmak lazım.
Bazen onların değişmezliği, değişen hayattan daha fazlasını anlatabiliyor insana.
*
Adalar orada öylece duruyor.
Çankaya seçimlerini kim kazanacak acaba?